Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Son yaşananlar Kürt sorunu denilen meselenin ne kadar karmaşık olduğunu bir kez daha gösterdi. Her şey kontrol altında derken olaylar sürecin kırılgan zeminde ilerlediğini ortaya koydu. Peki tüm bunlar neden oldu? Olaylar neden bir anda kontrol dışına çıktı... Türkiye Kobani’den uzak durmaya çalışırken neden Kobani bir anda ulusal bir mesele haline geldi?

Olaylara aktüel siyaset üzerinden bakıp Kobani üzerine yoğunlaşılabilir. Ancak büyük resimde farklı dinamikler var. En başta Kürt sorunu artık uluslararası bir sorun ve büyük güçler denkleme dahil olmak istiyorlar. Şimdi gelin önce görünen, sonra görünmeyen faktörleri analiz edelim.

Bir gecede, 20’ye yakın insan öldürüldü.

Diyarbakır ve Mardin Kızıltepe’de, sokaklara tanklar indi. Altı ilde sokağa çıkma yasağı kararı alındı.

İstanbul Esenyurt’ta, asker sokağa çıktı.

Evet; daha ne olabilirdi? Türkiye’ye bir gecede daha fazla nasıl zarar verilebilirdi?

IŞİD, Ankara’da “stratejik derinlik” kuramlarının kuyularında planlar yapanlardan çok daha fazla “derin” bir strateji uygulamış oldu. Kobanê vesilesiyle, Türkiye’de Kürtler ve toplumun geri kalanının diyalog bağları, “bombalı saldırıya” uğramışa döndü. Böylece, “IŞİD’ın, Türkiye’deki hücreleri eyleme geçecek” iddialarına hiç gerek kalmadan, tahrip gücü son derece yüksek bir “psikolojik saldırı” gerçekleştirildi. Ölümleri, yaşamını kaybedenlerin sayısı kaç olursa olsun, çok çabuk unutan Türkiye gibi bir ülkeye karşı, sadece Kürt Sorunu değil, tüm sosyal fay hatlarını dinamitleyecek daha etkili bir “eylem” de olamazdı.

Geliyorum diyordu. Galiba geliyor...

1970’lerin ikinci yarısı yaşanırken en azından ilkokula gidenler ve onlardan daha yaşlı kuşaklar sanırım dün sabah irkildiler ve ürktüler. Gün 8 ölüyle başlamıştı, öğlen 21’e çıktı. 21 yurttaşımız Kobani için sokaklara dökülenler arasındaydılar ve artık yaşamıyorlar.

Gazete başlıkları yine aynı dönemden, o iç savaş benzeri yıllardan farklı değildi. Ardından adeta OHAL günleri geldi. Sokağa çıkma yasakları, kapatılan okullar, tahrip edilen binalar, araçlar, barikatlar, askerin kentlere inişi, içi kof “itidal” çağrıları, devlet katından “ şiddete şiddetle cevap verilecektir ” tehditleri, tembel gazete editörlerinin “ karşıt görüşlü gruplar arasındaki çatışmalar ” diye başlayan yaveleri...

Peki, fark yok mu?

Kobane’ de meydana gelmesi muhtemel bir katliama dikkat çekmeye çalışan ve Türkiye’ nin pasif, çelişkili tutumunu protesto etmek isteyen bazı Kürtler, olabilecek en kötü yönteme, şiddete başvurdular. Bu şiddet devletten ve bölgede iyi bilinen bazı gruplardan gelen şiddetle birleşince, ortalık savaş alanına döndü, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti; vatandaşlar ve güvenlik güçleri yaralandı; içimiz yandı. Umut edelim ki, başka hiçbir can kaybı meydana gelmesin, aklıselim galip gelsin...

90’ların tüyler ürperten sahneleri hortladı. Siirt, Diyarbakır, Van, Batman sokaklarında asker dolaşıyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Kobane düştü düşecek vaziyetteyken, Kürtler bir kez daha birbirine girmiş. Devlet, meselenin Kobane’den, “Kobane düşerse, çözüm süreci biter” noktasından, IŞİD’e karşı koyan Kürtlere yardım etmek ihtimalinden bu noktaya kaymasına pek memnun olabilir.

Zaten AKP İstanbul Milletvekili ve NATO Parlamenter Asamblesi üyesi İsmail Safi bu baklayı tweet olarak çıkarıverdi bile: “Sizin gibi barbarların dilinden ancak IŞİD barbarları anlar. Ee ne demişler, dinsizin hakkından imansız gelir.” Çözüm süreci yürüten partinin vekiline şaşı bak şaşır.

Olaylar, 'Türkiye Kobani'de üzerine düşeni yapmıyor' diyen HDP'nin halkı sokağa çağırmasıyla başladı. Önceki gün bir çok kentte okullar, otobüsler, bayraklar, Atatürk heykelleri ateşe verildi. PKK ile Hizbullah arasında çatışmalarda 5 kişi hayatını kaybetti. Dün akşam saatleri itibariyle ölü sayısı 19'du. Bunu takiben Diyarbakır ve Batman'ın yanısıra Mardin'nin 6 ilçesinde, Van, Muş ve Siirt'in birer ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Diyarbakır'da ilk ve orta dereceli okullar tatil edildi. Van ve Hakkari'de üniversiteler eğitime ara verme kararı aldı.

Kabus...

Önce suçu öte tarafa yüklemeden frene basmak gerek. Tarafları eylemde, söylemde sakin olmaya davet gerek. Aksi durum Hizbullah-PKK, Türk-Kürt karşılaşmalarını tahrik eder, ağır yara alan çözüm sürecini sıfırlar.

Önce, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Kobani’ye oldukça yakın bir noktada, Gaziantep’te konuşurken bir müjde verir gibi “Kobani düştü, düşecek” sözlerini duydum.

O, bir “müjde” vurgusuyla Kobani’nin düşmek üzere olduğundan söz ettiği, IŞİD ile PKK arasında hiçbir fark olmadığını bir kez daha kuvvetle vurguladığı sıralarda, Türkiye’nin Kürtleri ülkenin birçok yerinde ayağa kalktılar. 19 kişinin ölümü, birçok yerin hasar görmesiyle ortaya çıkan fatura, Türkiye’nin gelecekte neler yaşayabileceğine, nelere tanık olabileceğine ilişkin ve çok tedirgin edici bir haberci gibiydi.

Ve, ardarda çeşitli il ve ilçelerde “sokağa çıkma yasağı” ilan edildiği haberleri gelmeye başladı. Birbiri ardından.

, geçen hafta gizlice İstanbul’a gelip MİT ve Dışişleri Bakanlığı ile görüştükten sonra birkaç gün gözden kayboluyor.

Görüşmeler, çok kritik bir durumda olan Kobani’nin geleceğini etkileyecek nitelikte...

Medyaya konuşan hükümetten bazı isimler, toplantıya bizzat katılanlar değil. Bildik Ankara ezberinden ”PYD’ye şunu dedik, bunu dedik” gibisinden yazılar çıkıyor. Bilerek mi, yoksa tipik Ankaracılık oynamaktan mı bilinmez. Medyada en çok vurgulanan Ankara’nın ”Esad’la aranıza mesafe koyun!” cümlesi oluyor.

“Kobani düşerse çözüm süreci biter” parolasıyla harekete geçen Kandil’in PKK’sı Türkiye’nin birçok yerleşim merkezinde kalkışma boyutlarında gösterilere başladı. Kamu binaları, masum halkın işyerleri, arabalar, bankalar tahrip ediliyor. Uzun zamandır gündemimizde olmayan OHAL devreye girdi. Olaylar bu şekilde devam edecek olursa OHAL’i sıkıyönetim takip edecek.

Abdullah Öcalan’ın duruma ne kadar hâkim olduğu şüpheli. Legal düzeyde siyaset yapan HDP de ikiye ayrılmış durumda; Selahattin Demirtaş büst ve bayrakların yakılması için “provokasyon” derken, Kışanak vd. şahin bir dil kullanıyor.

Bravo size... Okul kundaklayarak, bayrak yakarak, Atatürk büstü parçalayarak, sokakları ateşe vererek, benzin istasyonu patlatarak, ölerek ve öldürerek (evet, “ölerek ve öldürerek” ) çok güzel mesajlar veriyorsunuz. “Barış” a niyetiniz olmadığı, çözüm sürecinden ruh gibi tırstığınız bir kez daha teyit edildi.

Önceki sınavlardan çakmıştınız...

Haraç toplamak, yol kesmek, heykel dikmek, dağa adam kaldırmak gibi şımarıklıklar sergilediniz. Devam ediyorsunuz...

IŞİD sınavından da çaktınız.

Popüler İçerikler

"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!