Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bir orkestra şefi gibi çalışarak 2 Ekim 2014 tezkeresinde hükümetin Meclis’ten Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne karşı ABD’nin öncülüğünde kurulan cepheye askeri harekât dâhil katılma yetkisi alması için ağırlığını koymuştu.

Tezkere 98’e karşı 298 oyla kabul edildi. Bu yetki ve sorumluluk artık Başbakan Ahmet Davutoğlu’nda.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise sonuçtan o kadar emindi ki daha sabah saatlerinde oylamanın hemen arkasında Çankaya’da bir güvenlik toplantısı çağrısında bulunmuştu.

Bu toplantıda, Meclis’ten alınan yetki çerçevesinde yapılacaklar belirlendi dersek, yanıltıcı olur.

Bu toplantıda, Meclis yetkisi çerçevesinde hedeflenenler belirlendi demek daha doğru.

Biz bu satırları yazarken Kobanê’nin IŞİD teröristlerine düşmek üzerek olduğu haberleri sosyal medya aracılığıyla yayılıyordu.

İddiaların doğru olup olmadığını henüz teyit edemedim. Ama Kobanê’nin durumu kritik. IŞİD’in Türkiye sınırında kontrol ettiği iki sınır kapısına (Akçakale ve Karkamış) Murşitpınar’ı ekleme ihtimali gittikçe yükseliyor.

Türkiye’nin bu manzara karşısındaki tutumu ne peki?

Tutumu aynı. Suriyeli Kürtlerin liderliğini yapan Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) her zamanki dayatmalarda bulunuyor. “ Esad’la bağlarını koparmadan bizden siz hayır gelmez ” diyor kabaca.

Oysa eskiden olduğu gibi bugün de PYD’nin Esad rejimini düşman ilan etmesi, rejimle fiilen savaşmaya kalkması intihar olur.

Cumhuriyet hükümetleri yıllar yılı emperyalist sömürünün, cehaletin, kanlı kavgaların içinde debelenen Ortadoğu’nun hep uzağında durdular. ABD’nin emperyalist politikalarının aleti olmadılar.

Turgut Özal, Körfez Savaşı sırasında o role soyunmak istedi ancak kendi partisinden bile destek bulamadı.

Şimdi AKP; ABD’nin cephe ülkesi ve piyadesi rolüne soyunuyor...

TBMM’den geçen tezkere Türkiye’yi sonu bilinmez maceraların, bin yıl sürecek kavgaların içine sokuyor.

PKK terörüyle başa çıkamayan AKP bir de IŞİD terörüyle savaşa soyunuyor.

Türkiye terör örgütlerinin hedefi haline getiriliyor.

Büyük şehirler sabotaj korkusu altına sokuluyor.

Eskiden emekli askerler her akşam televizyon ekranlarından evlerimize konuk olur, Kürt meselesinin ve PKK’nın bitirilmesi için lazım gelen stratejik ve taktik hamlelerin neler olduğunu anlatırlardı. Anlattıkları hikayede tanklar, uçaklar, silahlar vardı ama bir tek yaşayan, duyguları olan insanlar yoktu.

Nitekim o “stratejik akıl” çok uzun yıllar boyunca Türkiye’yi yönettiği gibi Kürt sorununu da kendi tekelinde tuttu.

Bu stratejik akla göre eğer Kürtler’in dili, kimliği külliyen inkâr edilir; kimlik iddia edenin başı ezilir; isyan edenler de ibreti alem için cezalandırılırsa bu sorun kökünden çözülürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndan ülkeye dönmeye hazırlanırken Başkan Obama'nın telefonla katıldığı Joe Biden ziyareti, Türkiye'nin IŞİD karşıtı koalisyon için hayatî önemde olduğunun göstergesi. Bununla eş zamanlı olarak, bir yıldır yabancı basında IŞİD yanlısı gibi gösterilmeye çalışılan Ak Parti hükümeti için, birden 'Size ihtiyacımız var' temalı haberler çıkması da tesadüf değil.

Türkiye, sınırındaki IŞİD tehdidiyle baş etmek için bazı girişimlerde bulunmaya hazırlanıyor. Meclise gelen tezkerenin oldukça geniş kapsamlı hazırlanması, içine girdiğimiz sürecin riskleri yüksek, tahmin edilebilirliği düşük olmasından kaynaklanıyor. Fakat Türkiye, koalisyona liderlik eden ABD'ye güvenebilir mi sorusu olduğu yerde duruyor.

Kimse Yok mu'ya yapılanı, arsa haberleri eşliğinde okumayı deneyin. İzmir'deki arsanın değeri bir imza ile 20 kat artmış; üzerine yapılacak AVM'den sonra bu fark yüz katına çıkacak.

Bir koyup yüz kazananların gözünü kan bürür, önlerine çıkan her engeli yıkıp geçer. Dahası, dürüst adamın varlığı bile hırsızı çileden çıkartmaya yeter. Türkiye'yi yıllarca meşgul eden Deniz Feneri hadisesini hatırlayın. Hayır işlerinde bile şaibe altında kalanlar Kimse Yok mu'nun varlığına nasıl tahammül edecekler?

Cemil Çiçek durup dururken 'yolsuzluklar büyümeyi engelliyor' demedi. Laf çok ağır bir laf ve hedefinden Erdoğan var. Adalet Bakanı, Cumhurbaşkanı'nın, parti sözcüsünün ve kabinedeki refikinin HSYK seçimleri için tekrarladıkları tehditlere katılmadı ve sonuca saygı göstereceklerini söyledi. Bülent Arınç'ın 'kamu yararına dernek' statüsü kaldırılan Kimse Yok mu için dile getirdiği protestoyu da bir kenara not etmeli.

Ne uluslararası ilişkiler ne Ortadoğu ne de Türkiye-Arap dünyası ilişkileri uzmanıyım.

Bu konularda söyleyebilecek ilginç sözlerimin olduğu kanısında hiç değilim ama sosyal bilimlerin bir dalında çalışıyor iseniz meselelere bakışta belirli bir disiplin sahibi de oluyorsunuz ve bu disiplin bazı ifadelerin, düzenlemelerin kulağınızı tırmalamasına neden olabiliyor.

Kobani sınırımızın dibinde bir kasaba, orada insanlar, soydaşlarımız yaşıyor, Türkiye’nin de ne pahasına olursa olsun orada yaşanacak bir faciayı engellemesi şart.

HDP sözcüleri bu noktada çok haklılar, Kobani’de yaşanacak, yaşanabilecek bir katliam bir gerekçe ile engellenemez, durdurulamaz ise Kürt tarafının çözüm sürecinde Türkiye yönetimine güveni kaybolabilir, hatta kaybolur.

Yerküremizin tüm kavimleri için huzurlu bir vicdan yastığı olması beklenen dinin, yasaklar dayatan bir çoban değneğine, boynumuza saplanan bir eza hançerine dönüşmesi gündemimizde; bir dini bayram arifesinde...

İnanç deyince, insan sevgisini, sevap karnesini, şefkati, himmeti, hakkaniyeti anlayanlar için, gönül incitmekten korkanlar, haram yemekten kaçınanlar, günaha girmekten sakınanlar için, bir cana kıymanın, cümle insanlığa kıymak anlamı taşıdığına inananlar için, dindarlık adına sergilenen kindarlığı anlamak zor...

Allah’ın inayetinin yerini, kullarının cinayetinin almasına göz yummak zor.

Bir tek kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yapılan bir tehdittir. İşte böylesine bir tehdit içeriyordu 6552 sayılı Torba Yasa ile memurların görevden alınmasına yönelik getirilmeye çalışılan hukuk dışı düzenleme. Ve nihayet kısa sürede Anayasa Mahkemesi verdiği kararla söz konusu maddeyi iptal etti.

Daha önceden defalarca köşemize taşımıştık bu maddeyi. “Memuriyette elveda hukuk, merhaba keyfiyet” demiştik. Ve defalarca bu maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceğini hatırlatmıştık.

Çünkü biliyorduk ki; adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan herşey onun etrafında döner. Adaleti ve vicdanı ne kadar kanun maddeleriyle örtmeye çalışsanız da er ya da geç mutlaka hukuk vukuu bulur.

Söz konusu madde öyle hükümler içermekteydi ki…

“Unutmayınız ki, sizler orada yalnız değilsiniz. Arkanızda Yüce Türk Milleti’nin, 76 milyon yurttaşımızın olduğunu unutmayınız. Gözümüz, kulağımız ve gönlümüz hep sizlerle beraberdir. Sizden gelecek tek bir haberle, Silahlı Kuvvetlerimizin anında yanınızda olacağının güvenini içinizde hissedin.”

Bu cümleler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in ‘Özel Kuvvetler’e özel bayram mesajından...

Orgeneral Özel, Süleyman Şah Türbesi Saygı Karakolu’nda nöbetteki Özel Kuvvetler mensuplarına ‘özel’ bayram mesajında, Bordo Bereliler’e işte böyle seslendi.

Mesajın tek hedefi, bu kritik görevi yürüten personelin moral ve motivasyonunu yükseltmek değil elbette.

Kamuoyuna verilen bir ‘hassasiyet ve kararlılık’ mesajı bu aynı zamanda.

Ve tabii IŞİD’e...

Cumhurbaşkanı, Meclis’in açılış töreninde Başbakan gibi konuştu. Konuşsun. Benim için dert değil. Ama benim için dert olmayan, hem Cumhurbaşkanı’nın kendileri için hem de Başbakanlık makamına münasip gördükleri şahıs için dert olabilir.

Ne gibi dertler mi?

Mesela şu gibi dertler: Cumhurbaşkanı başbakan gibi konuşursa…Başbakan’a konuşacak konu kalmaz. Cumhurbaşkanı başbakan üslubuyla konuşmaya devam ederse… Başbakan’ın kendini gerçekleştirmesi zorlaşır.

Cumhurbaşkanı başbakanmış gibi davranırsa… Cumhurbaşkanlığı makamının kapsayıcılığının, esaslı bir yara almasına yol açar.

Cumhurbaşkanı başbakanmış gibi davranırsa… Sanki yeni Türkiye olmamış, Erdoğan hala başbakanmış, Davutoğlu icranın başına geçmemiş gibi bir hava doğar.

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman