Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

İlginç altüst oluşlar yaşıyoruz. Her şeye bir noktadan, örneğin AKP hükümeti yıpransın da bu nasıl olursa olsun gözünden bakanların bir kısmı, hükümet IŞİD’e karşı saldırı ittifakı içinde doğrudan yer almayınca birden bire askeri müdahale taraftarı kesildiler. AKP müdahale kararı alsaydı, bu kez “emperyalist güçler bloğu içinde yer alan BOP eşbaşkanı” teranesiyle ortaya kendilerini atacaklardı. AKP cephesinde de benzer bir siyasal oportünizm sergileniyor. Daha bir buçuk yıl önce Suriye’ye karşı birlikte askeri saldırı için Batı’lı müttefiklerini kışkırtan AKP yönetimi ve en başta Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, şimdi Irak’a askeri müdahaleye katılmamak için Türkiye’nin hassasiyetlerinden dem vuruyor. O hassasiyetler Esad’a karşı müdahalede hassaslıklarını kaybedip, IŞİD’e karşı müdahalede nedense birdenbire aşırı hassaslaşabiliyor.

Sevgili öğretmenim!

Çocuklarımızı sizin müşfik ellerinize teslim ettik dün…

Korumasızlar.

Allah muhafaza, yolda delibozuk arabalar, okulda tekinsiz lavabolar, sınıfta hoyrat hocalar tarafından yaralanabilirler.

Ezdirmeyin; koruyun onları!

Saçlarına, kılıklarına baktınız sabah, boy sırasına girmeyi, sırada kikirdememeyi, yüksek sesle marş söylemeyi öğrettiniz.

“ Rahat ” dediniz, “Haz’rol” a geçirdiniz.

Biz bu erken askerlik eğitimi nedeniyle pek “ rahat ” değiliz; okulun kışla gibi algılanması fikrine “ haz’rol ”amıyoruz bir türlü…

Tayyip Erdoğan, Ortadoğu’daki en yakın müttefiki Katar’a gitti ama tam da ziyareti öncesinde Katar’ın Müslüman Kardeşler’in lider kadrosunu Doha’dan gönderme kararı aldığı ortaya çıktı. Zira Katar, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve Bahreyn’in baskısına dayanamadı.

Bakalım, Doha’dan ayrılan İhvan kadrosu, Türkiye’ye mi gelecek?

Laik bir ülke olarak Türkiye’nin İslâm dünyasının ihtilâflarında taraf tutması, başımızı çok ağrıttı; ağrıtıyor. Zira Müslümanlar arasında bir birlik ve beraberlik mevcut değil. İran ve Hizbullah’ın temsil ettiği Şia ile Sünni dünyasının çelişkilerini biliyoruz. Ama aynı zamanda, Suudi Arabistan’daki Vahabi ve Selefi geleneği de Müslüman Kardeşler’le uyum sağlayamıyor.

Türkiye’nin geçen hafta Cidde’deki koalisyon toplantısı sonunda yayımlanan bildiriyi imza etmemesine sebep olarak IŞİD’in 49 Türk vatandaşını rehin tutması gösterildi.

Türk yetkililerinin açıklamaları hep bu yönde oldu. Aynı gerekçe ABD’ye de bildirildi. Amerikan yetkilileri de Ankara’nın bu konudaki hassasiyetini anladıklarını söylediler.

Gerçekten hükümet bu hassasiyeti göstermekte haklı. IŞİD’in, elindeki rehineleri isteği anda vahşice nasıl öldürdüğü malum...

Şimdi iki soru akla geliyor. Birincisi şu: Acaba IŞİD Türkiye’nin Cidde’deki ortak karara katılmaktan çekinmesinden ne kadar tatmin oldu? Örgütün buna karşılık şimdi Türk rehineleri serbest bırakması beklenebilir mi?

Amerikalı gerçek araştırmacı gazeteci Vance Packard (1914-66) 'Yabancılar Ulusu' ( A Nation of Strangers) kitabında 'Amerikalıların en az üçte birinin çocukluk ve mahalle anısı yoktur' demişti. Bu savını da Amerika'nın büyük şirketlerinde çalışan personelin ülke çapında bir eyaletten diğerine tayin edilmelerine ve beraberlerinde çoluklarını çocuklarını da taşımalarına bağlamıştı.

Aslında Packard'ın Amerikalılar için seslendirdiği bu gözlem, galiba bizim için de geçerlidir. Köyden kente göçün çok kısa sürede nüfusun yapısını değiştirdiği bir toplumda yaşıyoruz. Bu arada kentlerin yapıları da hızla değişiyor. Gökdelenler, siteler eski kentliliğin 'Mahalle' kavramını da buharlaştırmakta. Bugünün kentli çocukları için 'Mahalle arkadaşı' diye bir kavram pek bilinmiyor.

Tatile gidince gazetenin birkaç yazısını kaçırmış oldum. “Tatil” kavramına uygun şekilde, normal zamanda yaptıklarımın hepsini “tatil etme”yi seviyorum --kitap okumak dışında.

Ama “tatil” kısa olmak zorunda. Şimdi gene İstanbul, basın, siyaset vb.

Sabah gazeteye (Hürriyet’e) bakınca, Söğüt’te, Ertuğrul Gazi’yi anma şenliğinin yapıldığını, Şenlik’te kavga çıktığını, BBP’linin konuşturulmadığını vb. görüyorum. IŞİD haberleri... Otobüs kazaları... Mahmut Alınak yeniden hapse giriyormuş. Yani hayat normal temposunda akmaya devam ediyor.

Kavga falan, ama bu arada Ahmet Davutoğlu Devlet Bahçeli ile tokalaşmış, herkesi “yumuşama”ya çağıran bir de konuşma yapmış.

29 Eylül 2013 gecesi hastanede olanlar, bugün bir türlü başlayamayan davanın geleceğini de belirledi: Hasan Ferit vurulduktan sonra Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Öldüğü doktorlarca doğrulandıktan yaklaşık yarım saat sonra yoğun bakımda tutulduğu odaya sivil giyimli iki kişi girdi. Sağlık görevlisi kılığına girmiş kişiler ellerinde poşetler ile odada yakalandı ve kendilerini dışarı attılar, yakındaki küçük bir odaya dalıp kapıyı kilitlediler. Odanın küçük cam penceresinden video çekimleri yapıldı, fotoğrafları çekildi. Kapıyı açmadılar, ellerindeki poşetleri vermediler. 10 dakika sonra da hastaneyi çevik kuvvet bastı, Ferit’in yakınları, arkadaşları sürüklenerek hastaneden dışarı atıldı. Kim oldukları MOBESE kameralarına bile yansımasına rağmen hâlâ “tespit edilemeyen” bu kişilerin Hasan Ferit’in vücudundaki mermi çekirdeklerini alıp almadıkları, eline, elbiselerine Ferit sanki çatışmaya girmiş gibi barut bulaştırıp bulaştırmadıkları, başka ne biçimde delil karartmak için uğraştıkları çözülemedi.

Bir Amerikan gazetesi (Washington Post) “Türkiye Amerika’nın müttefiki mi?” diye bir soru sorar. Amerika’nın veya oradaki herhangi bir lobinin sözcülüğünü yapar.

Türkiye’de bir medya organı, bunu alıp kendi ülkesine taşırken, içindeki “Amerikan ağzı” nı arındırmak zorundadır. Amerikan ağzı’nı, yani Amerikan çıkarına göre düzenlenmiş kurgusunu.

Bir Amerikan gazetesi (New York Times), “Ankara, IŞİD’in kaçak petrol satışını kesmede işbirliği yapmıyor” cümlesini kurar. Amerika’nın veya oradaki herhangi bir lobinin sözcülüğünü yapar.

Hilafeti geri getirdiğini ilan eden, IŞİD ya da İslam Devleti adlı, birkaç yıl içinde bir orduya dönüşen örgüt, büyük bir terör estiriyor ve kökenindeki El Kaide’nin bile kıskançlığını üzerine çekiyor.

Nasıl oldu da IŞİD, dünyanın dört bir tarafından gelen militanların da desteğiyle Irak ve Suriye’nin Sünni Arap çoğunluklu bölgelerini denetimi altına alabildi?

IŞİD olayını tetikleyen büyük sıkıntıların arka planında muhakkak ki Irak ve Suriye’de Sünni Arapların maruz kaldıkları şiddet var. George W. Bush yönetimindeki ABD, Ortadoğu’yu silahla İsrail ve kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmek için Irak’a saldırdı ve işgal altına aldı.

2007 yılı Ocak ayında Hrant vurulduktan bir kaç hafta sonra ailesi ve arkadaşları Hrant Dink Vakfı'nın kurulması kararını almışlardı.

Bu vakıf, o gün bugün, barış, birlikte yaşama, tarihi farkındalık, bellek alıştırması istikametinde pek çok önemli işe imza attı ve atmaya devam ediyor. Bunlar arasında pek çok üniversitenin el atmaya cesaret edemediği konularda yapılan dev uluslararası sempozyumlar, bellek endeksli bilgi üretimi ve pek çok kurumun el atmadığı sahalarda kültürel mirasa sahip çıkma, ülke içi ve sınır ötesi kültürel ilişki inşası gibi büyük projeler ve faaliyetler var.

Uluslararası Hrant Dink Ödülü, bu faaliyetlerin, Hrant'ı ve ideallerini geleceğe taşıyacak, en değerlilerinden birisi...

Popüler İçerikler

Fatih Erbakan'dan Devlet Bahçeli'yi Kızdıracak Sözler: "Dedem Yaşında İnsan"
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan 'Audi A8' Savunması: 'İhtiyaç'
Avukatı Doğruladı: Tutukluluğunun Devam Etmesini Kaldıramayan Dilan Polat İntihara Kalkıştı!