Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Önce şu kurumlara ve meslek gruplarına bir göz atın:

BDDK, RTÜK, SPK, EPDK, Kamu İhale Kurulu, Rekabet Kurulu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu.

Bu dokuz kuruluşun tamamı, “üst kurul” diye bildiğimiz kuruluşlar.

Bir grup daha var:

O da başta Maliye olmak üzere; bütün bakanlıkların müfettişleri, iç denetçileri, kontrolörleri ile Dışişleri meslek memurları ve konsolosluk ihtisas memurlarını, Hazine Sigorta Denetleme uzmanlarını, TBMM yasama uzmanlarını kapsıyor.

Artık biliyoruz ki IŞİD’in Musul’u ele geçireceği belli olduğunda MİT, konsolosluk personelinin tahliye edilmesini önermişti. Bu öneriyi reddeden kişi bugün Başbakanlık koltuğunda oturuyor!

Öneriyi reddetti çünkü ideolojik olarak inanıyordu ki ‘IŞİD bizimkilere dokunmaz’! Muhtemelen ‘Hepimiz Sünniyiz’ diye düşünüyordu. ‘Düşmanlarımız’ diye tanımladığı gruplar da ortaktı: Suriye’de Esad ve Rojava’daki PKK’lı Kürtler, Irak’ta Şii Maliki hükümeti!

‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ diye düşünüyordu, mezhep kardeşliğine güveniyordu, öğrenciliğinden beri kafasından atamadığı romantik panislamist hayaller ile görüşleri buğulanmıştı!

Hürriyet Eğitim Şefi Nuran Çakmakçı eğitim konusunda sadece benim değil Türkiye’nin en çok güvendiği bir iki isimden biridir. Hürriyet’in de marka muhabirlerinden. Uzun süre birlikte çalışma şansına eriştiğim meslektaşımın alanındaki bilgisine ve tecrübesine sayısız defa şahit olmuş, şapka çıkarmışımdır. İşte bu yüzden yüzbinlerce aileye kabus gibi bir yaz yaşatan TEOG sınav sistemini ve yerleştirmesini okulların açıldığı bugün Nuran’la konuştum. Neydi, ne oldu, aslında niyet neydi, hata nerede yapıldı öğrenmek istiyorsanız, buyurun.

Hiçbir ülke, özellikle de tercihini demokrasiden yana yapan ülkeler etraflarında terör örgütlerinin egemenliğini istemez. Türkiye gibi köklü demokrasiyi sahip bir ülke hiç istemez; bunu kaydedelim. Şiddetten en çok bir hukuk sistemine sahip olan ve vatandaşlarına gelecek vaat edebilen ülkeler çekinir. Bizim gibi...

Terör, şiddet ve çatışma demokrasinin; dolayısıyla istikrar ve zenginliğin düşmanıdır. Zehirler, eritir, küçültür ve değersizleştirir...

Bugün Türkiye’nin de içinde bulunduğu yakın bölgede; Bağdat’tan Kabil’e, Şam’a, Kahire’ye kadar olan geniş coğrafyada demokrasiden söz edemiyoruz. Türkiye hariç, bölgedeki hiçbir İslam ve Arap ülkesinde halkoyunun sistem üzerinde ağırlığı ve önemi yoktur.

Buralarda komplo teorileri sevilir. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu alacak cesaret ve olgunluğa sahip olmayanlar için sağlam bir sığınaktır. Karmaşık gelen dünyayı basitleştirmek için de iyi bir araçtır.

Komplo teorilerine inananlarla tartışmak çok zordur. Teker teker her söylediklerini çürütseniz bile en sonunda “büyük resmi” görememekle suçlanırsınız. Bir çeşit yobazlık hali.

Her siyasi görüşün komplocusu olur. Daha çok hangi din olduğu fark etmez, siyasal dinci hareketlerde rastlanır. Ancak ulusalcı komplo teorilerini ardı ardına sıralayan bazı uyanıkların yakın zamanda ceplerini doldurduğu da unutulmamalı.

Kudretini yitirdiğini düşünenin, tutunmaya çalışanın sarıldığı bir araçtır komplo teorileri. Demokrasi geliştikçe, toplumun kendine güveni arttıkça siyasi hayatta etkisi azalır.

IŞİD'i AKP kurdurdu, MİT eğitti, hükümet fonladı, THY uçak verdi, Anadolu Ajansı ekipman verdi, TSK sınırdan geçirdi.

IŞİD komutanları Türkiye hastanelerinde tedavi oldu.

Erdoğan, IŞİD komutanını alnından öptü.

Bilal IŞİD'cilerle ciğer yedi.

En son MHP milletvekili Lütfi Türkkan da IŞİD'in Türkçe'ye tercüme edilen baş harflerinden yola çıkarak, örgütün Türkiye menşeili olduğu buldu. Hızını alamayarak soru önergesi de verdi.

Her biri birbirinden orantısız zekâ örneği bu iftiraların çoğu, 'IŞİDmediğimiz yalan kalmadı' yazımda bahsettiğim, Gülenci-ulusalcı ittifakının oluşturduğu harikalar diyârından saçmalıklar...

Dün ve önceki gün gazetelerde haberi vardı, son “Torba” çıktı; âdet olmadığı halde TBMM internet sayfasında da “bilgi notu” yayımlandı. Demokratik ülkelerde örneği var mı bilmiyorum, bulunduğunu sanmam!

İki ay önce, hükümetin “resmen ve açıkça” katılıp katılmadığı bilinmeden, komisyon önerileriyle değiştiğine değinerek, torba yasanın “komisyon yasası”na dönüştüğüne işaret etmiştim . (Radikal, Temmuz,21).

Son çıkan Torba Yasa ile, yasalarımızın artık hükümeti ve komisyonu da geçip, “milletvekili yasası”na vardı!

Beklenmedik bir hızla gelen IŞİD fırtınası, tüm Orta Doğu’daki stratejik dengeleri tepe taklak etmiş durumda. Korkarım Türkiye, 90’larda Pakistan’ın olduğu duruma benzer zorlu bir döneme giriyor. İşte bölgemizde yaşananların iç yüzü:

5 YILLIK IŞİD SAVAŞI GELİYOR: IŞİD kalıcı. ABD’nin önderliğindeki IŞİD koalisyonu ne kadar genişlerse genişlesin, Obama yönetiminin hava taarruzu ve insansız hava uçaklarının çok daha ötesine geçmesi zor. Ama bunlar IŞİD’i bitirmeye yeterli değil. Çünkü IŞİD’in elinde Musul, Rakka gibi meskun bölgeler ve halk desteği var. Taliban nasıl bitmediyse, IŞİD’de bitmez. Bu durumda tek gerçekçi senaryo, IŞİD’in Irak’tan Suriye’ye uzanan bir Sünni bölgesine ”hapsedilmesi” olabilir. Korkarım IŞİD hayatımızdan kolay çıkmayacak; önümüzdeki 5 yıl konumuz bu olacak.

Uzun zamandır okumuyordum. Bunu küçümsemek için söylemiyorum, çünkü Hasan Cemal, Murat Belge, Ahmet İnsel, Mehmet Altan, Şahin Alpay, Cengiz Çandar ve tüm o şüreka artık bana tek bir kişi olarak görünüyor. Kazara birisinin yazısına denk geldiğimde, o mahallenin ruh durumuna dair bilgiye sahip oluyor zaten insan. 'Güvenilirlik ne kadar değerli bir şey' diye düşünüyorum. Bu insanları uzun yıllar yazılarından takip ettik, ben birçoğu ile birlikte çalıştım. Bir tanesi tez hocam. Her zaman onlara ve fikirlerine saygı gösterdim.

Hasan Cemal geçenlerde bir yazı yazmış, yeni okudum. Biliyorsunuz T24, Radikal ve Taraf bunların toplaştığı yer. O yüzden merak ettiğimde bu siteleri tıklamak yeterli oluyor. Hasan Cemal'in, 'Dindar kemalizm geliyor, sandık çoğunluğuna dayalı baskı rejiminde özgürlükler tehlikede' temalı yazı dizisi ile karşılaşıyorum. 'Garp cephesinde yeni bir şey yok anlaşılan.

Bugün milyonlarca öğrenci okula gidiyor. Devlet devasa organizasyonla onları eğitecek.

Eğitimle ilgili söylenecek yegâne şey, modern devletin giderek bu işlemi bir işkenceye dönüştürmekte olmasıdır. Dünyanın her ülkesinde eğitim derece farkıyla işkenceye dönmüş durumda; bazı ülkelerde insanı canından bezdirecek boyutlarda, bazı ülkelerde yaşama sevincini söndürmekte.

Türkiye, giderek eğitim işkencesinin ağırlaşmakta olduğu ülkelerin başında geliyor. Muhafazakâr iktidarla eğitimin ıslah olacağı beklentisi vardı, aksine daha da kötüleşti. Belirtmek gerekir ki bu, şu veya bu iktidarın altından kalkabileceği bir sorun değildir, partiler eğitim denen işlemin felsefi temel varsayımlarını ve yapısal özelliklerini değiştirmeyi düşünmeden kurumsal işleyişi üzerinden birbirlerini eleştirmektedirler.

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Melih Gökçek, Ankapark’taki Transformers'ları İhtiyaç Sahibi Ailelerin Hakkı Olan Sosyal Yardımlarla Almış!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı