Dış politikamız an itibariyle, tok karnına midesine tekme yemiş gibi. “Davutoğlu önceki hükümetten enkaz devraldı” derken latife yapmıyorduk.
İşte düvel-i muazzama, IŞİD’i cezalandırmak için harekete geçti; Obama, bize bile danışmadan “Nerde olursa olsun onları avlayacağız” diyor. Türkiye ise 49 rehine yüzünden askeri ve diplomatik açıdan kımıldayamaz halde. Bu olgular karşısında diplomatik tezimiz iki hecede özetlenebilir: Hık mık!
İktidar içeriye karşı aslan, kaplan, jaguar gibi yırtıcı; dışa gelince iyi aile çocuğu bir nişanlı namzedi delikanlı gibi sevimli, hattâ mahcub ve biraz da şaşkın (Bkz. Obama-Erdoğan görüşmelerinin fotoğrafları)... İçerde ağzından alevler fışkırıyor: Kendinden olmayan herkesi devlet memurlarına fişletiyor, meslek kuruluşlarını tehdidle devşiriyor, yandaş kurtarmak için olmadık kanunlar icad ediyor, sırf 17-25’te görevlerini yaptılar diye polis memurlarını mahkeme kapılarında sürüm sürüm sürüyor, dershaneleri afyon tekkesi ilân edip Türkiye’nin en iyi okulları kapansın diye elinden geleni yapıyor, candaşlara kamu bankalarından ballı krediler kullandırıyor, kupon arsa safarisiyle gönül eğlendiriyor ama birkaç ay önce zuhur eden şu ne idüğü belirsiz IŞİD’e karşı henüz, velev ki Bank Asya’ya karşı ağzını bozduğu türden gürlediklerini hiç duymadık. İçeriye Kasımpaşa külhanbeyi gibi ağzıbozuk, dışarıya gelince Üsküdarlı Kâtibim gibi nazik ve şefîk!..