Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

CHP’de kurultaylar biter, tartışmalar bitmez...

“Altı Ok ve CHP yazıma çok sayıda yorum aldım...

Anlaşılıyor ki konuyu biraz daha derinliğine incelemek gerekiyor!

Gazetedeki köşem böyle bir konuyu derinliğine tartışmak için, yer sınırlaması yüzünden, çok uygun değil...

Ama elimden geldiğince özetleyerek yazmaya çalışacağım...

Merak edenler “Altı Ok” konusunu özellikle ele alıp çözümlemeye çalıştığım “ Toplumbilim ve Devrim Kuramları Açısından Atatürk ” ve “ 21. Yüzyılda Türkiye ” adlı kitaplarımın ilgili bölümlerine bakabilir.

Devletlerarası gizli ilişkilerin şeffaflaşması bağlamında ilk adım Julian Assange’dan geldi.

Assange, 2010’da kurduğu Wikileaks adlı web sitesinde ABD’nin sızdırılan gizli askeri ve diplomatik belgelerini yayınladı. Şeffaflaşmanın ikinci ve asıl ağır perdesi, Edward Snowden’in Ulusal İstihbarat Dairesi’nden (NSA) kaçırdığı, ABD’nin yabancı ülkelerle ilgili istihbarat/casusluk faaliyetleriyle ilgili çok gizli belgeleri Haziran 2013’te yayımlanmak üzere Britanya’nın Guardian gazetesine vermesiyle açıldı.

O günden itibaren sırasıyla şu gerçekler ortaya çıktı: ABD’nin (Britanya’nın da yardımıyla) kendi yurttaşları yanında dost ve müttefikleri Almanya, Fransa, İspanya, Brezilya, Meksika ve Avrupa Birliği aleyhine istihbarat topluyordu.

O elinizden düşürmediğiniz cep telefonları, ayrı yaşamayı düşünemeyeceğiniz bilgisayar ve her türlü kişisel verinizi sakladığınız elektronik aletler var ya...

Hepsi, kim olursanız olsun, izlenip takip edilebiliyor. Bu bilgileri devletler ve kurumlar çeşitli amaçlar için kullanıyor: Bazen şantaj, bazen satış, bazen de siyasi ve askeri hamleleri için...

Ancak internette giderek ivme kazanan “açıklık ve şeffaflık” talepleri kontrol altına alınmak isteniyor.

Alternatif Bilişim Derneği, internet sorunlarına çözüm bulmak için bu hafta Bilgi Üniversitesi’nde “Internet Ungovernance Forum-IUF” düzenledi.

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez Yargıtay açılışında “O gelirse ben gelmem” kavgası çıkarmıştı. Bu seçimle birlikte memlekette nasıl bir Cumhurbaşkanlığı olacağını --o zamana kadar görmemiş olanlara-- böylece göstermişti. Yargıtay’ın “Barolar Birliği Başkanı”nın protokoldeki yeri konusunda ısrar etmesine Cumhurbaşkanı’nın da içerlemeye devam ettiği anlaşılıyor, çünkü gene o kabadayı üslûbuyla “Adama sorarlar, sen neyin başkanısın diye” sözleriyle kavgasını sürdürmüş.

Bu arada bana daha ilginç gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın tavrı oldu. Bekir Bozdağ, böyle Yargıtay açılışı, Danıştay açılışı ve benzer törenlerin kaldırılabileceğini söyledi.

Amerikan yönetiminin Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iadesinin veya sınır dışı etmesinin şu aşamada çok zor olduğu kanısındayım. İlk akla gelecek gerekçeleri sıralayacak olursak:

1) 11 Eylül 2011 terör saldırılarının ardından Amerikan yönetiminin, kendi topraklarındaki her türden İslami faaliyeti çok yakından takip ettiği, en ufak bir kuşku halinde çok sert ve geri dönüşü olmayan uygulamalara başvurduğu biliniyor. Öte yandan Gülen’in Pennsylvania’da hiç de mütevazı bir sürgün hayatı yaşamadığı, küresel ölçekteki cemaatinin faaliyetlerini buradan yürüttüğü de biliniyor. Gülen’in yanında geniş bir ekip olduğunu ve sürekli olarak dünyanın dört bir tarafından ziyaretçi kabul ettiğini en iyi FBI biliyor olsa gerek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan zannediyor olmalı ki,

Amerikan başkanı Obama,

Canı isterse, mahkemelerin “bu inşaatı durdur” demesine rağmen, “sıkıysa gelin yıkın” diyerek, kendisine yeni bir başkanlık sarayı yaptırıp oraya taşınabilir;

O sarayın yapılması için Kongreden onay almadan sınırsız para harcayabilir;

Erdoğan, Obama’nın da kafasını kızdıran medya kuruluşlarına hemen vergi memurlarını göndertip, bir cümlesiyle gazetecileri işlerinden attırabileceğini düşünüyor olmalı;

Erdoğan zannediyor olmalı ki, Amerikan başkanı, sırf o istiyor diye tweeter’ı, youtube’u kapatacak kurumlara sahiptir;

Galler'de NATO zirvesine ev sahipliği yapan Cardiff'teyiz.

Bakü sıcaktı, buram buram terletiyordu. Galler serin. Bildiğin yayla havası. Biz iyi zamanına denk gelmişiz yağış yok ama ceketsiz gezilmiyor.

Zirve nedeniyle dünya liderleri Cardiff'te. Güvenlik önlemleri alınmış, Check Pointler kurulmuş ama şehirde öyle bir olağanüstülük yok.

Liderlerin onuruna verilecek yemek için Perşembe günü kaleyi kapatmışlardı onu dahi eleştirenler vardı.

Siz benim olağanüstülük yok dememe bakmayın ünlü İngiliz donanması limana demirlemişti. Her biri füze başlıkları taşıyan devasa yüzen savaş makinalarında.

Hangi siyasetçi özgürlüklerden bahsederken hemen sorumluluklardan da bahis açıyorsa ürperiniz. Hele bu siyasetçi iktidar sahibiyse ürpermeniz iyice artsın.

Hak ve özgürlük derken onu nasıl sınırlayacağını düşünüyor demektir. Amacı özgürlük alanını genişletmek değil insanları zapturapta almaktır.

Taze başbakanın adına nedense kurultay dedikleri devir teslim töreninde söylediklerini hatırlayalım:

“Biz tüm özgürlükleri yeni bir ahlaki formasyonla buluşturacağız.”

“Yeni Türkiye” nin nasıl bir yer olacağını anlamak için Davutoğlu ’nun iki ifadesine bakmak kafi. İlki “restorasyon” ikincisi ise “özgürlüklere ahlaki formasyon”.

TÜM mizah dergileri kapansın.

Hepsi kapısına kilit vursun.

Çünkü ne kadar uğraşsalar, artık Türkiye’nin kendisinden daha komik olamazlar.

Niye mi?

Çok nedeni var, aşağıda yazacağım da şimdilik sonuncusu.

Yemin uzunca.

Son cümlesi ise şöyleydi: “...üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

Popüler İçerikler

Doğum Günü Pastasının Rengi ve Deseni Yüzünden Yanlış Anlaşılan Yasemin Sakalloğlu'ndan Açıklama Geldi
Kızılcık Şerbeti Umut'un En Başından Beri "Umutsuz Vaka" Olduğunu Anlatan Enfes Flood
Dilan Çiçek Deniz'in Yaza Damgasını Vuracak Yeni Aşkı Ünlü Yönetmenin Oğlu Çıktı!