Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

İstanbul’da bir işadamı.

Bir imar meselesi var.

Ama bir türlü halledemiyor.

Halledemezse, iflas edecek.

Satın aldığı arazi imara kapalı.

Ne yapsa açtıramıyor.

İmara açma kararı SİT Komisyonu ’nda.

Karar iki yıl boyunca çıkmıyor.

İşadamı iflasın eşiğine geliyor.

Adamın canına tak edince, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ’a ulaşmaya çalışıyor.

Bu da olmuyor.

Bunun üzerine bir başka yol deniyor.

Eşi, Emine Erdoğan ’a gidiyor.

Ve sorun çözülüyor.

Yani izin çıkıyor.

Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı”ndan iki alıntı... 

Ne zaman, nerede yazıldığına dikkat!

Birinci Bap, “Başlangıç”tan: 

Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; 

korkak,cesur,câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Sekizinci Bap, “26 Ağustos gecesinde Saatlar İki Otuzdan Beş Otuza Kadar ve İzmir Rıhtımından Akdeniz’e Bakan Nefer”den: 

Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri.

Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı Bakanlar Kurulu, haftalardır ekranlarda sayfalarda oynanan 'bakan-toto’ların çoğunu fena halde ters köşeye yatırdı.

Davutoğlu’nun 62. Cumhuriyet Kabinesi, selefi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 61’inci kabinesinin neredeyse aynısı oldu.

Davutoğlu, kendisinin Başbakanlığa terfiiyle boşalan Dışişleri Bakanlığı koltuğuna son Erdoğan kabinesinde AB İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu getirdi. Çavuşoğlu zaten bu makama en yakın isimler arasındaydı.

Aziz Atatürk, Zâtınızla halef-selef olaraktan bu kutlu ve mânâlı günde sizinle biraz dertleşeyim dedim; işbu içten satırlarımdan bir şekilde haberdar olduğunuzu düşünmek içimi ferahlatmaktadır.

Aziz Atatürk, vefatınızın ardından cumhur ile riyaset arasındaki irtibat zayıfladı. Bu mektubumda bundan böyle riyaset yerine başkan kelimesini kullanmamı en iyi sizin anlayacağınızdan eminim. Evet, cumhur ile “başkan” arasına mesafeler girdi; hâlbuki devr-i saadetinizde ahali sadece Kızılay ve Çankaya civarlarında jandarma korkusu olmaksızın rahatlıkla turlamakla kalmıyor, canı çektiği zaman Köşk’e uğrayıp bir orta kahvenizi bile içebiliyordu.

Her siyasî dönem kendi kelime haznesini yaratıyor. Şu son dönemde de öne çıkan kavramımız, her şeyi açıklayan, “marjinal” oldu.

Tam bu günlerde, bir “marjinal” de Cemil Bayık’tan geldi. “Kime dedi, kimi kastetti,” büyük merak konusu. Ama benim kafamı kurcalayan, şimdi, Cemil Bayık’ın “marjinal”leri değil, iktidar çevresinin “marjinal”leri. Çünkü en çok o çevrenin diline pelesenk olmuş durumda bu kavram.

Yanında sık sık “Cihangir” adı da geçiyor. Yani, İstanbul’un Cihangir’inde oturan, hayat tarzları “çoğunluğun” tarzına uymayan, arada bir de “Gezi” gibi olaylar yaratan birileri bu “marjinaller”. Yani, bir zaman önce de “liberaller” diyerek aşağıladıklarımızla aşağı yukarı aynı güruh.

Ahmet Davutoğlu’nun kabinesiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın son kabinesini karşılaştırdığımızda sadece 4 ismin gidip (Erdoğan, Beşir Atalay, Hayati Yazıcı, Emrullah İşler) 4 yeni ismin geldiğini (Yalçın Akdoğan, Numan Kurtulmuş, Nurettin Canikli, Volkan Bozkır) görüyoruz.

Kabinedeki en kritik değişiklik, hiç tartışmasız, tam da çözüm sürecinde yeni bir aşamaya geçilecek olmasının arifesinde, bunları kısa süre önce kamuoyuna duyurmuş olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yerini Yalçın Akdoğan’ın almasıdır.

-BİRİNCİ HÜKÜM: Bülent Arınç'ı görevinde tutarak 'ağabeylik müessesesine'ne önem vermesi açısından GELENEKÇİ...

*

-İKİNCİ HÜKÜM: Ali Babacan'ı görevinde tutarak 'iç ve dış piyasayı ürkütmeme' yoluna gitmesi açısından GERÇEKÇİ...

*

-ÜÇÜNCÜ HÜKÜM: Volkan Bozkır ve Mevlüt Çavuşoğlu gibi ılımlı ve kaliteli isimleri dışişleri politikasının başına getirmesi açısından SULHÇU...

*

-DÖRDÜNCÜ HÜKÜM: Numan Kurtulmuş ve Yalçın Akdoğan'a önemli görevler vermesi bakımından MİSYONCU...

Atatürk ve emanetleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin en değerli manevi sermayesidir.

Bu değerin kazanımlarından son yıllarda mahrum bırakıldık.

Çünkü Aatürk’e ve askere milletin şükran duygusu frenlenmeliydi.

Genelkurmay Başkanı’na kadar uzanan kumpasın hedefine ulaşarak birikmiş intikam duygusunun tatmin edilmesi böyle mümkün olacaktı.

Ulus bilincini zindeleştiren milli bayramlara yönelik tasfiye hareketi ne mutlu ki amacına ulaşamadı. Halk kurtuluş savaşının ve devrimlerle yücelen cumhuriyetin mucizelerini unutmadığı gibi o mucizeleri yaratan Atatürk’ü, fedakâr ve kahraman silâh arkadaşlarına duyduğu minneti de unutmadı.

AKP’nin kurultayı çok tat vermedi. Bir kurultaydan çok bir devir teslim töreniydi. Erdoğan, Davutoğlu ’na partiyi emanet etti, ertesi gün de Gül ’den cumhurbaşkanlığını aldı. Bize de bu iyi hazırlanmış bir halkla ilişkiler kampanyasını izlemek düştü.

Şimdi sırada CHP kurultayı var. Kurultay CHP’den sorulur. Sonucu üç aşağı beş yukarı belli bile olsa CHP kurultaylarında çarşaf liste, anahtar liste, parti meclisi yarışı vs. hep bir heyecan olur. AKP ilk olağanüstü kurultayını bu hafta topladı. CHP’nin ilk olağanüstü kurultayı ise 1938’deydi. Dile kolay.

Bir seçim başarısızlığından sonra parti içi muhalefetin tepki göstereceği belliydi.

Yürürlükteki anayasanın cumhurbaşkanı seçilen kişinin parti üyeliği, milletvekilliği, başbakanlığı düşer diyen hükümlerini hatırlatanlara “Git işine ya!” deyişini...

Cumhurbaşkanlığı seçim sonucunun Resmi Gazete’de yayımlanmasını erteletmesini... Ancak otoriter-totaliter bir rejimde görülebilecek ölçüde tek sesli parti kongresini... Yarışmayla değil atamayla başkan seçilen yeni parti başkanını... Bağırıp çağırmaya başlayan, (bir yakınıma) “içinden bir Tayyip Erdoğan çıktı” dedirten yeni başkanı... Cülus törenini ve sair şeyleri izlerken edindiğim izlenim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini “Ulu önder Erdoğan” rolüne hazırladığı.

Popüler İçerikler

Fabrikada Grup Seks Skandalı: 4 İşçi Kovuldu!
‘Köyün Tamamı Terör Yanlısı’ Diyen Öğretmen Hakkında Yeni Gelişme: “Ne Açığa Alındı Ne de Sürüldü”
Bozdoğan Kemeri'ndeki Polis Barikatına Sosyal Medyadan Gelen İlk Tepkiler