Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Etyen Abi sana meydan okuyorum, kafandan aşağıya bir kova buzlu su dök.

Böylece hem ALS hastalığı için farkındalık yaratılmasına katkı sunarsın hem de uzun zamandır seni kilitleyen hâlden geriye dönmen için bir vesile yakalamış oluruz.

Belki okumayan vardır diye “ Palyaçonun Cehennemi ” başlıklı yazından bazı tespitlerini kalemim döndüğünce okuyuculara hatırlatarak yazıya başlamak isterim:

--Azınlıklar, kendi zihinlerinde ve küçük dünyalarında Müslümanları aşağıladığı gerçeğiyle yüzleşemedikleri için AKP’nin büyük devrimini göremiyor ve sana saldırıp duruyor.

Uluslararası gözlemciler iç savaştan kaçan Suriyelilerin Türkiye’ye sığındığı günden beri uyarıyordu:

Türkiye’de göçmen statüsü olmayan savaş mağdurları, “misafir” konumunda tutulduğu sürece büyük sıkıntılar yaşanacak...

Hem milyonlarca insanın takibini yapmak zorlaşacak, hem bu kontrolsüz kabul, toplumda ciddi çatışmalara neden olacak...

Hem de hiçbir statüsü bulunmayan, kimliği bile olmayan Suriyeliler, iş, eğitim, konaklama, sağlık hizmetlerinden mahrum kalacak.

Raporlar yazıldı, araştırmalar yapıldı, toplumda yükselen “Suriyeli ayrımcılığı”na dikkat çekildi...

Heyhat, dinleyen kim? “Böyyük Türkiye devletinin kimseye ihtiyacı yoktur” saikiyle uyarılar görmezden gelindi.

Suriye ve Irak’ta birbirini besleyen krizin parametreleri çok değişken. Hem sahadaki taşlar hiç yerinde durmuyor ve hem de vekâlet savaşının tarafları arasında yeni ortaklıklar şekilleniyor. 2011’den bu yana bir dizayn operasyonunun ters tepmesi üzerine eski düşmanlar ‘düşman’ tanımlarını revize edip birlikte masaya oturmanın yollarını arıyor. Sancılı ve ikiyüzlü bir süreç… Washington yönetimi ‘İslam Devleti’ (İD) adını alan Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ile baş etmenin yolunun Suriye’den geçtiği gerçeğini sonunda dillendirdi. Haliyle kurulmakta olan yeni masanın bir kenarında şimdilik Beşşar Esad’ın gölgesi oturuyor. Sancı bu gölgenin nasıl tecessüm edeceği ve ‘gayrimeşru’ ilan edilmiş bir iktidarı tekrar meşrulaştıran yeni sürecin dünyaya nasıl izah edileceği noktasında kendini gösteriyor.

Lice’ de yaşanan son olaylar ve Kürt siyasetinin söylem ve eylemde görece ‘esnek’ yaklaşımları bazı dostlarımızdan gelen eleştirilerde bir artışa neden oldu. “Süreç” için ise “bitti bitecek bitmeli” havasını fazlasıyla besliyorlar. Bu ruh hali yakın gelecekte herkes için sorun olacak...

Doğrusu dostlarımızın yaptıkları eleştirilerin tümünü reddetmek de mümkün değil. Örneğin “Roboski’yi eskisi gibi sık gündeme getirmiyorsunuz” diyorlar. Evet, doğru. “Çözüm sürecini AKP kullanıyor, Kürt siyasetini baskılamak için araçsallaştırıyor” diyorlar. Evet bu da doğru. “Muhafazakâr hareket ile Kürtler arasındaki pazarlıktan demokrasi çıkmaz” diyenler de kanımca haksız değil. Açıkçası aktarılacak ve ‘doğru’ olduğu kayda geçecek çok sayıda ifade mevcut. Dostlarımızın kaygılarını ve değerlendirmelerini anlamaya çalışmanın önemini not düşerken kendi durumumuzu da çok daha iyi izah etmemiz gerektiğinin farkındalığıyla bazı hususları tekrar da olsa ortaya koymak gerekiyor.

AKP’de bugün sürprizi olmayan bir kongre yaşanacak. Zaten partinin koridorlarında da kimse kongrede ne olacağını konuşmuyor. Birazcık Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan ’ın veda konuşmasıyla, ilk kez siyasi nitelikte konuşacak genel başkan ve başbakan adayı Ahmet Davutoğlu ’nun vereceği mesajar bekleniyor. Onun dışında herkesin gözü yeni açıklanacak bakanlar kurulu listesinde.

Yeni kabine

Öncelikle Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi süratle hareket etme niyetindeler. Yarın Cumhurbaşkanlığı’nı Abdullah Gül ’den devralacak Erdoğan’ın bir gün beklemek yerine aynı akşam Davutoğlu’nu Köşk’e davet ederek yeni kabineyi kurma görevi vermesi bekleniyor. Davutoğlu’nun 24 saat içinde kuracağı yeni kabinenin 29 Ağustos’ta onaylanması ve bir gün sonra yapılacak 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerine yeni bakanlar kurulu üyelerinin katılması planlanıyor.

Geçtiğimiz günlerde Muş’un Bulanık ilçesinde Fethullah Gülen cemaatiyle irtibatlı olan bir dershane ve öğrenci yurdu, Diyarbakır Lice’de Mahsum Korkmaz heykelinin yıkılmasını protesto gerekçesiyle bir grup tarafından saldırıya uğradı ve yakıldı. Bu, PKK’nın Cemaat’e yönelik ilk saldırısı değil, böyle giderse sonuncusu da olacağa benzemiyor. Zira ülkemizin AKP iktidarından sonra önde gelen iki önemli güç odağının ilişkileri yıllarca hasmane bir şekilde sürdü. Ocak ayı sonunda Kandil’de söyleşi yaptığımız KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık kendilerinin Cemaat ile görüşmek istediklerini ama hep reddedildiklerini söylemişti. Geçen hafta kendisine aynı konuyu hatırlattığımda, geçen süre zarfında herhangi bir gelişme yaşanmadığını belirtti.

Türkiye’de varsın birileri ‘100 yıllık Osmanlı rüyasını’ canlandıracak, ‘Sultan Abdülhamit’ in beklenen ruhu’ na övgüler düzen türküler çığırıp dursun... ‘Düzen kurucu’ ülke diye diye, memleketi etrafında bunca gelişme yaşanırken kımıldayamaz hale getirdikleri ayan beyan ortada. ‘El âlem’ adeta bizim ‘hayalperestlere’ nispet yapmakta... Ortadoğu’da 3.5 yıldır ekilen radikal İslam tohumları nedeniyle Türkiye uluslararası planda ‘zanlı’ konumuna düşürülmüşken, ‘tarihi rakibi’ İran bölgede dilediği gibi at oynatıyor. Tahran bizim hariciye kadrosuna ne kadar teşekkür etse azdır.

İran’ın ‘düzen kurucu’ ülke rolünün son dönemdeki ilk değil ama son ve en somut tezahürü dün Erbil’den gelen haber. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ’nin ortak basın toplantısında işittik. Barzani, Irak Şam İslam Devleti ile (IŞİD) mücadelesinde Tahran’ın desteğine şu sözlerle teşekkür etti: “Biz tüm dostlarımızdan silah talep ettik. Askeri destek talebimiz karşısında bize ilk yardım eden İran İslam Cumhuriyeti oldu. Bize silah verdi ve askeri işbirliğinde bulundu.”

Suriye Devrimi’ni Erdoğan yahut Davutoğlu başlatmadı, Der’a ahalisi başlattı. Barışçıl bir hareket olarak başlayan devrimin silahlı bir harekete evrilmesi ise Beşşar Esed’in dangalaklığından kaynaklanıyor, Erdoğan yahut Davutoğlu’nun kışkırtmasından (!) değil. Yok öyle bir kışkırtma. Bilakis; devrimcilere “Aman silaha meyletmeyin ki haklılığınıza gölge düşmesin”, rejime de “Aman protestoculara kurşun yağdırmaktan vazgeçin, yoksa bu çığırından çıkacak” diye nasihatte bulunup durdu Erdoğan ve Davutoğlu.

Aylarca uğraştılar Suriye’nin kan gölüne dönmesini engellemek için. Beyhude. Esed dangalaklıkta ısrar etti, silahsız protestocuları kıyımdan geçirtmeyi sürdürdü, bunu yapmaya yanaşmayan bürokratları görevden aldı, zulmü ayyuka çıkardı.

Birçok köşe yazarı, yeni hükümetin “şifrelerini” anlatıyor ama beni daha ziyade, “Yeni Türkiye” nin şifreleri ilgilendiriyor. Artık, eski düşünce tarzını, tüketilmiş kavramları geride bırakıyoruz.

Mesela “darbe” deyince eldeki Türk Ceza Kanunu’na göre ne anlıyoruz? Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ya da hükümetin görevini yapmasını engellemek; hükümeti devirmek.

“Casusluk” gizli bir belgeyi, para karşılığı, yabancı bir ülkeye satmak.

Rüşvet, irtikâp” bir kamu görevlisinin yasa dışı bir iş yapmak için maddi menfaat temin etmesi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a veda Başbakan Davutoğlu'na başlangıç kongresi olacak.

Pınarhisar Cezaevi'nde kurulan, içinden iki Cumhurbaşkanı, üç başbakan çıkarmış olan AK Parti'nin 2023 hedeflerine yürüyüş kongresi olacak.

Bugün on binler bir şiir gibi veda kongresi ile liderini Çankaya'ya uğurlarken, yeni Başbakan'ı karşıladığı bir kongre olacak.

Muhtar bile olamaz denilen ama Türkiye Cumhuriyeti'nin 12.Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın bugün siyaset düğünü var.

Kendi elleriyle kurup iktidara taşıdığı partisini, kendisinden sonraki kuşaklara devretmesinin bir galası yapılacak.

Yalçın Akdoğan'ın tanımıyla, 'Misyon değil, görev değişimi' yaşanacak. Eski Türkiye'den Yeni Türkiye'ye yapılacak yolculukta önemli bir eşik aşılacak.

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı