Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Makam odasına girdiğimde Meclis Başkanı Cemil Çiçek “İşte gazeteci de geldi” diye karşıladı; “Görsün nelerle uğraştığımızı.”

Ankara’nın Ağustos sıcağında ceketi atmış, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ali Özer ile birlikte dosyaların, yazışmaların arasında durmadan telefonlar bağlatıyordu.

“Bu dönem zaten hep önceden örneği olmayan işlere baktık” dedi. Şimdi önünde halkın seçtiği cumhurbaşkanının görevi devralacağı 28 Ağustos’taki yemin töreni vardı. Ve Meclis Başkanı o davetiyedeki hitabın ne olması gerektiğini çalışıyordu.

Acaba “Türkiye Cumhurbaşkanı” mı, yoksa “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” mı denmeliydi?

Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildiği kesinleştikten sonra, bütün anayasal ve yasal kurallara karşı gelerek sürdürdüğü Başbakanlık ve AKP GenelBaşkanlığı görevleriyle, yeni başbakan adayını açıkladı... 

Beklenen sürpriz(!) aday, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu. 

Davutoğlu yaptığı teşekkür konuşmasında şöyle dedi:

...kimsenin tereddüdü olmasın ki son 12 yılda gerçekleştirilen __büyük restorasyon hareketi __hiçbir ara ve kesintiye uğramadan devam edecektir.” 

Davutoğlu, akademik kökenli bir politikacıdır... 

Hiç kuşkusuz, “Restorasyon” sözcüğünü iç ve dış kamuoyuna bilinçli bir mesaj vermek için kullanmıştır.

Birçok kadın ve çocuk, doğdukları şehir ve köylerden kaçırıldı. Bu sırada komşular onlara gelip saklamayı önerdi. Yaşadıkları panik sırasında başıboş çocuklar anında kaçırıldı, genç kızlar zorla götürüldü. Erkekleri kadınlardan ve çocuklardan ayırdılar; erkekler acımasızca katledildi.

Yukarıdaki satırlar, IŞİD denen yamyamlardan can havliyle kaçan Türkmenler, Ezidiler, Kürtler, Hıristiyanlar için de yazılabilirdi.

Ama bu yazılanlar, 1909’daki “Adana katliamı”nın tanığı Zabel Yesayan’ın, İttihat ve Terakki’nin gayrimüslimleri sistematik imhasını anlattığı bir rapordan alındı.

Paris Konferansı’nda Ermeni delegasyonuna sunulan bu belgeye, tarihçi Ümit Kurt ve gazeteci Alev Er ulaştı. Agos gazetesi de manşetine taşıdı.

Yeni başbakan adayı Davutoğlu, dış politikada bir enkaz devraldı; ancak sol cebinden sağ cebine devrettiği bir enkaz bu.

Yaptığı minnettarlık konuşmasında yeni hükümet programında birinci önceliği, paralelle mücadeleye vereceğini söylemesi bu açıdan mânidardı. “Paralel yapı”, gel deyince gelen, teslim ol çağrılarına uyan, iktidar yanlısı basında yevmî olarak hakaretin her türlüsüne mâruz bırakıldığı halde protesto için -bırakınız havai fişeği-, bir balon bile patlatmayan, evcil, mûnis bir düşman. Onunla savaşıyor görüntüsü altında kamuoyuna -çoğu asparagas- pek çok haber servis ettirmek mümkün, velâkin güney sınırımızdaki küllerin içinde kızışan kestaneleri ateşten çıkarmak o kadar da kolay değil!

Türkiye’de iç politika odaklı bir yaz mevsimini geride bırakırken; IŞİD, arada belirip kaybolan haberler dışında, pek de önde gelen bir gündem konusu olmadı açıkçası... Başka memleketlerdeki akademisyenlerin, düşünce kuruluşlarının, gazetecilerin ürettiklerine bakınca, bizdeki çalışmalar hem sayıca çok az, hem de, ne yazık ki, içerik kalitesi olarak uluslararası örneklerinin çok gerisinde ve yeni bir katkı/ boyut sunmaktan çok uzak. Bu da çok normal aslında; Türkiye’de IŞİD konusunun vahametine henüz, ne devlet kaynaklarını ne de, “ düşünce üreten ” kaynakları (medya, akademi, düşünce kuruluşları) yönetenlerin çoğunluğunca varılmış değil. Kaynak ayrılmayınca, sistematik- analitik bir düşünce üretimi oluşmayınca da, arada bir “ şok haber ” çıkıyor manşetlere, sonra unutulup gidiliyor.

Başbakan Yardımcısı Atalay’ın “Kandil’le direkt görüşülmesini arzu ediyorum” sözüyle ilgili soruya PKK yöneticisi Cemil Bayık şöyle yanıt verdi: “Biz her zaman açığız. Bu basın olabilir, heyetler olabilir, uluslararası kurumlar olabilir...”

Foto muhabiri arkadaşım İlker Akgüngör ile birlikte 20 Ağustos 2014 günü Irak Kürdistanı’nda Kandil bölgesindeki bir köy evinde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık (Cuma) ile yaklaşık iki saatlik bir söyleşi yaptık. Söyleşinin ilk bölümü şöyle:

‘Rolümüz farklı’

Çözüm süreciyle ilgili Öcalan’dan genellikle pozitif, sizdense soru işaretli açıklamalar geliyor. Bu yanlış bir okuma mı, yoksa burada bir sorun mu var?

1 milyon TL ile ortak olduğunuz bir şirketten 10 bin TL maaş ister misiniz? 

Ya da şöyle soralım: 

3 milyon lira sermayeli bir şirketin üç sahibinden biri olan “işadamı”, 10 bin TL aylığa neden ihtiyaç duyar?

İşin aslı şu ki şirket ortakları ve diğer yöneticilerinin, yasalar önünde önemli sorumluluk ve yükümlülükler üstlendiği kabul edilir. 

Ticaret Hukuku’nda “huzur hakkı” olarak bilinen ödeme de bu pozisyondaki ortakların karşılaşabileceği “riskleri azaltmak amacıyla” konulmuş bir “ücret” türüdür.

Kısa bir süre önce yazdığım ve Hürriyet'te yayınlanan bu yazıyı, Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan olmasının neredeyse kesinleştiği bir dönemde bir kez daha yayınlıyorum.

Tabii 'Başbakanlığı, Dışişleri Bakanlığı gibi olmasın, iyi başlasın, iyi bitsin' temennisini unutmayarak...

Ahmet Davutoğlu'nun ismine ilk kez, 'İzlenim' adlı entelektüel İslamcı dergide rastlamıştım. 

Ahmet Davutoğlu o dergide, dünya siyasetini bambaşka bir perspektiften yorumlayan uzun, bilgi dolu, ezber bozan makaleler yazıyordu.

Okuyor ve istifade ediyordum.

BİZİM gazetenin AK Partilileri dahil, cümle iktidarseverler Hayrünnisa Gül 'e bodoslamadan bindiriyorlar.

Oysa AK Parti Kongresi Cumhurbaşkanlığı devri tesliminden sonra yapılacak olsa ve Abdullah Gül aday olabilecek olsa ve Hayrünnisa Gül yine de bu sözleri söylemiş olsa bugün Hayrünnisa Hanım'a sallayan iktidarseverler, 'Kadın da haklı olabilir, bir kulak vermek lazım' dieyerek en azından kongre sonrasını beklerlerdi.

Şimdi benim bu iktidarsever taifeye bazı uyarılarım olacak:

Polislere yönelik operasyon birkaç koldan ilerliyor. Şimdilik, 1) Selam Tevhid Örgütü’nü takip eden Terörle Mücadele polisleri, 2) Usulsüz dinleme iddiasına muhatap olan İstihbarat Şubesi görevlileri, 3) İzmir’de liman yolsuzluk operasyonu ile fuhuş-casusluk operasyonunu yürüten emniyet mensupları soruşturmaya tabi tutuldu. Kimisi cezaevine konuldu.

Eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, sıranın yavaş yavaş 17 ve 25 Aralık yolsuzluğunu takip eden polislere geleceğini belirtiyor.

Selam Tevhid operasyonu hakkında bir hayli yazı yazdım. Bugün, usulsüz dinlemeler konusuna gireceğim.

Popüler İçerikler

Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"