Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Tayyip Erdoğan'ın tercihi Ahmet Davutoğlu oldu. Birkaç yıldır kafalarda soru işareti olarak duran, 'Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı makamına çıkarsa, partinin başına kim geçer?' sorusunun cevabı artık netleşti. Şunu belirtelim: Birçok insanın beklentisi (ve belki tercihi); kısa bir süre öncesine kadar, Ahmet Davutoğlu yönünde değildi.

Gerçi, Davutoğlu ismi yaklaşık 2-3 yıldır, bazı kulislerde geçiyordu, ama önemli bir kesimde de, farklı tahminler (özellikle Abdullah Gül) ağır basıyordu... Hatırlayalım: 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Gül'ü “kerhen” Cumhurbaşkanı adayı gösterdiği; birçok çevrenin dilindeydi. Bu durum, 'Erdoğan istemese de, yine de Gül'ün Başbakanlık koltuğuna oturabileceği' yönünde tahminlere yol açıyordu.

Sadece bu coğrafyada değil. Doğuda batıda, az gelişmiş çok gelişmiş, Müslüman Hıristiyan, her toplumda kural aynı. Düzeni sorgulayanlar arasında önce kadınlar hedef seçilir. Beyinleri değersizleştirilmek, cesaretleri kırılmak istenir. Fiili, sözlü cinsel şiddet üzerinden yürür hep bu linç kampanyaları.

Geçen akşam Ceyda Karan ’a yapıldığı gibi. CNNTürk ’te Şirin Payzın ’ın moderatörlüğünü yürüttüğü Ne Oluyor programına çıkan Karan cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin eleştirilerde bulundu. Karşısında oturan Yeni Şafak Gazetesi muhabiri erkek kişi Karan’ın sözlerini ânında çarpıttı. Karan’ın seçmenlere “ aptal ” deyip aşağıladığını buyurdu. Pusuya yatan “ yandaş ” tetikçiler hiç vakit kaybetmediler. Daha program sürerken twitter üzerinden Karan’a saldırmaya başladılar. “ Aptal sarışın ”, “ travesti suratlı ” vb. Karan’ın yemediği hakaret kalmadı.

BUGÜNLERDE şehirlerimizin duvarlarına “Hayrünnisa Gül’ün askerleriyiz” diye sloganlar yazılırsa hiç şaşırmayacağım. Süper laik semtin süper laik kafesinde yan masadan yükselen bir cümle: “Ay vallahi parti kursun, anında üye yazılırım.” Hayrünnisa Hanım’ın “İntifada başlatacağım” demesi üzerine... Sözlüklerde en çok aranan sözcük “intifada” sözcüğü olmuş. Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ile MHP’nin “çatı adayı” aramasına, “Ekmek için Ekmeleddin” falan diye zorlama sloganlar üretmesine gerek kalmadı. “Çatı aday”: Hayrünnisa Gül. Hem sloganları da hazır: “İntifada” ve “28 Şubat’tan beter” Hayrünnisa Hanım “Ben üzülmeyeyim diye Abdullah Bey interneti kesiyordu” dedi ya... Sosyal medyada espri anında patlatıldı: “Hükümet üzülmesin diye internet yasasını anında onaylayan Abdullah Bey’in, siz üzülmeyin diye interneti kesmesine hiç şaşırmadık Hayrünnisa Hanım...” Bir arkadaşım, “Sakın o ‘Fuat Avni’ denilen şahıs, Hayrünnisa Gül olmasın?” dedi. Çok güldüm.

Hayatın ucuz Müslüman! Hele bir de öldürenin Yahudi değilse, kendi memleketinde bile ağıt yakılmayacak ardından!

Hayatın ucuz Müslüman! Somali’de, Libya’da, Nijerya’da kasap tezgâhındaki et kadar saygı duyulmaz sana; Irak’ta pazar yerinde parçalanır bedenin; Afganistan’da, Pakistan’da, Sudan’da, Yemen’de her gün kurbanı olursun anlamsız bir mücadelenin…

Hayatın ucuz Müslüman! Gazze’de bir rakamsın sen; hayatın, bir ekler, şehitlerin sayısına ve ne duyulur ismin, ne miras kalır çocuklarına hayallerin… Suriye’de bin artmadan sen ve seninle birlikte ölen kardeşlerin, haberi bile olmaz dünyanın… Artık kalmamış istatistik olarak bile değerin…

Hamas lideri suikast ihtimaline karşı müttefiki Katar’da bile çok sıkı korunuyor. Kendi ve ailesi Türk dizileri izliyor. Netanyahu’dan nefret etmiyor. Demokrasiye inandığını söylüyor. ”Ama bunu silahlı direnişle karıştırmayın” diye de ekliyor.

En zorlandığı soru, “İsrail’i kadın ve çocuk öldürmekle suçluyorsunuz. Ama sizin attığınız füzeler isabet etse, İsrail’de de kadın ve çocuklar ölecek...” Cevap olarak “Neticeye bakın” diyor. Ayrıca Kassam Tugayları’nın saldırı öncesi İsrailli sivilleri uyardığını söylüyor.

'İntifada' gibi bir sözcük kolay kullanılacak bir sözcük değil, hele kullanım alanı siyasetle ilgili ise.

Ama ne kadar sert olursa olsun, Hayrünnisa Hanım'ın sitemlerini gayet normal karşılamak gerekir. Olan, zaten uzun zamandır Köşk ekseninde gözlemlenen, hissedilen haksızlığa maruz kalma haliyle ilgili bir 'basınç birikimi' nin dışavurumundan ibarettir.

Hayrünnisa Hanım, gördüğü gerçekleri saklayacak, içine atacak bir şahsiyet değil.

'Bizi kaç yıldır tanıyorsunuz; çizgimizde bir değişiklik oldu mu' diye soruyordu Çankaya'daki veda resepsiyonunda.

Cevabını da hemen veriyordu: 'Hayır. Bir de etrafımızdakilerin geçirdiği değişime bakın. Neler yazılıyor, söyleniyor, insan inanamıyor. Ben her şeyi biliyorum. Şimdi ben de susuyorum ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım.'

Başlığa sığmadığı için cümleyi tekrar yazacağım; Bu topraklardaki köklerimize dönerek YENİ BÜYÜK TÜRKİYE SENTEZİ’ne geçiş sürecimiz başladı...

Sevgili dostlar, geçmişte bazı yazılarımda size Rusya tarihinden örnekler vermiş ve bazı Rus düşünürlerin Petro’nun sözde reformları sonucu “Rusya’nın köklerinden koparılarak nasıl inorganik hale geldiğini analiz etmelerinden” örnekleri aktarmıştım. O analizler içinde çok önemli bir detay daha vardı: “Avrupalı olma sevdasıyla Rusya’ya neşter vuran Petro, Cengiz Han’ın o topraklar üzerinde bıraktığı en önemli miras olan ‘hizmet devleti’ kavramını yıkmış ve vatandaşların etnik, dini, sosyal ayrışmadan bağımsız değerlendirilmelerini ortadan kaldırmıştır!”

15 Ağustos tarihinde YSK tarafından cumhurbaşkanı seçildiği kesin biçimde ilan edilen ve mazbatası kendisine ve meclis başkanına teslim edilen Tayyip Erdoğan’ın milletvekilliğinin o gün son bulması ve parti üyeliğinden istifa etmesi yürürlükteki anayasanın 101. maddesinin açık hükmüdür. Bunun tersini, yasanın lafzı ile ruhu arasında kelime oyunlarıyla yorumlamaya çalışmak sadece hukuk hokkabazlığı anlamına gelir. Zaten öyle olmasaydı, başbakan makamını yemin törenine kadar işgal etmeye kararlı olduğu anlaşılan “seçilmiş cumhurbaşkanı”, kendisinin resmen seçildiğini ilan eden YSK kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasını altı günden beri engellemezdi. Yayımlamayı son ana kadar erteleyerek bir yetki suiistimalinde bulunmaz, bir yetki saptırmasıyla fiili durum yaratmazdı.

“Yeni Türkiye”nin yeni başbakanı, kabinenin en başarısız, Türkiye’yi uçurumun eşiğine getiren dış politikanın baş mimarı. Pan-İslamist yayılmacı hevesleriyle Ortadoğu’nun kan gölüne boğulmasında katkıları büyük olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyada alay konusu haline getiren şahsiyet olarak, bir mucize vuku bulmazsa artık Başbakanlık koltuğuna oturacak.

Davutoğlu’nun her alanda yanlış tespit ve politikalara imza atan ekibiyle birlikte yerleştirdiği zihniyetin özeti şudur: İmrenilen “Doğu medeniyetinin” modernizmle bağlantılı tüm sorunlarını kibirle süslü PR’cı bir mantıkla geçiştirirken; baş edilemeyen “Batı medeniyetini” kompleksleriyle “düşmanlaştırmaktan” (Batılılar gerçi bıyık altından gülüp geçiyorlar) öteye gidilememesi...

Yeni Türkiye bir slogan değildir.

Bir parti söylemi, siyasi şov değildir.

Yeni Türkiye bir projedir. Yüz yıl aradan sonra Türkiye'nin yeni baştan dizayn edilmesi, yeniden kurulması projesidir.

Yeni Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'nın bitişinin, yeni bir ülke inşa edilmesinin ilanıdır.

Her felaketten sonra yepyeni bir yükseliş başlatan Anadolu'nun, Dünya Savaşı'na ve ondan sonraki yüzyıllık vesayet dönemine cevabıdır, meydan okuyuşudur.

Yeni bir kuruluş sözleşmesi, yeni bir toplumsal sözleşmedir.

Zihinlerimizdeki sınırları kaldırmadır. Bize dayatılan çatışma alanlarına, yapay siyasi kimliklere göre kamplaşmaya son vermedir. Ülke olarak, millet olarak, Anadolu olarak bir Selçuklu, bir Osmanlı idrakiyle; tarihi, kardeşliği, dayanışmayı, ortak hafızayı bugüne çağırma girişimidir.

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!