Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde ilk kez halkoylamasıyla seçilen cumhurbaşkanı oldu. Bu kadarını zaten tahmin ediyorduk.

Ancak seçimin sonucunu, Erdoğan’ın başarısından ziyade muhalefetin “başarısızlığı” belirledi. Ak Parti’nin adayı, üç aşağı beş yukarı 30 Mart’ta aldığı 20 milyon oyu korurken, MHP-CHP bloğundan 5 milyon oy kaybı oldu! (20’den 15 milyona düşüş)

Rakamlar yalan söylemez

Bu kadarını beklemiyorduk!

Başka şekilde ifade edeyim. CHP-MHP bloğunun 12 yıl sonra 30 Mart’ta ilk kez Ak Parti oylarını yakalamasıyla, cumhurbaşkanlığı yarışı (il genel meclisi oylarını baz alırsak), % 43.5’e karşı % 43.5 olarak başladı. Dün akşam tabeladaki skor %51.8’e %38.5’di.

Rakamlar yalan söylemez. Her iki muhalefet partisi de önümüzdeki süreçte bu tarihi fırsatı 4 ay gibi kısa bir sürede heba etmiş oldukları gerçeğiyle yüzleşmek zorunda.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , seçim sonuçlarını Ankara’da evinden izledi. Sandıklar kapanmadan önce MHP ile birlikte ortak aday gösterdikleri Ekmeleddin İhsanoğlu ’nu arayarak başarılar diledi. Seçimin galibinin yüzde 51.7 ile Başbakan Erdoğan olduğunun netleşmesinden sonra yaptığımız konuşmada sorularımıza şu yanıtları verdi:

Tatilciler ve boykotçular kazandırdı

Sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Bu seçimin galibi Erdoğan değildir. Sayın İhsanoğlu ve Sayın Demirtaş’ tır. Devlet mekanizmasına karşı büyük bir cesaretle yarıştıkları için. Karşılarında toplumu ayrıştıran, kutuplaştıran, bölen bir adaya karşı mücadele verdikleri için. Tatilciler, boykotçular ve diğer sandığa gitmeyen kesimler olmasaydı yüzde 51 oy oranını bulamayacaktı ve seçim ikinci tura kalacaktı.”

Erdoğan’ın zaferi: Çatı partileri muhakkak bir dizi mazeret ve bahane bulacaklardır, bunların haklılık payı taşıyan yönleri de olabilir ama bir yerden sonra bunların hiçbirinin anlamı ve hükmü yok, sonuçta Recep Tayyip Erdoğan net bir şekilde, ilk kez doğrudan halk oyuyla 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Bu onun tartışmasız zaferi, bütün stratejilerini onu seçtirmeme üzerine inşa etmiş olanların, tabii ki başta CHP ve MHP’nin, bu arada muhakkak Fethullah Gülen cemaatinin bariz yenilgisidir.

Demirtaş’ın yükselişi CHP ve MHP kaybetti ama kampanyasını Erdoğan aleyhtarlığı değil de “yeni yaşam çağrısı” üzerine kurmuş olan Selahattin Demirtaş kesinlikle kaybetmedi, hatta Erdoğan ile kıyaslamak tabii ki mümkün değil ama bu seçimin ikinci galibi olduğunu da söyleyebiliriz. Bu durum Kürt siyasi hareketinin son dönemde yaşanan yükselişiyle doğrudan örtüşüyor. Demirtaş’ın hem Kürt seçmenden daha fazla oy aldığını, hem de CHP’den iyice hayal kırıklığı yaşayan kentli orta sınıfların az da olsa bir bölümünü etkilemiş olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte İç ve Doğu Anadolu, Karadeniz gibi bölgelerde yüzde 2’ye bile ulaşamıyor olması gerçeğini de ihmal etmemek gerekiyor.

Tayyip Erdoğan galip.

Evet, Türkiye bu tadı seviyor.

Memleketle ilgili bu bilgi bir kez daha aleni olduysa, Cumhurbaşkanlığı seçimi başka ne diyor ona bakalım.

1. Katılım meselesi…

Seçim sonuçları karşısında Hayko Cepkin Twitter’dan söyle bir mesaj yazdı: “Pşşşt tatilciler! Hay ar yu? Ar yu diskoooo?”

Zekanıza hakaret olmasın da, Hayko demek istiyor ki, siz poponuzu kaldırıp tatilinizi bölmediniz, oy kullanmadınız, bak bu Tayyip Erdoğan’a yaradı, onun oylarını artırdı.

Gerçekten öyle mi?

Seçime katılımın 30 Mart seçimlerinden takriben 10 puan düşük olması seçim sonuçlarını büyük ölçüde etkiledi mi? Bunun yanıtını bu seçimlere katılmayanların detaylı analizinin daha ileride yapılmasıyla alabileceğiz. Ancak görünen o ki, Tayyip Erdoğan bu seçimde, 30 Mart seçiminde AKP’nin aldığı 19,3 milyon oyu 20,5 milyon oya çıkarmış gözüküyor. Bir yandan AKP seçmenlerinin az da olsa bir kısmı sandığa gitmediği görülürken, diğer taraftan 30 Mart’ta MHP oy vermiş seçmeninin bir kısmının da Erdoğan’a oy vermeyi tercih ettiği görülüyor. Erdoğan’ın bu şahsi başarısı elbette kendisi ve partisi açısından bir seçim zaferidir ama önümüzdeki dönemde ne genel seçimde %50 seçim başarısını elde etme ne de arzuladığı türde bir anayasa değişikliği referandumu güvencesi verir. Bu ikisinin olması için, eğer gelecek seçimlerde katılım oranı eski seviyelere gene yükselirse, Erdoğan’ın 2-3 milyon seçmeni daha kendine ve partisine oy vermeye ikna etmesi gerekecek. Görünüşte bile olsa tarafsız kalmak zorunda olacak olan Erdoğan’ın işi o kadar kolay olmayacak.

Çatı adayı belirlendiği dönem, Radikal gazetesinde bu fikri eleştiren bir yazı yazmış ve umarım yanılırım diye de eklemiştim. Maalesef yanılmadım ve giderek sertleşen Erdoğan rejiminde yeni bir aşamaya gelmiş bulunduk. Yanılmamamın sebebi ise şahane siyasi öngörü kabiliyetim değildi. Köy görünüyordu, kılavuz istemiyordu ve fakat o köye gidememek yine de becerildi. Köye gitmek için kılavuza gerek yoktu ve fakat yanlış kılavuzla görünen köye dahi gidememek demek ki mümkündü.

Aslında Ekmeleddin İhsanoğlu iyi bir adaydı. Ama 2014 için değil 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için. Nisan 2007’de Meclis’te cumhurbaşkanı seçimi vardı. Abdullah Gül adaydı. Oylamaya 361 milletvekili katılmıştı. O gün gece yarısı meşhur e-muhtıra verildi, ardından “367” sebebiyle Gül cumhurbaşkanı seçilemedi. Bunun üzerine cumhurbaşkanını halkın seçmesi için yapılan anayasa değişikliği referandumla kabul edildi. Erken seçime gidildi ve AKP önemli bir seçim zaferi kazandı. Akabinde de MHP’nin de katkılarıyla sonunda Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildi.

Tayyip Erdoğan Çankaya’nın 12. sahibi, seçimle gelen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Hayırlı olsun... Türkiye demokrasisi için benzersiz bir gün yaşandı ve ilk turda sonuca ulaşıldı.

Bugün Yeni Türkiye’nin ilk gününe uyandık. Yeni rejimin adı ve yolu budur: Yeni Türkiye.

Seçmen, kendi iradesiyle, bilerek ve isteyerek yeni bir yönetim sistemi belirledi. Başına da Erdoğan’ı getirdi. Mesele bundan ibarettir. Bugün itibariyle toplumun geldiği nokta anayasal mevzuatın bir adım daha ilerisine ulaşmıştır. Yeni bir anayasa yapmak için bir acil sebep daha ortaya çıkmıştır.

Erdoğan sadece ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı değildir. Tarihsel olarak kariyerinde bu kadar çok başarıyı art arda ve artırarak elde eden tek isimdir. Bir başka örneği de yoktur.

10 Ağustos cumhurbaşkanı seçimi, kazananı kadar kaybedenleri ile anılacak. Mağluplar listesinin başına Parlamento’nun iki büyük muhalefet partisini yazmak lazım.

Ortak aday gösterme konusundaki cesaretleri takdiri hak etse de, kampanya sürecindeki performansları CHP ve MHP’yi kaybedenler sınıfına soktu. 30 Mart yerel seçimlerinde oy aldıkları 19,4 milyon seçmeni sandığa gitmeye ve belki de Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermeye ikna edemediler. Daha doğrusu yeterince çaba gösterdikleri söylenemez. ‘Çatı aday’a destek açıklayan irili ufaklı diğer partilerden oy gelmesinin muhtemel olduğunu düşündüğümüzde, CHP-MHP’deki kaybın daha büyük olduğu ortaya çıkıyor. Bu blokta yaşanan oy erozyonu yaklaşık 5 milyon. 30 Mart’ta 20,5 milyon oyla yüzde 43’te kalan AK Parti, 10 Ağustos’ta hemen hemen aynı oy oranı ile yüzde 51,5’i elde etti. Yerel seçimdeki katılım ve tercihler tekrarlansaydı AK Parti adayının yüzde 50 barajını geçmek için iki buçuk milyon oy daha alması gerekecekti.

Sadece Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmedi. ‘Muhtar bile olamaz’ denilen adam Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı oldu. Pensilvanya’nın ölsün diye beddua ettiği uzun adam Çankaya’ya çıktı. Dün 10 Ağustos 2014′tü. Yeni Türkiye’nin miladıydı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana dün bir kez daha balkon konuşmasında Erdoğan’ı izledim. O kürsüye hep seçimler kazanmış bir lider olarak çıktı. Dün o balkona Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak çıktı.

Bir çağrısı vardı eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın: ‘Eski tartışmaları, gerilimi, çatışmaları eski Türkiye’de bırakalım.’ Bu çok önemli bir çağrı. 12 yıl boyunca bir parti lideri olan Erdoğan vardı meydanlarda. Seçim kazanmak zorunda olan siyasi bir mücadelenin lideriydi o. Kendisini tasfiye etmek isteyenlere, darbecilere, bileğine kelepçe vurmak isteyenlere karşı mücadele verdi. Çok da iyi mücadele etti. Erdoğan şimdi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı.

1. Telefonla haber attırmış...

2. Telefonla gazeteci kovdurmuş...

3. Telefonla gazete patronu azarlamış...

4. Telefonla TV programı sansürlemiş...

5. Telefonla köşe yazarını işinden etmiş...

6. Meydanlarda gazeteci yuhalatmış...

7. Meydanlarda gazeteci tehdit etmiş...

8. Kendisine ancak hoşlandığı soruları soran ‘yandaş gazetecileri’ huzura kabul etmiş...

9. Twitter’ı kapattırmış...

10. YouTube’u kapattırmış...

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı