Bir hafta aradan sonra merhaba...
Sokrates’in dediği gibi insan gittiği yere kendisini de götürdüğü için ben de ister istemez yazmasam da Cumhuriyet okuruyla birlikte oldum.
Bu hem kendi dünyamda okurla yaptığım sohbeti içeriyordu, hem de okurlardan bana gelen iletileri...
Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki, Cumhuriyet yönetimi çok şanslı. Zira hiçbir gazetenin Cumhuriyet okuru kadar güçlü, sağduyulu, gazetesini dikkatle izleyip doğruyu yanlışı söyleyen bir okuru yoktur.
Bir kez daha gördüm ki Cumhuriyet gazetesi, ne Balbay’ın ne de herhangi birinin malıdır. Sadece çizgisinin, tarihinin ve okurunun malıdır.
Yine okur değerlendirmeleri ve iletileri gösteriyordu ki; Cumhuriyet gazetesi, hiçbir partinin yayın organı değildir. Cumhuriyet gazetesi hiçbir ihtiras grubunun yayın organı değildir.
Bu satırları kaleme alırken özgürlüğümün tam sekizinci ayıydı. Hızla geçen zamana şöyle bir baktım, yüreğinin götürdüğü yere git ile görevinin götürdüğü yere git arasında koşuşturmaktan geçmişi çoktan silip atmışım. Bunu kimi okur iletilerinde gördüm. Bir okur şöyle diyordu:
“Sayın Balbay, Silivri duruşmaları sırasında yaptığınız konuşmalardan en çok aklımda kalan ve her anımsadığımda içimi cız ettiren sözlerinizden biri, ‘Cumhuriyet için ölürüm’ idi. Gazetenin bir terör yuvası gibi yaftalanması karşısında kendinizi böyle siper etmiştiniz...”
Yazının devamını için tıklayınız.