Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Hepimizin merak ettiği soruyu bu sefer Başbakan Erdoğan, Denizli’deki mitingde soruyor: “Bunlar arazide niye yoklar, neredeler? Adeta saklambaç oynuyorlar.”

Bu soruda, ağız tadıyla siyasî kavgasını veremeyen siyasetçinin gönül kırgınlığı var. Geniş bir kadro “vizyon belgesi” hazırlamış. Parti teşkilatı hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan 32 ilde miting organize etmiş. Emrindeki medya, ağzından çıkanları reklam şirketinin marifetiyle sadece manşetlere değil her yere taşıyor. Devlet imkânları, araçları emrinde. Yeri göğü sarsarak yürüyecek, haşmeti-heybeti yanında muhalefet eriyecek ve sinek gibi ezilecek. Vatandaş küheylan gibi kişneyen Başbakan’a bir de topal ördek gibi ortalıkta dolaşan zavallı muhalefete bakacak ve “benim ülkeme bu adam yakışır” diyecek. Nafile! Olmuyor. Çünkü, muhalefet ortalıkta yok. Boks maçı değil ki hükmen mağlup ilan edelim. Nerede bu saksı?

Cumhurbaşkanı Gül hakkında yapılan yorumlara bakınca insan hayret ediyor. 18 Nisan’da söylediği “Bugünkü şartlar çerçevesinde gelecekle ilgili siyaset planım yok” cümlesi üzerinden siyaseti bıraktıranlar, şimdi ‘Millete hizmete devam edeceğim’ sözü üzerinden onu siyasete sokuyor. Hemen söyleyelim ikisi de doğru değil.

Aynı isimler, üç ay geçmeden tam tersi yorumları yapıyorlar. Ortada büyük bir paradoks var. Abdullah Gül, siyaseti bıraktı mı, yeni dönemin başbakanı mı? Gül, aynı anda bu iki eylemi nasıl yapabiliyor? Ayrıca her altı ayda Abdullah Gül’e parti kurduruyorlar. Çıkan haberlere bakılırsa Gül’ün beş partisi oldu. Tamam da, bahsedilen partiler nerede?

Hangi ülkeye gidersen git, hangi millete sorarsan sor, içinde çiçek

yetiştirilen, pişmiş topraktan veya plastikten kapları gösterir.

Bizim millete sor…

Kafasını gösterir!

Çünkü, dünyada bizden başka akıl’a fikir’e mantık’a zekâ’ya “saksı”

diyen bi millet yoktur.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş dün İstanbul’da gazetecilerle düzenlediği sohbet toplantısında partisinin cumhurbaşkanlığı seçimine bakışını ve beklentilerini şöyle özetledi:

“Bütün ezilen kesimlerin temsilini ortak bir noktada ve yeni bir gelecek vizyonuyla buluşturma imkanı ilk defa belirdi. Biz muhalif güçlerin bir blok olarak ortaya çıkacağı bir hat istiyoruz ve bu seçimlerde bunu yaratmak istiyoruz. Kürtlerin ezilen ötesi bir statüsü vardı; şimdi tanınan kimlikleriyle birlikte ezilen ötesi olmaktan çıkıp ezilenler kategorisinde olduk. Bu, (diğer ezilenlerle) ortak paydamızdır.”

EKMELEDDİN İhsanoğlu’na her türlü soru sorulabiliyor.

“Sen seçilirsen Kuran iptal olacak mı” sorusu dahil.

Selahattin Demirtaş’a da her türlü soru sorulabiliyor:

“Sen seçilirsen bayrağı değiştirecek misin” sorusu dahil.

Ama diğer aday Tayyip Erdoğan’a hiç kimsecikler, hiçbir soruyu soramıyor.

Hani “adaylar arasında eşit ve adil olmayan bir yarış” falan deniliyor ya...

Aslında en büyük adaletsizlik ve eşitsizlik işin bu kısmında...

Bundan birkaç yıl öncesine dek Selahattin Demirtaş, adı daha çok insan hakları çevrelerinde bilinen cevval bir avukattı.

İnsan Hakları Diyarbakır Şube Başkanlığını 2006’da üstlendi, 2010’da BDP eşbaşkanı, 2011’de milletvekili seçildi.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden yasadışı PKK lideri Abdullah Öcalan ile başlattığı dolaylı görüşmelerde (BDP ile birlikte ve şahsen) önemli rol üstlendi.

Dünyada polis zoruyla toplumsal grupları bitirme denemeleri çok olmuştur. ABD’de McCarthy, Komünistleri bitirmek için FBI’ı harekete geçirmişti. Şimdi o kafa insanlığın utanç müzesinde sergileniyor.

Hitler’de Yahudi cemaatini istihbarat ve polis gücüyle bitirmeye çalışmıştı. Yahudilere uygulanan soykırım bugün bile Almanların boynunda asılı utanç vesikası olarak duruyor...

Önümüzdeki ağustos ayında seçeceğimiz Cumhurbaşkanı tarafsız mı olacak, taraflı mı?

Bu sorunun cevabı, bugünkü anayasamızdadır:

Tarafsız olacak...

Bu kural, Anayasa’nın 101’inci maddesindeki “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” cümlesinde de var, Cumhurbaşkanı’nın seçildikten sonra Meclis’te okuyacağı ‘and’ metninde de...

‘And’ metninin o bölümü şöyledir. (Madde 103):

“...Üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE and içerim.”

Anadolu’da bir söz vardır; üzüm çubuğunu çocuğun için, zeytin ağacını torunun için dik, diye.

Çünkü zeytin öylesine uzun ömürlüdür. Zeytin fidanını dikersiniz, 5. yıl ürün vermeye başlar. 15. yılda verimi ikiye katlanır. Ama asıl ürün artışı 25. yıldan sonradır.

Devamında ucu açık. 100 yaşını geçmiş nice verimli zeytin ağacı vardır.

Yazı aramızda, ben de zeytinin en çok gövdesini severim. Her biri ötekiyle yarışan heykel gibidir. Hangi yönden baksanız kafanızda ayrı bir yansıma oluşur. Resim yapma yeteneğim olsa, zeytin gövdeleri ressamı olmak isterdim.

Ortadoğu’da İslami akımlar, köklü dini hareketler İslam dünyasının her bölgesinde baskı altında.

Söz konusu ağır baskı ve yılgınlığı 19. yüzyıl pozitivizmini dini metinlerin okuma biçimine tercüme eden modern Selefilik, öfke yanardağlarını patlatarak aşmaya çalışıyor. Bundan politik ve askeri yeni çatışmalar, umutları yok eden bir nihilizm ve kitlesel lümpenlik türüyor. Nefret lavları saçan modern Harici örgütler; İslam’ın meşru ve kabul görmüş bilgi ve düşünce mirasını bir kenara bırakıp pozitivist kesinlikte elde ettikleri hükümleri hakim oldukları bölgelerde hayata geçiriyor; politik ve askeri liderleri dahiyane stratejiler çizse bile harekete geçirdikleri kitleleri giderek lümpenleştiriyorlar. Bundan ¾ sene öncesine kadar Türkiye bir umuttu.

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!