Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bir haftaya yakındır Fransa’dayım.

Fransızların üst düzey ekonomik aktörlerinin, ve akademisyenlerin katıldığı ve her yıl Aix En Provence ’da düzenlenen toplantıda konuşmacıydım.

Türkiye ve cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine önemli aktörlerle konuşma fırsatım oldu.

Türkiye’ye ilgi çok az. Son bir yıldır, giderek u nutulan Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Türkiye’yi birebir ilgilendiren bölgesel ve küresel sorunlar konuşuluyor; Suriye, Irak, IŞİD, Ukranya üzerine tartışmalar yapılıyor ama bu tartışmalarda, Türkiye konuşulmuyor, unutulmuş durumda. Bu sorunun, Türkiye’nin dış politikanın başını ağrıtacağı endişem giderek artıyor.

Kimin cumhurbaşkanı olacağı, daha doğrusu, “ Erdoğan cumhurbaşkanı olursa ne yapacak? ” sorusu üzerine merak var. Bu soruyla sıklıkla karşılaşıyorum. Soranlara CHP ve MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP adayı Selahattin Demirtaş’ı hatırlatıyorum. Erdoğan’ın ilk turda seçileceği üzerine düşünce güçlü.

Sevgili okuyucularım, karşımızda psikolojik bir vaka olduğunu artık hepimiz biliyor ve görüyoruz.

Kendisini dev aynasında görüyor, topluma sürekli yalanlar söyleyip kandırmaya yelteniyor. Kendisinden yana olmayanlara hakaret ediyor.

Bu şahsın ruh sağlığı normal midir, değil midir? Tedavi olması gerekir mi, gerekmez mi?

Bu konuda karar vermek bizi aşar. Uzman doktorların işidir.

İşin ilginç yanı, toplumun önemli bir bölümü de kendisini bir şey zannedip ona ve partisine oy veriyor!

Bizim haftalardan beri yazdığımız gerçeği dün, hem de Meclis kürsüsünde kendi ağzıyla itiraf etmek zorunda kaldı:

“Eğer seçilirsem tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağım…”

Seçildiği takdirde ülkemizi bekleyen tehlikeler konusunda Türk Milleti’ni bir kez daha uyarmayı görev biliyorum.

Olacakları tahmin etmek için kâhin, falcı, müneccim olmaya gerek yok.

100 bin şirkete ‘paralel’ kıskaç

AKP hükümetinin, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonun ardından start verdiği “ paralel yapı ” operasyonu binlerce esnaf, KOBİ ve büyük ölçekli şirketin mercek altına alınmasına yol açtı. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Kozmik Çalışma Grubu, 81 ildeki Gülen Cemaati ile ilgisi bulunan tüm esnaf ve KOBİ’leri belirledi. Bu kapsamda yaklaşık 100 bine ulaşan bir işletme listesi oluşturuldu. İşletmelerin, hangi sivil toplum kuruluşlarına üye olduğundan müşteri profillerine kadar tüm bilgileri kayıt altına alındı. Listede yer alan şirketlere ne tür işlem yapılacağı henüz netleşmedi. Ancak bazılarına,

ÜÇ AYAKLI İNCELEME

Gülen Cemaati’ne yönelik Terörle Mücadele Dairesi’nin Eylem Planı’nın yankıları sürerken, Taraf gazetesi, Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen operasyonla ilgili yeni bilgilere ulaştı. Buna göre, operasyon hazırlıkları Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir ekip tarafından yürütülüyor. Ekip, Kozmik Çalışma Grubu olarak adlandırılıyor. Kozmik Çalışma Grubu kendi içinde de üç ayrı kol hâlinde çalışmalarını yürütüyor. Buna göre, bir grup Cemaat’e yakın işletmelerle ilgili çalışma yürütüyor. Bir başka grup ise, Cemaat’e yakın eğitim kurumları ile ilgili faaliyetlerde bulunuyor. Bu grup Maliye Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli olarak çalışıyor.

Galiba kahvaltıda çeyrek altın yemeyi, yeşil fasulyeyi de cıvayla pişirmeyi düşünüyorlar.

Hadi, canım Ege’nin püfür püfür köylerinde, gölgesinde serinleyecek bir ağaç hayalinin hiç kurulmayışını “fıtrat” tan sayalım...

Peki Meclis mesaisine başlamadan önce aldıkları duşun sabunu, şampuanı:

O sabunun siyanür; şampuanın bakırla mı üretileceğini sanıyor Komisyon üyesi vekiller?

Kim bilir belki de öyledir.

Hem öyle öyle düşünmeseler 25 dönümün altındaki zeytinliği zeytinlik olmaktan çıkaran kanun teklifini “torba” ya atarlar; büyükbaş hayvan sokulması yasaklanan zeytinlikleri maden şirketlerine açarlar mıydı...

Ege’de miras davalarıyla bölüne bölüne ufalmış zeytinliklerin büyük bölümü zaten 10-15 dönüm... Fakat “iki-üç” kelimelik kalem oynatılarak talana açılan bu kanun teklifi yasalaştığında, ter döke döke ailesinin geçimini sağladığı bilmem kaç yüzyıllık zeytinliğiniz eğer 24 bin 999 metrekareyse artık “zeytinlik” olmaktan çıkıyor.

Her Yüksek Askeri Şura öncesi olduğu gibi bu yıl da kulisler hareketli. Basına yansıyan söylentilerden biri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in görev süresinin dolmasını beklemeden YAŞ öncesi istifa edeceğiydi. Ancak Genelkurmay karargâhında Özel’in istifa edeceğine yönelik bir izlenim yok. Karargâha, her şeyin normal seyrinde gideceği havası hakim

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) hazırlıkları başladı. Komutanların YAŞ’tan önce kendi aralarında yaptıkları ve kamuoyunda ‘Kum Şurası’ olarak bilinen değerlendirme toplantısı da yapıldı.

Dosyaları ele alınacak general ve amirallerin durumları değerlendirildi.

Bu değerlendirmelerle birlikte Şura’ya girecek dosya bilgileri Başbakanlık’a da gönderildi.

Bunlar her yıl yapılan rutin işlemler.

Her YAŞ öncesinde olduğu gibi bu sene de kulisler hareketli.

Kulislere düşen ve basına da yansıyan söylentilerden biri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in görev süresinin dolmasını beklemeden YAŞ toplantısından önce istifa edeceğiydi.

Berlin’de beni havaalanına götüren şoförüm İran Azerisi çıktı. Urumiyeli. “Batı Azerbaycan vilayeti” nin merkezi. Bir süre Ankara’da da yaşamış, 41 yıldır Berlin’de, Almanya vatandaşı. Şah döneminde terketmiş ülkesini. İslam Devrimi’nden sonra geri dönmüş, tekrar çıkmış. “Fanatiklik kötü şey. Bunlar Şah’tan da beter çıktılar” diyor.

Sohbet ister istemez, Türkiye’ye kayıyor. “Bizimkine ne diyorsun?” diye soruyorum. “Kim?” diye sorgulamamı beklemeden ve duraksamadan cevabı yapıştırıyor: “Sizinki İkinci Atatürk olmak istiyor. Tarihe onun gibi geçmek istiyor…”

Diyorum ki, “Tam da bugünlerde okuduğum bazı yazılara, Türkiye’de bazı çevrelerin hakkındaki iddialarına bakılırsa, Atatürk’ten ziyade ‘sultan’ olmak istiyor sanki…”

Gülüyor, “ Her ikisini birden istiyor: Hem ikinci Atatürk olmak istiyor; hem de sultan. Böyle bir şey olabilir mi hiç diyeceksin ama, sizinki öyle. İkisini birden olmak istiyor…”

Geçen hafta uçağa binerken elime aldığım Financial Times gazetesinde (3 Temmuz) kocaman bir tam sayfa yazı. Üzerinde, Tayyip Erdoğan’ın büyük bir fotoğrafı ve en iri puntolarla yazı başlığı “Grand Ambition” ; “Büyük İhtiras” diye de çevrilebilir, nasıl bir amaç olduğundan yola çıkarak, “Yüce İhtiras” olarak da.

2000'li yıllar AK Parti iktidarıyla açılmıştı.

İlk 10 yıl böyle geçti.

İkinci bir 10 yılın da böyle geçmesi yüksek bir ihtimal.

Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olarak, (2014 ve 2019) dönemiyle 2024'ü görmesi pek mümkün. Özellikle muhalefet böyle yol aldığı sürece, Kürt sorunu gibi kritik meselelerde AK Parti'nin taşıyıcılık yapması ve reformları sürdürmesi halinde ve büyük global krizler yokluğunda siyasi dengeler buna rahatlıkla müsaade eder.

Hakim siyasi parti adı verilen tablo da bir bakıma budur.

Siyasi yarışın farklı siyasi partiler arasında değil, büyük ve hakim tek bir parti içinde yaşanması, o hakim partinin sosyolojik ve politik egemenlik sağlamasıdır.

Meksika bunu yıllarca yaşamıştır, Japonya da öyle. Aslında Türkiye de bir süredir bunu yaşıyor. AK Parti'nin 12 yıldır girdiği her seçimi kazanması, bunu genel olarak oy oranını arttırak yapması, muhalefet duygusunun bu çerçevede sürekli kaybetmeye endeksli bir öfke ve tepkiye doğru sürüklenmesi bir bakıma bu durumun işaretidir.

'Eğer bu kardeşiniz seçilirse tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağım. İki taraf var bir devlet, bir millet. Ben milletin tarafında olacağım... Devletin vitrinine vazo, saksı seçmiyoruz, cumhurbaşkanı seçiyoruz. Gerektiğinde cumhurbaşkanı Aydın, Ağrı’nın suyuyla da köprüsüyle de ilgilenecek, paralel yapısıyla da ilgilenecek.'

Başbakan Erdoğan'ın dünkü konuşması, seçilirse nasıl bir 'vizyon'la ülkeyi 'yöneteceğini' ifşa etmekte.

Daha ayrıntılı bir 'vizyon belgesi'ni de hafta sonuna doğru idrak edeceğiz, Allah'ın izniyle.

Ülkede ne kadar medeni cesaret ve vicdan sahibi, aklı başında insan varsa, bu seçimin popülizm ve boş vaat eşliğinde 'oy avı' için değil, siyaset üstü bir 'hakem' belirlenmesi amacını taşıması gerektiğini ısrarla söyleyip duruyor.

'Devletin tepesi öfke yeri, tarafgirlik yeri, ötekileştirme yeri değildir' diyordu İhsanoğlu geçen gün.

'Anayasamıza göre cumhurbaşkanı Türk devletinin başıdır. Siyasetin yeri partilerdir, meclistir.'

Ne güzel... Ne şahane... “Türk Solu” dergisini Ekmeleddinci saflarda görüyoruz artık...

Kapak yapmışlar: Kürt mutfağından yemememizi, Kürt bakkaldan alışveriş yapmamamızı, Kürt mamulü kebap ve lahmacuna yumulmamamızı söyleyen Türk Solu dergisi, seçimde Ekmeleddin İhsanoğlu ’nu destekleyecekmiş. (Muhteşemsiniz...)

Bunu Recep Tayyip Erdoğan ’ın bir başarısı olarak görüyorum.

Bütün maskeleri düşürüyor.

Bütün tıynetleri açığa çıkarıyor.

Bütün sahtelikleri ve hamlıkları deşifre ediyor.

Nasıl derler? Adeta “yürüyen turnusol kâğıdı...”

Mesela, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” pankartlarının altında yürüyen liberallerle, Hrant Dink öldürüldüğünde “Hoş gidişler ola” başlığını kullanan Türk solu dergisini aynı safa itebiliyor...Esasında aynı safta olduklarını, bir dönem “düşmanmış gibi” yaptıklarını (düşmanmış gibi yapmak zorunda kaldıklarını) deşifre ediyor.

Hak, hukuk, adalet, yakın zamana kadar ihlâl edilen, ihmal edilen değerler durumundaydı.

Bu yüzden toplumda huzursuzluk yaratan bir boşluk doğdu.

Neyse ki Anayasa Mahkememiz hak hukuk ve özgürlük bağlamında öyle beklenmedik kararlar aldı ki yargımız sanki küllerinden yeniden doğuyor...

Strasbourg’ta yapılan Avrupa anayasa mahkemeleri başkanları toplantısında T.C. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın şu sözleri dikkate değer önemdeydi:

“Kamu gücünü ve imkânlarını kin ve nefretlerinin aracı olarak kullanlanları sınırlayacak tarafsız ve bağmsız bir yargı gücünün gerekliliğine olan inancımı belirtmek isterim.”

Bu konuşmayı okurken TV ekranında CHP lideri Kılıçdaroğlu TRT’nin prpaganda imkânlarını iktidarın insafsızca kendi çıkarına kullandığından şikâyet ediyordu.

“Meclis’te oluşan geçici çoğunlukların kaprislerine boyun eğmemek, anayasa mahkemesini var eden kıstaslardan biridir.”

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi