Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Diyorlar ki “siz yeni Türkiye’yi” anlamıyor, “yeni dinamikleri” kavrayamıyorsunuz.

Yani demek istiyorlar ki, Erdoğan ’ın daha çok uzun yıllar bir tek adam olarak iktidarı elinde tutacağını görebilseniz, böyle bol kepçeden eleştirileri sallamazsınız, lafınıza, sözünüze dikkat edersiniz.

Halbuki bu “yeni Türkiye’de” neler olup bittiğini, iktidarın hangi yöntemlerle kalıcı hale geldiğini gördüğümüz için, eleştiriyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz.

Hükümetten ihale alan işadamlarının doldurduğu havuzlardan siyasetin nasıl finanse edildiğini, AK Parti ’nin yanında muhalefet partilerinin, süper marketler zincirinin yanındaki bakkal dükkanları gibi kaldığını gayet net görüyoruz.

Beyan ettiği gibi ‘ters köşe ’ yapmadı AKP, beklenen oldu. Artık cumhurbaşkanlığı için AKP’nin adayı, Reis’i... Nasıl bir aday, ben ‘ geometrik bir terimle ’ tarif edeyim; ters kesik koni gibimsi! Devletin tüm imkânlarını havuzda toplayıp, yandaşlara peşkeş çekecek bir devlet yapısının son halkası... Huni gibi düşünün, devletin ‘ kolluk kuvvetlerinden ’ topladığı gelirlere, talanla yaratılan ranta her şey sömürülecek, o kıvrıla kıvrıla ateş çemberine giden (logoda göründüğü gibi) bir cehenneme doğru giden yol! Cehenneme giden yolun yedi taşı var, o da harf harf logoda yazıyor: ‘ Erdoğan’ . ‘ Parlak gazetecilik ’ icra eden akraba basın logodaki üç sırrı şöyle ifşa edivermiş: ‘ Erdoğan: Güneş ve yol ile tarif edilen hedeflere götürecek lideri simgeliyor ’!..

Erdoğan , “ Fatiha ” faslındayken Zaytung patlattı espriyi…

Adaylığa dair ilk değerlendirmesini onun ağzından yazdı:

“ Bu görevi bana layık gördüğüm için, kendime çok teşekkür ediyorum.”

Espride gizli olan padişahlık sendromunu, bencilliği ve kibri iyi tanıyoruz artık…

“ Beni seçin ” cümlesini “ Bizi ” diye kurarak kendine bir şey istemiyormuş gibi yaptığını iyi biliyoruz.

Cumhurbaşkanlığı’na talip olduğu konuşmada, “ Hayatım boyu hiçbir vazifeye talip olmadım ” demesine, muhalif basının sokulmadığı salonda, “ herkesin cumhurbaşkanı” olmayı vaat etmesine sadece gülüyoruz.

IŞİD’in önceki gün Suriye’de tanklar, toplar ve füzelerle düzenlediği askeri resmi geçit, savaş gücünün hangi noktaya ulaştığını gösteriyor.

Bunlar militanların Irak’ta giriştikleri son saldırılarda ele geçirdikleri Irak ordusuna ait modern silahlar.

Bu sayede başta ufak bir terörist örgütü olarak Suriye’de eylemlere girişen IŞİD şimdi normalde düzenli bir ordunun sahip olduğu türden silahlarla donatılmış bir askeri güç halini almış bulunuyor.

IŞİD’in Suriye’de sergilediği askeri şov, önemli bir gelişmeyi daha gözlerin önüne serdi: O da Irak’ta ve Suriye’de kendi kontrolü altındaki bölgeleri birleştirip bir arada tuttuğudur. Bunun da anlamı, artık iki komşu ülke arasındaki sınırının, kendi hâkimiyeti altındaki kesimlerde, artık ortadan kalktığıdır.

Törendeki konuşmasının asıl önemli kısımları, elindeki kağıtta olup da okumadıklarıydı. Bu kağıdı kürsüde unutmuş. “Paralelci”lerden biri bulmuş, “Siz K. Evren’i de yazmıştınız” diyerek bana getirdi, kamu görevi olarak açıklıyorum. İtalikler, kürsüden okumuş olduklarıdır.

BAŞLANGIÇ: DUANIN ANLAMI

“Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı bu hareketi bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren rabbime sonsuz hamdü senalar olsun. Ya Rab, senin iznin olmadıkça hiçbir şey hareket etmez. Ya Rab bizim göğsümüzü genişlet, hayır işlerimizi kolaylaştır.” (Törendeki konuşması: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26719347.asp)

Hamd olsun; ama hele bi sor bakalım kime diye. İnancı gereği başını örten kızlarımızı üniversiteye almayanlara! Partimizi kapatanlara! Bizi mazlum ettiler, o sayede şimdi Allah’a bin şükür ne istersek yapıyoruz. Eyy CHP zihniyeti! Sana hamd-ü senalar olsun!

YOLA çıkan adam’ın kendine biçtiği portre şu cümlelerle başlıyor:

“Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı, bu hareketi, bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren Rabbime sonsuz hamdü senalar olsun. Bu davanın bayraktarlığını yapmış her bir kardeşime Rabbim rahmet etsin, onlardan razı olsun.”

Anahtar cümle şu:

“Zafer sadece ve sadece Allah’ındır...”

Manası çok açık:

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oy verecek...

Erdoğan kazandığı takdirde bu, “Allah’ın zaferi” olacak...

Peki ya başka biri kazanırsa...

Bu da “Allah’ın hezimeti mi” olacak... Yola çıkan adam'ın portresi

Dünya demokrasi tarihinde, sandıktan çıkacak sonucun “Allah’ın zaferi veya hezimeti” olarak nitelenebileceği ilk seçimi yaşayacağız...

10 Ağustos seçimine üç adayın katılması resmen kesinleşmek üzere. Bu adaylardan ikisi “gerçek” biri ise toplumsal ve siyasal altyapı yokluğuyla malul.

Tayyip Erdoğan ve Selahattin Demirtaş “gerçek” adaylar olarak ortaya çıkmışlardır, toplumsal ve siyasal altyapıları vardır, toplumsal hedefleri vardır.

İhsanoğlu için son yapılan toplantıda Kılıçdaroğlu ve Bahçeli üç siyasi parti başkanlarını da yanlarına aldı. Bunlar DSP, BTP ve DP genel başkanlarıdır ve bu üç partinin toplam oyları yüzde 1’i bulmamaktadır. Rakamla, toplam 400 bin kişi bu üç partiye oy vermemektedir.

Hükümet muhalifi kalemler birbirleriyle yarışa girmiş halde hükümet politikalarının ve Erdoğan’ın söyleminin Türkiye’yi ne kadar hızla ve tehlikeli bir şekilde kutuplaştırdığını, düşman kamplara böldüğünü anlatıyorlar her gün. İçlerinde bu gidişle yakında iç savaş başlayacağı kehanetlerinde bulunanlar bile var.

Kutuplaşmanın “tehlikeli boyutlara ulaştığını” göstermek için bir de araştırma yapılmış.

BİLGESAM’ın yaptığı araştırmanın sonuçlarına dikkatlice baktım. Araştırmaya göre, her dört kişiden biri Alevi’yle ya da Kürt'le evlenmek istemiyormuş. Ankete katılanların yüzde 34’ü bir Kürt’ün Türkiye’de başbakan ya da cumhurbaşkanı olmasından rahatsızlık duyacağını söylüyor, yüzde 10’u da bir Kürt’le birlikte yaşamayı problem olarak görüyormuş. Bir Alevi’nin başbakan olmasına problem olarak bakanların oranı yüzde 21; Aleviler’le bir arada yaşamayı problem olarak görenlerin oranı ise yüzde 4.5’miş.

Nurettin Yılmaz, 1980 askeri darbesi öncesi Mardin bağımsız milletvekiliydi. 1980'in Mart'ında başlayan, 114 tur süren ve sonuç vermeyen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde o da yarışmıştı, bağımsız aday olmuştu.

Cüretinin bedelini ağır ödeyecekti.

Darbeden sonra götürüldüğü Diyarbakır cezaevinde, bir Kürt olarak cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduğu, 'koyabildiği' için 'özel muamele' görecekti, Nurettin Yılmaz.

2009'da katıldığı bir 'Demokrasi Arşivi' programında söylediklerini unutmadım:

'Binbaşı Esat Oktay Yıldıran benim için özel olarak 3'üncü kata gelmişti. Ben girer girmez, 'Kürdistan cumhurbaşkanı' geldi dedi. Türküm, doğruyum, çalışkanım andını içmemi istedi. Yapmadım. İlk yumruğu vurdu, cop vurdular, lağıma attılar... Aday olmamı her vuruşlarında hep hatırlattılar...'

Anayasa Mahkemesi özgürlükçü kararlar veriyor, Ergenekon, Balyoz ve KCK tutukluları, hükümlüleri art arda serbest bırakılıyor.

Ancak bazıları için durum değişmiyor.

: İBDA-C örgütünü kurmaktan 16 yıldır hapiste; eylemi yok, kitapları, yazıları var.

Yakup Köse : Fişlendiğinde 14 yaşındaydı, cezası 18 yıl sonra kesildi. Adalet yerine gelene kadar kaçak!

Sarp Kuray : 80 öncesi kaçtığı Fransa’dan ‘silahlı değil sivil mücadele’ diyerek döndüğü Türkiye’de, artık hiçbir tutuklusu kalmamış ‘örgütü’ yüzünden aldığı ‘müebbet’ hapis cezası iki gün önce onandı!

Kuray Ankara Sincan F Tipi Cezaevi’ndeydi. Adalet Bakanlığı’ndan istediğim görüş izni hemen çıkınca yola koyuldum.

Popüler İçerikler

Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"