Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Musul’da diplomatların rehin alınması hakkında bugün haber ya da yorum okuyamayacaksınız zira yayın yasağı getirildi. Başbakan 'Yazıp, çizmeyin fazla da konuşmayın' demişti. Bu açıklamanın arkasından yasak geldi. Yazamıyoruz, çizemiyoruz. Siz de aranızda fazla konuşmayın.

Zaten gündemini ışık hızıyla değiştiren bir memleketin evlatlarıyız. Soma unutuldu, Musul da unutulur. Daha neler unutulmadı. Bakın bugün hepimiz 'çatı adayı'nı tartışmaktayız.

Memleketimiz iki turlu seçime alışık değil. Anlaşılmaz bir sebeple senelerdir belediye başkanlarını tek turda seçiyoruz. Oyların dörtte birini alarak koca şehirleri yönetmek imkân dahilinde. Sayın Erdoğan’ın İstanbul gibi devasa bir bütçe ve platforma tek turlu seçim sebebiyle az bir oyla kolayca kavuştuğunu hatırlamak yeterli.

İki turlu seçimlerin fıtratında 'Tatava yapma bas geç” var. Klasik örnektir. 2002 Fransa başkanlık seçimlerinde ikinci tura Chirac ve Le Pen kalmıştı. Le Pen gelmesin diye milyonlarca sosyalist ve komünist merkes sağın adayı Chirac’a oy yağdırmıştı.

Gel gelelim bunlar hep ikinci turun işleri. Bir de seçimin ilk turu var. Muhalefet seçime doğrudan ikinci turdan başlamak gibi bir yol seçmiş durumda.

Akşam Gazetesi dünkü nüshasının çatısından, Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP ile MHP’nin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanmasını “Çatıda Sisi var” başlığıyla, dalga geçerek duyurdu. Kasıt açık: Mısır’da General Abdülfettah el Sisi komutasındaki ordunun Müslüman Kardeşler’den Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirmesine, o tarihte İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri olan İhsanoğlu’nun sessiz kalmasını hatırlatarak muhafazakâr seçmenin ona yönelmesinin önünü almak. (Hatırlanacaktır, zamanında Başbakan Erdoğan ve iktidar partisinin bazı sözcüleri İhsanoğlu bu nedenle eleştirmiş, ama İİT’nin arkasındaki esas güç olan ve darbeyi alenen destekleyen Suudi Arabistan ve diğer Körfez yöneticilerine dokunmamışlardı.)

İktidara yakın çevreler kendisine Sisi muamelesi yaparken, muhalefet kanadı içinde özellikle laikliğe duyarlı çevrelerde, İhsanoğlu’nu zıt bir şekilde Mursi gibi bir İslamcı görenlerin seslerinin gür çıktığına tanık olduk.

Ekmeleddin İhsanoğlu ile yaklaşık iki yıl önce yüz yüze görüşme fırsatı buldum.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesinde “Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu” nun kuruluşunun hemen sonrasında, bir grup gazeteci meslektaş ile görüşlerini dinlemiştik. Suriye’de henüz bu boyutlara ulaşmamış iç savaşa dair düşüncelerini “siyaset sularına” girmemeye özen göstererek paylaşmıştı.

İhsanoğlu’nun söyledikleri arasında o günden bugüne değer taşıyan en önemli sözünün “Bütün mezhepler eşittir, bizim zenginliğimizdir. Bu zenginliği düşmanlığa dönüştürmemek lazım” notu olduğunu anımsatmakta yarar var. Dahası İhsanoğlu, o dönem Suudi Arabistan kralının talimatıyla, İİT çatısı altında “Mezhepler Arası Diyalog Merkezi” kurulmasının planlandığını da paylaşmıştı.

Görüşmeyi yaptığımız Ağustos 2012’den bu tarafa Ortadoğu’da binlerce insanın, sırf mezhep aidiyeti nedeniyle katledilmesi, bu girişimin “başarısı” hakkında bir parça fikir veriyor...

Daha doğrusu söz konusu olan yeraltı zenginliklerinin paylaşımıysa, kuralın değişmediğini; diplomasinin ve uluslar üstü kuruluşların insanlık adına hep yenik çıktığını...

Erdoğan çok uzun bir süre bizlere “ derin devlet ”in gerçekleştirdiği fenalıkları anlattı durdu. Kendisini millet adına savcı ilan ettiği Ergenekon davalarında hepimizin yakasına illet gibi yapışmış “ eski devlet ”in suçlarından örnekler verdi. O eski devlet tasfiye edilmedikçe hayatlarımız tehlikedeydi. Alevi liderleri, Kürt siyasetçileri, Ermenileri hatta provokasyon için Kemalist hâkimleri dahi öldüren veya öldürme planları yapan devlete sızmış bu suç şebekesi öylesine büyüktü ki... Her kuruma sızmışlardı.

Siyasette, sporda, üniversitede, medyada, iş dünyasında, poliste, askerde, yargıda, MİT’te, sendikada, sokakta, sivil toplumda, her yerde örgütlüydüler.

Bu devletin “ tehlikeli çocuklar ” listesinde bulunan herkes bir vesileyle bunların varlığından zaten haberdardı.

Başbakan’la aynı fikirdeyim. Bu devlet görünen kısmının altında bir bataklık üzerine inşa edilmiştir.

Peki, ne oldu onlara?

Nerede bu kötü adamlar şimdi?

Yukarıda saydığımız kurumların hepsi temizlendi mi?

CHP ve MHP, 'çatı aday’da birleşti ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayı belli oldu: Ekmeleddin İhsanoğlu.

CHP’ye karşı getirilen, “Cumhurbaşkanı adayı belirlemede geç kaldınız” eleştirileri haklıydı. Ama CHP ve muhalefet, cumhurbaşkanı adayını, AK Parti’den önce açıkladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, bir adım öne geçti. Bu noktada, Ekmeleddin İhsanoğlu ismi belirleyici oluyor.

CHP-MHP’nin çatı adayı; muhafazakâr, maneviyatçı, mütedeyyin kesimlere ters gelmeyecek, aksine bu kesimlerin saygı duyduğu bir isim; aynı zamanda, AK Parti’nin hareket alanı içinden gelen bir isim de.

İhsanoğlu, AK Parti’nin tercihi olarak, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği'ne aday gösterilen, seçilen, ve başarıyla bu örgütün başında, 2005-14 döneminde görev yapan bir kişi. İhsanoğlu, AK Parti’nin de cumhurbaşkanı adayı listesinde üstlerde yer alabilecek bir isim. Fakat, İhsanoğlu, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı oldu ve AK Parti adayına karşı seçim yarışı yapacak.

Ekmeleddin İhsanoğlu isminin açıklanmamasının, başta AK Parti’nin bugün en kuvvetli cumhurbaşkanı adayı olan Başbakan Erdoğan olmak üzere, AK Parti çevrelerini mutlu etmediğini görebiliyorum. İhsanoğlu, kolay bir rakip olmayacak.

Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığının açıklanması kimi meselelerin gündeme gelmesine vesile olacaktır.

Bunların önde geleni 'nasıl bir cumhurbaşkanı', 'nasıl bir cumhurbaşkanlığı modeli' tartışmasıdır. Cumhurbaşkanın doğrudan seçilecek olması bu açıdan önemli, hatta belirleyici bir rol oynayacak.

Bu tür 'doğrudan seçimler', doğası itibariyle, ortak, tarafsız, denge ürünü aday belirleme sürecini değil, farklı seçeneklere işaret eden, rekabetçi, siyasi bir yarışı ifade ederler.

Ve halk tarafından seçilecek cumhurbaşkanının, yetki ve sorumluluklarının ona göre olması beklenir. Halkın seçeceği cumhurbaşkanı halka karşı sorumlu olmalı ve bu sorumluluğu kuşatacak yetki türlerine sahip olmalıdır.

Türkiye'nin mevcut durumu her iki anlamda tam 'ara bir nokta'ya işaret ediyor.

Nitekim siyasi partilerin tavırları ve aday tercih ve politikaları bu noktadan geriye dönmek ya da bu noktayı ileri taşımak üzerine kurulu.

Türk siyasetinde ‘uzlaşma’ örnekleri yok denecek kadar az. Hele bir isim üzerinde. Siyasi geleneği aşan bir durumla karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun teklifine “Tamam, hayırlı olsun.” dedi. Üçgen hesabı, çatı ‘senaryo’ olmaktan çıktı, gerçeğe dönüştü. Ete kemiğe büründü, ‘Ekmeleddin İhsanoğlu diye göründü’.

İhsanoğlu ismi son görüşmede ortaya çıkmış olamaz. Alttan alta trafiğin yürüdüğünü ve bu ismin olgunlaştığını tahmin etmek zor değil. Konuşulan başka isimler de vardı. İhsanoğlu onlardan biriydi. Ne CHP ne de MHP kulislerinde öne çıkan isim değildi. İki liderden gelen ‘iyimser mesajlar’ meğer İhsanoğlu’nun adaylığının kotarılmakta olduğunun işaretiymiş.

Ters köşe sadece AK Parti’ye değil, herkese... Kendi partilerine de. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli parti toplantılarının yanı sıra birçok kişi ve kurumla cumhurbaşkanlığı görüşmeleri yaptı. Oralarda İhsanoğlu’nun ismi geçseydi eğer, bir şekilde kamuoyuna yansırdı. Kimseye çıtlatmadılar.

Ekmeleddin İhsanoğlu, hiç şüphesiz Türkiye’yi normalleştirecek bir isim. 2011’den sonra, çok büyük gerilimler yaşadık; kutuplaşma derinleşti. Bunun bir sebebi, merkez sağ muhafazakâr partilerin yok olması, AK Parti’nin ise giderek Müslüman Kardeşler’i hatırlatan bir çizgiye kayması. Tabii ki tek sebep bu değil… Uzun süren iktidar dönemi, partilerin içinde demokrasinin bulunmaması ve bu yüzden hemen hemen kimsenin Başbakan’a itiraz edememesi, güç zehirlenmesine yol açtı. Erdoğan, “Her şeyin en doğrusunu ben bilirim; her kararı ben veririm” diye düşünmeye başladı. Her itiraz, düşmanlık gibi görüldü; öfkeli kalabalıklar oluştu.

Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçilebilir ama ben Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Çankaya’ya çıkmasıyla, Türkiye’nin kavgacı, ayırımcı üslûptan kurtulacağına inanıyorum. Cumhurbaşkanı devleti temsil ettiğine ve bu özelliğiyle kucaklayıcı olması gerektiğine göre, sevgi kadar nefret de uyandıran bir liderin o makama uymayacağı kanaatindeyim. Üstelik yolsuzluk iddiaları ve bunu bastırma çabaları Çankaya’da da kendisini takip edecek.

Abdullah Gül... Exeter Üniversitesi’nden.

Ekmeleddin İhsanoğlu... Exeter Üniversitesi’nden

Ne hoş tesadüf di mi?

Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek de Exeter Üniversitesi’nden.

Bu iki enstitüsü vesilesiyle... Arabistanlı Lawrence’ın torunları, İngiliz istihbarat

servisi elemanları, Ortadoğu uzmanı olabilmek için, burada eğitilir. Petrol zengini

Arap ülkelerinden bol sıfırlı, yüklü bağışlar alır. Bu çetrefil durumlar, elbette

burada okuyan diğer öğrencileri bağlamaz. Özellikle finans alanında ve kamu

yönetiminde gayet başarılı insanlar yetiştirir.

Mesela. . .

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterimiz Muammer Türker, Exeter’dendir.

Siirt valimiz, Elazığ valimiz, Eskişehir valimiz, Gümüşhane valimiz, Kilis valimiz,

liste çoook uzundur, Exeter’dendir.

İstanbul’da İzmir’de Bolu’da Erzurum’da Şanlıurfa’da Muş’ta Rize’de Batman’da

Kırşehir’de Sivas’ta Tunceli’de vali yardımcılığı yapan birbirinden değerli

yöneticilerimiz, ki, hepsini yazmaya kalksak ansiklopedi olur, Exeter’dendir.

CHP’nin klasik taraftar kitlesinde ve köktenci CHP’li yazarlarda, Kemal Kılıçdaroğlu ’nun Devlet Bahçeli ’yle birlikte belirlediği ‘ça tı adayı’nın Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu olmasından hayal kırıklığı yaşandığı çok belirgin.

Ancak onların beğeneceği bir adayın halktan alabileceği azami oy belli; ‘çatı adayı’ fikri, CHP ile MHP’nin birleşerek ve biraz da kendilerine asla oy vermeyecek kitleden bir kesiti yanlarına çekerek oy kısırlığını aşma niyetinin ürünü değil mi?

Yalnız dostum olduğu için sevinmedim; halk tarafından seçilecek cumhurbaşkanlığı yarışına bir seviye getirdiği için de ‘çatı aday’ olarak Prof. İhsanoğlu ’nun tercih edilmesi sevindiricidir.

Prof. İhsanoğlu çapında ve özelliklerine sahip birinin CHP-MHP işbirliğiyle halkın önüne cumhurbaşkanı adayı olarak sunulması, hiç kuşkusuz, Ak Parti’nin başarısıdır. Daha önceleri isimlerinin önünde hangi yüceltici unvanlar bulunursa bulunsun, uluslararası hangi başarılara imza atarsa atsın, Ekmeleddin İhsanoğlu özelliklerine sahip insanlar CHP tarafından hep hor görülmüştür.

Popüler İçerikler

Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!