İlk bakışta sosyal demokrat ve laik CHP’nin İslam dünyasından önemli bir ismi MHP’ye teklif etmiş olması yadırgatıcı geliyor; nitekim partinin ulusalcı isimleri ve bazı sol kanat mensupları itirazlarını yükseltiyorlar. Ancak biraz dikkatli bakınca İhsanoğlu isminin hiç de kötü bir tercih olmadığı, ince hesaplara dayandığı ve AK Parti’de rahatsızlığa yol açtığı görülebiliyor.
Nasıl mı? Şöyle:
1-Muhalefet partilerinin ortak bir aday üretmesi fikri ilk defa Bahçeli tarafından (Hürriyet’teki Şükrü Küçükşahin mülakatıyla) ortaya atıldı. Bahçeli’nin beş ölçütü vardı: Aday milliyetçi, muhafazakâr, maneviyatçı, laik ve demokrat olmalıydı.
2-O sıra CHP kendi adayı üzerinde duruyordu. Ancak CHP’den bir adayın CHP oy tabanını fazla genişletemeyeceği değerlendirmesi öne çıktı. Oysa eski MHP’li Mansur Yavaş’ın Ankara’yı kıl payı kaybetse de CHP oy tabanından fazla oy aldığı test edilmişti.
3-Bahçeli’nin ölçütlerine ek olarak Kılıçdaroğlu’nun iki ölçütü daha vardı. Seçimlerde Kürt oyların kilit önemde olduğunun ve BDP’nin Kürt barış sürecindeki taleplerle Erdoğan’ı sıkıştırmaya çalıştığının farkında olarak BDP’ye CHP’ye destek çağrısı yaptı.
4-Bu teklif taktik açıdan BDP/HDP’nin de işine geldi; ellerini güçlendirme fırsatıydı. Selahattin Demirtaş’ın bu teklife “Aday bize ters gelmezse, ikinci turda neden olmasın” mealinde cevabı ve Kılıçdaroğlu’nun 'Uluslararası saygınlık' ölçütüyle aslında profili ortaya çıkmaya başladı.