Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Yıllardır, gazetecilik yüzünden yolum diplomatlarla kesişir. Tereddütsüz devlet içindeki en parlak, en kaliteli kumaştır o kadrolar. Hiç de ”monşer” değillerdir. Tam tersine, Mogadişu’dan Mezar-ı Şerif’e kadar, bir yandan Türkiye’nin çıkarlarını gözetir, bir yandan da birer antropolog gibi kendilerini geliştirmeye, yaşadıkları yerleri tanımaya, sevmeye uğraşırlar.

Dün Musul’daki Dışişleri kadroları ve ailelerinin IŞİD tarafından rehin alınması hepimizi üzdü. Haberi aldığımda Ankara’daydım. Ankara da zaten 24 saattir IŞİD konusunda teyakkuzdaydı. Rehine haberiyle birlikte sıkı bir diplomasi maratonu başladı. Önümüzdeki 48 saat içinde Ankara önce müttefiklerini, ardından ilişkide olduğu diğer aktörleri devreye sokarak IŞİD’in rehineleri serbest bırakması için baskı uygulayacak. Amaç, fazla gürültü koparmadan IŞİD’e “Türkiye’ye bulaşma” mesajını vermek. Katar ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerden tutun da Irak’taki muhalif gruplara kadar çok yönlü bir trafik. IŞİD resmi bir yapı olmadığı için burada iş büyük ölçüde MİT’e düşüyor.

İki gün önce Musul’daki IŞİD taarruzunu haberleştirirken, Musul’daki başkonsolosluğumuzun tahliye edileceği bilgisine ulaşmış, bunu da dünkü köşemde yansıtmıştım. Peki, neden tahliye edilmedi?

Esad’ı devirmenin hayalini kuran Türkiye, en başta IŞİD’i hiç önemsemedi. Hatta tam destek vermese de üstü örtülü göz yumdu.

Gerçi sonra nasıl bir belayla karşı karşıya kaldığını fark etti ama

artık çok geç olmuştu. O kadar geç oldu ki… Sonuçta IŞİD, Irak’ın

Musul’unu bile ele geçirebildi.

Türkiye, IŞİD denilen bela karşısında tam anlamıyla çaresiz.

Irak hükümetiyle işbirliği yapsa… Maliki’yle arası açık. Kürtlerle

işbirliği yapsa… Barzani/PYD çelişkisine oynamış. Savaşa girse… Nasıl

çıkacağı belli değil. Batı ile bir şeyler denese… Onlarla da

anlaşamıyor.

“Stratejik derinlik” dese… Diye diye ne hale gelindiği ortada. Tam bir açmaz yani.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmasında sanki Türkiye’nin gündeminde böyle bir konu yokmuş gibi Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) isimli terör örgütünün Musul’u ele geçirmesine hiç değinmemesi bir şey değiştirmedi.

Birkaç saat sonra Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu'nun IŞİD militanlarınca basıldığı ve Başkonsolos Öztürk Yılmaz dahil 42 çalışanın rehin alındığı haberi geldi.

Baskın henüz duyulmadan önce, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, devlet nişanları dağıtım töreni ardından gazeteciler sorunca “Vakum (boşluk) bırakmamak lazım. Bırakırsanız böyle dolduruyorlar işte” demişti. Gül’ün kastettiği, Suriye ve Irak’ta ülkenin tamamı üzerinde etkisini gösterebilen hükümetlerin olmamasıydı.

Başbakan Erdoğan, yardımcısı Beşir Atalay ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la kriz görüşmeleri yaparken birkaç haber daha düştü ajanslara.

.

Geçen nisan ayı sonlarında, Suriye Kürdistanı ya da artık daha kabul edilen adıyla Rojava ’da dolaşırken, IŞİD adım başı duyduğum bir sözcüktü.

Irak Şam İslam Devleti ’nin baş harflerinden oluşan IŞİD, El Kaide ’yle bağlantılı olarak doğan, sonra ondan kopan radikal İslamcı bir örgüt.

Şiddet ve terörü siyaset aracı olarak kullanan IŞİD'in, üç yıllık Suriye İç Savaşı’nda kafa kesmek , hatta çarmıha germek gibi son derece vahşi yöntemlere başvurduğu ve adını duyurduğu da örnekleriyle biliniyor.

Musul-Rabia (Til Koçer) sınır kapısı arasındaki 1,5 saatlik yolculuğumuz IŞİD nedeniyle epeyce heyecanlı geçmişti.

Ankara'nın IŞİD’le El Nusra’yı bir yandan ‘Esad rejimi’ne, diğer yandan Rojava Kürtleri’ne karşı beslediği Rojava'da sürekli yapılan bir yorumdu

İn cin top oynayan ve sadece birkaç ay önce IŞİD’den geri alınmış olan Til Koçer kapısından girdikten sonra da on gün boyunca her sohbetimizde IŞİD hiç eksik olmadı.

IŞİD, Rojava Kürtleri’nin dilinde DAİŞ .

Rojavalılar böyle diyor.

Musul’un Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kontrolüne geçmesini değerlendiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün demiş ki; “Afganistan Akdeniz’in kıyısına gelebilir demiştim. Müttefikleri uyarmıştım.” Ben de “Suriye Afganistanlaşacak, Türkiye de Pakistanlaşacak” diye yazdığım için görmediğim baskı kalmadı. Geçmiş olsun! Ama kolayca geçecek bir bela da değil.

Şimdi IŞİD nasıl oldu da birden bire 3.5 milyon nüfuslu Ninova vilayetini alabildi sorusuna yanıt arayanlar özellikle Kürt ve Türkmen yetkililer, Başbakan Nuri Maliki’nin anlaşmayla kenti IŞİD’a teslim ettiği iddiasını dillendiriyor. Maliki’nin tam da hükümet kurmaya çalışırken hem Sünni aşiretlere hem Kürtlere neden ölümcül bir koz versin, anlamak güç! Komploları bir kenara bırakıp hikâyeyi daha anlaşılır kılalım: 2003’te Amerikan işgalinin yol açtığı mezhep düşmanlığı, kapının önüne konan Baasçılar ve eski askerlerin intikam hevesleri, iktidara gelen Şiilerle hesaplaşmak isteyen Sünni aşiretler, İran etkisini kırmak için para döken Körfez ülkeleri bölgeye böylesine şiddet düşkünü selefi bir örgüt armağan etti.

ABD’nin Kaide’ye karşı Sünni aşiretlerle oluşturduğu Sehva birlikleri cihadi militanizmi epeyce baskıladı. Ama 2011’de Amerikan güçlerinin çekilmesi, açılan Suriye cephesi ve Maliki’nin Sünnilerin sorunlarına sağır kesilmesi IŞİD’in palazlanmasına ve faaliyetlerini genişletmesine imkân verdi.

IŞİD dedikleri El Kaide’den kopan örgüt.. Açık adı; Irak Şam İslam Devleti..

Musul’u ele geçirdiler, konsolos- luğumuzu işgal ettiler.. Başkonsolosumuz dahil konsolosluk görevlilerini rehin aldılar..

(Ankara’nın bu durumu görememesi, önlem almaması, konsolosluğumuzu boşatmaması başlı başına fiyasko..)

Komşumuz oldular..

Afganistan sınırımıza taşındı da diyebiliriz..

Aslında hep komşumuzdular.. Sadece Irak tarafında değil, Suriye’de de komşumuzlar.. Suriye’ye gelmelerinde, yerleşmelerinde, güçlenmelerinde kendilerine toprak yaratmalarında Ankara’nın da payı var..

Esad gitsin de ne olursa olsun.. Gerisine sonra bakarız politikası izleyen Ankara o militanları büyümesine güçlenmesine göz yumdu..

Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaştığımız bir dönemde, indirilen bayrak

üzerinden milliyetçilik yarışına girildiğini görüyoruz. Elbette bayrak

kutsaldır; ona sahip çıkmak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının

görevidir ama insan hayatı da değerlidir. Çatışmazlık ortamında, akan

kan büyük ölçüde durdurulabilmiştir. Çözüm sürecinin zarar görmemesi de

önemlidir.

Anlaşılamayan bir nokta şu: Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’na

giren PKK’lı genç, nasıl oldu da durdurulamadı? Engellenemedi ya da

yakalanamadı? Tek seçenek, alnından çekip vurmak değil ki! Hiç mi

müdahale edilmedi?

Türk Bayrağı’nın gönderinden indirilmesi, vatandaşlarımızın büyük

çoğunluğunun kabul edemeyeceği bir tablo. Öcalan da, Sebahat Tuncel de

bu provokasyonu kınıyor. Öyleyse, kim, niçin Türk Bayrağı’nı koparıp

yere attı? HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay’ın şüphesi doğru olabilir

mi? Burkay, “devletle irtibatlı birinin bu provokasyonu yapabileceğini” iddia ediyor.

Şam İslam Devleti (IŞİD) Musul’u ele geçirdi.

Peki, niye önemli Musul?

Çünkü Musul günde yaklaşık 200 bin varil petrol üretiyor. Ve Musul’daki Baiji rafinerisi günde 310 bin varil petrol işleme kapasitesine sahip. Yani Musul aslında bir petrol kenti.

İşte IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi enerji arz güvenliği etkilendiğinden dünya petrol fiyatları artırıyor. Ve son dönemde IŞİD’in yaptığı saldırılar, Kerkük- Yumurtalık petrol boru hattına, büyük hasar verdi. Petrol akışı durdu. Hatta IŞİD’ın eylemleri nedeniyle bu yıl başından beri petrol fiyatları hızla arttı. Çünkü yapılan eylemler Türkiye ve Kürt bölgesine yakın coğrafyada geliştiği için tüm Irak petrol arz güvenliğini olumsuz etkilendi. Ve bildiğiniz gibi Irak dünya petrol üretiminde Suudi Arabistan’dan sonra ikinci ülke olarak sıralamada yer alıyor. İşte bu nedenle IŞİD eylemleri küresel petrol fiyatlarını hemen etkileyebiliyor.

Niye böyle bir tespiti yapıyoruz?

Çünkü Amerikan petrol ünün varil fiyatı (WTI) yıl başında 93 dolar düzeyindeydi dün 104 dolardan işlem gördü. Yine brent petrolün varili yıl başında 106 dolardan işlem görüyordu dün 110 dolardan işlem gördü. İşte IŞİD’in Irak’ta enerji arz güvenliğini zedelemesiyle Amerikan petrolünün varil fiyatı yıl başından beri yüzde 11, brent petrolün varil fiyatı yüzde 3,7 oranında çoğaldı. Oysa bu yıl petrol fiyatlarında artışın aksine gerileme bekleniyordu.

Musul’un bir Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün eline geçmesi Ortadoğu’da tüm kartları karmakarışık edecek, yeniden karılması ve dağıtılmasına neden olacak nitelikte, çok ama çok önemli bir gelişme.

IŞİD kelimesiyle Türkiye kamuoyu yeni tanışıyor sanılır. Oysa, tüm Arap dünyasında özellikle Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün’de sokaktaki çocuklar 'Da’iş'ten epey bir süredir haberdardılar. 'El Devle el-İslamiyye fi’l Irak ve eş-Şam' adlı örgütün baş harfleri okunduğunda Irak, Arapça ‘ayn’ ile yazıldığından, kısaca 'Da’iş' diye telaffuz ediliyor. Şam, Osmanlı döneminin 'Bilad eş-Şam'ını. Yani 'Şam Ülkesi' anlamında. Yani, Suriye’yi ifade ediyor.

Örgüt, ABD’nin Irak işgali sırasında Usame bin Laden’in güvenini kazanmış olan el-Kaide’nin yetiştirdiği Abu Musab el-Zarkavi liderliğindeki en katı Sünni direnişi gösteren 'El-Kaide Rafideyn' (Mezopotamya el-Kaide’si) olarak bilinen örgütün devamı.

Musaddık 1952'de yabancı petrol şirketlerinin tamamını millileştirdi. Bu durum en çok İngiltere'yi vurdu. İran petrollerindeki kontrolün Sovyetlere geçeceğinden endişe eden İngiltere, ABD'den yardım istedi. Hazar'dan İran Körfezi'ne kadar geniş alan petrol açısından bir vahaydı. Bir Avrupa üniversitesinden hukuk doktorası alan ilk İranlı olan Musaddık çok sevilen bir liderdi. Hatta Time dergisi 1951'de onu yılın adamı seçmişti.

ABD ve İngiltere koalisyonla radikal İslam savaşçılarını, parlamento üyelerini, gazetecileri satın aldı. Musaddık'ın Yahudi ve Komünist olduğu dedikodusu bilinçli olarak ağızdan ağıza yayıldı. İşi şansa bırakmak istemeyen İngiltere sokaktaki haydutlara cami yakması için para bile verdi. Sonunda Musaddık indirildi, yerine Şah Rıza Pehlevi getirildi. Yeni konsorsiyumla ABD petrol gelirlerinin yüzde 40'ını aldı. Standart Oil, Mobilgas, Chevron, Gulf ve Texaco şirketleri ABD'nin Batı'daki anahtar şirketleri oldu.

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Kızılcık Şerbeti'nde Yeni Doğmuş Bebeğin Başının Örtülmesi Tepki Topladı
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?