(...)MEŞHUR 'Fatih' var ya... Hani şu 'Alo Fatih' diye ünlenen... İşte o Fatih, benim çok eskiden beri tanıdığım biridir.
İslami kesimde saygın ve itibarlı bir isim olan Emin Saraç Hocaefendi'nin oğludur Fatih Saraç...
Ben üniversitede öğrenciyken Cağaloğlu'nda 'Risale' adlı İslamcı entelektüellerin kitaplarını yayınlayan bir yayınevi vardı.
Fatih Saraç, işte o yayınevinin sahibiydi. Biz öğrenciler oraya takılırdık. Fatih Saraç'ı ta o dönemden beri tanırım.
Sonra Fatih Saraç yayıncılık dışında işlere yöneldi.
Körfez Araplarıyla temas kurdu.
Çeşitli işler yaptı, ortaklıklar oluşturdu. Biraz da zengin oldu.
Yıllar içinde yolumuz bazen kesişti Fatih Saraç'la...
Kesiştikçe de samimi bir şekilde görüştük.
Fatih Saraç yaklaşık iki yıl önce bir gün beni telefonla aramıştı: 'Ben
Habertürk'ün başına geçtim. Burada bir süre işlere nezaret edeceğim.
Seninle de görüşmek istiyorum... Ne yapabilirim, birlikte ne
yapabiliriz' falan diye konuşmak için.
İşte bu telefon görüşmemiz dinlemeye takılmış... Dinlemişler bu konuşmamızı... Ve 'tape' haline getirmişler.
'Şüpheli' sıfatıyla ifadeye çağrılmamın nedeni işte bu 'dandik tape' imiş.
Gittim savcılığa...