HAYTAP Yönetim Kurulu Başkanı Şenpolat, Türkiye'nin hayvan hakları konusunda sınıfta kaldığını ifade etti ve 'Bizim medyada gördüğümüz olaylar yüzde 1. Çok büyük oranda yaşanan vahşeti göremiyoruz. Yasada acil olarak değişiklik istiyoruz' dedi.
HAYTAP Yönetim Kurulu Başkanı Şenpolat, Türkiye'nin hayvan hakları konusunda sınıfta kaldığını ifade etti ve 'Bizim medyada gördüğümüz olaylar yüzde 1. Çok büyük oranda yaşanan vahşeti göremiyoruz. Yasada acil olarak değişiklik istiyoruz' dedi.
Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü dolayısıyla AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Hayvanları Koruma Kanunu'nun değişmesi için yıllardır mücadele ettiklerini anlatan Şenpolat, şöyle devam etti:
'Hayvanların maalesef mevcut yasayla koruma altında olduğunu söylemiyoruz. Devamlı karşımıza toplumsal infial yaratan olaylar geliyor ve bunun karşısında da insanlar adalet beklentisine giriyor. Hayvanları Koruma Kanunu 'hayvanları sakın korumayın' üzerine kurgulu olduğu kurulu olduğu için failleri yakalayamıyorsunuz, yakalanan kişiler mahkemeye çıkmıyor, yargılama olmuyor, yargılama olmadığı için bu kişiler sanık, mahkum olmadıkları için sabıka kayıtlarına işlenmiyor. Toplum içinde potansiyel suçlu olabilecek kişilerle beraber yaşamaya zorlanıyoruz adeta devlet tarafından. Bir kediye tecavüz etmiş, bir köpeği zehirlemiş, eşeğe, ata işkencelerde bulunmuş insanlarla beraber yaşamaya zorlanıyoruz. Halbuki bu kişiler yargılanmış olsaydı, sabıka kayıtlarına işlenmiş olsaydı yaptıkları, adli sicil kayıtlarında hayvana kötü muameleden mahkum oldukları ortaya çıkacaktı.'
Hayvanat bahçelerine de dikkati çeken Şenpolat, şunları söyledi:
'Dünya para verip aslanları, kaplanları, zürafayı, maymunu yurt dışından getiriyorlar. Zaten bütçelerine baktığımız zaman saçma sapan yerlere para harcamışlar. Yazıktır o aslan, kaplan, o yabani hayvan, ayının kendi doğal ortamında olması lazım. Demir kafes arkasında olmak için herhangi bir suç işlemedi o hayvan. Samsun'daki hayvanat bahçesini kapatmak için yıllardır uğraşıyoruz. Malatya'da, Konya'da hayvanat bahçeleri var bunların hepsi bir hapishane. Suçsuz yere o hayvanlar orada duruyorlar. Kapının önündeki kediye, köpeğe bakamazken, onlara 7/24 ambulans, veterinerlik hizmeti, kırık ameliyatı, trafik kazası geçirdiği zaman aranacak makamla ilgili çağrı merkezi gibi basit teşkilatı kuramazken, senin neyine oraya aslanı, kaplanı, maymunu, ayıyı, timsahı getiriyorsun, onlara para veriyorsun? Ufacık bir ekonomik krizde de ilk ödeneği kesilecek olan yerler bu hapishaneler. Buralar artık bir cazibe merkezi olmasın. Buralar kurtarma merkezi olabilir. Örneğin doğada bir şahin, bir geyik, bir ayı yaralandığında kurtarma merkezine getirilir, tedavi edilir, daha sonra yine doğaya salınır. Para böyle bir şey için harcanır. İnsanlara oralar güllük gülistanlık gibi gösteriliyor yunus parklarında olduğu gibi, aslında o hayvanlar orada eziyet çekiyor, kendi doğalarına gitmek istiyor.'
Şenpolat, çağın gereklerine uygun şekilde hayvan haklarına da saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizerek, 'Hayvanat bahçesi, yunus parkı, hayvanlı sirkler, pet shoplar olmaması gereken şeyler. Bu kadar bakım evinin olduğu yerde, faytonlu atların alternatifinin olduğu yerde, yunuslar denizde saatte yüzlerce kilometre yüzmesi gerektiği halde onları hapis altına aldığınız ve insanlara da burada hayvanlar mutluymuş gibi anlattığınız, yasalarla da bunu krema gibi üzerine koyduğunuz zaman Türkiye maalesef hayvan haklarında sınıfta kalıyor.' diye konuştu.
HAYTAP Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, hayvan hakları konusunda toplumsal duyarlılığı ise şöyle değerlendirdi:
'10 yıl öncesi bir 'kap yemek, bir kap su' gibi en basit şeyler bile yoktu. Şu anda Anadolu'da birçok yerde bunu görebilmeye başladık. Bunun topluma yayıldığını görüyoruz. Bunda STK'ların büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. 4 Ekim bile haber yapılmıyordu. Bir farkındalık var ama farkındalığın karşısında da aynı oranda vahşilik var. Farkındalık 3 birim yükseliyorsa, vahşilik ve hayvanlara sadizm de 10 kat oranında artıyor. Bunu önleyebilmek için eğitim ve yasal değişikliklerin de olması gerekiyor. İnsanları caydırabilmek için de hayvanlara kötü muamele eden insanların gerekiyorsa tutuklanması gerekiyor.'
doğayı ve hayvanları sevmeyen insanlardan bunlar için kanun çıkarmalarını beklemek...
Depremin sebebini hayvanlara yapılan zulme bağlarsak önüne geçebiliriz diyeceğim ama Tanrı'nın tek derdi eşcinseller olduğu için plân sürümcede kalacak.
Hayvanlara eziyet edenlerin, yedi ceddini sikeyim. Nokta !