Hapisteki Gazeteci Sayısında Türkiye Bu Yıl da Birinci

Bugün 10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü… Hani şu bir çırpıda okunuveren, seyrediliveren ‘haberlerin’ emekçilerinin günü bugün. Kimi zaman terör örgütlerinin kimi zaman iktidarların hedef aldığı; haber uğruna çatışmaların, gaz bombalarının, fişeklerin, kurşunların ortasında kalan; uğradığı saldırıda bedenini değil; makinesini, kamerasını, haber yazdırmak için olmazsa olmaz telefonunu korumaya alan ‘gazetecilerin günü’…

En iyi haberi, en iyi görüntüyü almak için kimi zaman savaş meydanlarında kaçırılan; kah yaralanan kah ölen; üzerine bombalar yağdırılan; kimi zaman da hapishanelere tıkılan, kalem emekçilerinin günü bugün…

Geride gözü yaşlı analar babalar; gencecik eşler, kundakta bebekler bırakan Sabahattin Ali’nin, Abdi İpekçi’nin , İlhan Darendelioğlu’nun, Ümit Kaftancıoğlu’nun, Çetin Emeç’in, İzzet Kezer’in, Mecit Akgün’ün, Turan Dursun’un, Musa Anter’in, Uğur Mumcu’nun, Kemal Kılıç’ın, Ömer Taşar’ın, Kamil Koşapınar’ın, Onat Kutlar’ın, Mehmet Topaloğlu’nun, Metin Göktepe’nin, Ahmet Taner Kışlalı’nın, Hrant Dink’in, kayıtlara göre 76 kalemi yazdıklarından dolayı öldürülmüş bir ülke Türkiye. Haber peşinde koşarken, serseri kurşunlarla gözünü, kolunu, bacağını kaybeden; bazen de Beşar Kadumi gibi sıcak çatışma bölgelerinden aylarca yıllarca haber alınamayan gazetecilerin ülkesi.

NE YAZIK Kİ YİNE BİRİNCİ!

Gazeteciler tabii ki sadece ölmüyor, öldürülmüyor haber peşinde koşarken… Yazdıklarından dolayı bolca da hapislere atılıyor. Terör örgütü mensubu olmakla, yazdıklarıyla terör örgütlerine destek vermekle suçlanıyorlar. “Onun sarı basın kartı yok, gazeteci değil” “O yazdıkları için değil, terör örgütüne silahlı destek vermek suçundan hapiste bulunuyor” savunmaları yapıyor iktidarlar, hapisteki gazeteci sayısını düşük göstermek için..

Siyasi iktidarlar ne yaparlarsa yapsınlar, uluslar arası gazetecilik örgütleri, meslek kuruluşları takip ediyor Türkiye’nin gerçek durumunu. Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (Committee to Protect Journalists-CPJ) on beş gün önce açıkladığı '2013 Yılında Hapiste olan Gazeteciler' raporuyla Türkiye, dünyada en çok gazeteciyi hapse atan ülke sıralamasında 2012 yılında aldığı birinciliği 2013 yılında da kaptırmadı kimseye! İran ve Çin’i geride bırakarak birinci oldu yine!

ERİTRE’Yİ SURİYE’Yİ GERİDE BIRAKTI!

Türkiye'nin birinci olduğu liste, İran ve Çin’in ardından Eritre, Vietnam, Suriye, Azerbaycan, Etiyopya, Mısır ile Özbekistan gibi ülkelerle devam etti. Yani dünyanın en büyük 16 ekonomisi arasına girmekle, bölgesel bir güç olmakla övünen Türkiye, gazetecilerini hapse atan ülkeler sıralamasında Eritre’nin Suriye’nin bile gerisinde kaldı.

GEREKÇE: DEVLETE KARŞI SUÇ İŞLEMEK!

CPJ’nin raporu, Türkiye, İran ve Çin’de hapse atılan gazeteciler toplamının, tüm dünyada hapse atılan gazeteci sayısının yarısından fazla olduğu ortaya konuldu. Bu üç ülkede hapse atılan gazeteci sayısı 107 oldu. Dünya genelinde 2012’de hapse atılan gazeteci sayısı 232 iken; 2013’te 211’e düştü.

Raporda, “Ankara, Tahran ve Pekin'in hoşgörüsüz hükümetlerinin 107 gazeteci, editör ya da yazarı susturmak için 'devlete karşı suç işleme' gerekçesini kullandıkları” vurgulandı.

49’DU 40’A DÜŞTÜ…

Gazeteci Koruma Komitesinin (CPJ) raporunda, Türkiye'de hapiste bulunan gazeteci sayısının 49'dan 40'a düştüğü bilgisine yer verildi. Ancak serbest bırakılan gazeteciler hakkında yargılama davalarının sürdüğü, bu gazetecilerin yeniden cezaevine atılmakla yüz yüze olduklarına dikkat çekildi.

Sevinmeli miyiz sayı 49’dan 40’a düştü, diye bilmiyorum ama aklıma 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hapse giren gazeteci sayısı geliyor. O zaman bile 31 gazeteci cezaevine girerken, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istenmişti.

TMK’YE DİKKAT ÇEKİLDİ

Raporda, “Değiştirilen bazı yasalar da gazetecilerin aşırı tutukluluk süreleri göz önüne alınarak serbest kalmalarını sağladı. Ama Türkiye'de hala bazı Kürt gazeteciler terör suçlamaları, bazı gazeteciler de hükümete karşı darbe girişimi hazırladıkları gerekçeleri yüzünden hapiste” denildi. Raporda, kapsamı çok geniş olan ancak neyin neye göre tanımlandığı belirli olmayan Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK), hapiste olan gazeteciler için en önemli sorunlardan biri olduğu belirtildi.

Gazetecileri Koruma Komitesi, gerçekleri açığa çıkardıkları için hapis cezasına çarptırılan ve başka baskılara maruz kalan dört gazeteciye, Uluslararası Basın Özgürlüğü Ödülü verdi. Bunlardan biri de Türkiye'den ödüle hak kazanan gazeteci Nedim Şener oldu. Şener, “Bu ödül benim için onur kaynağı ancak Türkiye'deki yönetim için utanç kaynağı olmalı” diyerek ödülü hapisteki gazeteciler ve Hrant Dink adına aldığını söylemişti.

“TMK DEĞİŞMELİ”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), dün Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret ederek, gazetecilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve bu kadar kolay hapse atılmalarının önlenmesi için Terörle Mücadele Kanunu’nun 6 ve 7. maddelerinin değiştirilmesini istedi. TGC Başkanı Turgay Olcayto, Hürriyet’e “Özellikle sahada yer alan kameraman, foto muhabiri ve muhabirlerin uğradığı polis şiddetini önlemek; sosyal güvenlik haklarını artırmak üzerine TGS ile ortak bir çalışma yapıyoruz. Siyasi partilerden bu çalışmamıza destek vermelerini; tamamladığımızda 4 partinin ortak yasa teklifi olarak Meclise getirmelerini istedik” dedi.

Olcayto, Türkiye’nin hapisteki gazeteci sayısı bakımından birinci sırada yer almasının bir utanç olduğunu belirterek, Ceza Yasası ile Terörle Mücadele Kanunu’nun 6 ve 7.maddelerinin değişmesi gerektiğini söyledi. Hapiste 40 gazetecinin yanı sıra, 23 de gazete dağıtıcısının olduğunu vurgulayarak; özellikle Doğu ve Güneydoğu’da gazete dağıtıcılarının önemine dikkat çekti.

“SİYASİ BASKIYLA YÜZLERCE GAZETECİ İŞTEN ÇIKARILDI”

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ise tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmalarını istediklerini belirterek, özgür bir basın için haber alma ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını beklediklerini söyledi.

2013 yılında da tutuklu gazeteci listesinde Türkiye’nin ilk sırada olmasının utanılacak bir durum olduğunu kaydeden Türenç, gazetecilerin uluslararası alanda gazetecilik başarı ödülleri yerine, basın özgürlüğü alanında ödüller almalarının basın ve fikir özgürlüğü açısından, evrensel standartların çok gerisinde kalındığının açık bir kanıtı olduğunu söyledi.

Türenç, 'Yüzlerce gazeteci siyasi baskılar yüzünden işten çıkartılmış, siyasi ya da ekonomik nedenler yüzünden gazete, dergi ve televizyonların haber merkezleri kapatılmış, genel işsizlik oranı yüzde 9 iken, gazetecilerde bu oran yüzde 20'leri aşmıştır. Çalışan Gazeteciler Günü'nde gazetecilerin işsiz kalmaları üzerinde ciddiyetle durulması gereken çok önemli bir sorundur' dedi.

Siyasi parti yayın organı gibi çıkan ya da bir görüşü kayıtsız şartsız savunan gruplaşmaların, bağımsız yayıncılık adına tehlike sinyalleri verdiğini ifade eden Türenç, basının haber almasını engellemek için pek çok müdahale yapıldığını, özellikle Gezi olaylarında gazetecilerin yaralandığını, gözaltına alındığını, fotoğraf çekmelerinin engellendiğini, kameralarının kırıldığını ve işten atıldıklarını kaydetti.

Aysel Alp | Hürriyet

212 Sayılı Basın Kanunu 1961'de ilan edilmesinin ardından gazete patronların baskısına karşı koyan gazeteciler 3 gün boyunca kendi gazetelerini çıkardılar. 10 Ocak o günden beridir 'Çalışan Gazeteciler Günü'.

1961 yılında gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi üzerine dokuz gazete sahibi, yasayı protesto etmek için üç gün boyunca gazeteleri yayımlamama kararı aldılar.

Bunun üzerine gazeteciler de 10 Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak için yürüyüş düzenlediler. Gazeteciler aynı zamanda patronların gazete basmayı reddettiği 11-12-13 Ocak 1961 günlerinde BASIN isimli kendi gazetelerini çıkardılar.

O tarihten beri kutlanan 10 Ocak, 12 Mart darbesine kadar “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlandı. Darbenin ardından “bayram” olmaktan çıkarılan gün ve 'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak anılmaya başladı.

Bianet

Basın Konseyi Yüksek Kurulu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 'Tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmalarını istiyoruz. Özgür bir basın için haber alma ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını bekliyoruz' denildi.

Açıklamada ayrıca, '53 yıl önce basın dünyasının bayramı olan ve yıllar içinde ''10 Ocak çalışan gazeteciler günü'' olarak yaşanan bugün, ne yazık ki hakların ve özgürlüklerin kaybedildiği 'gün' olmuştur' ifadelerine yer verildi.

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle:

  • Türk Basını maalesef 2013 yılını da Basın Özgürlüğü Mücadelesiyle geçirdi.

Yıl sonuna geldiğimizde, tutuklu gazetecilerin sayısı 40'a düşmesine karşın, tutuklu gazeteciler listesinde Dünya çapında ilk sıradaki ''ŞAMPİYON'' yerimizin değişmemiş olması, ülkemiz adına utanılacak bir durumdur.

  • Meslektaşlarımızın uluslararası alanda aldıkları ödüllerin ne yazık ki, 'gazetecilik başarı ödülleri'' yerine ''basın özgürlüğü'' için verilen ödüller olması, basın ve fikir özgürlüğü açısından, evrensel standartların çok gerisinde olduğumuzun açık bir kanıtı olmaktadır.

  • Yüzlerce gazeteci siyasi baskılar yüzünden işten çıkartılmış, siyasi ya da ekonomik nedenler yüzünden gazete, dergi ve televizyonların haber merkezleri kapatılmış, genel işsizlik oranı % 9 iken, gazetecilerde bu oran %20'leri aşmıştır.

'Çalışan Gazeteciler Günü'nde gazetecilerin işsiz kalmaları elbette iç açıcı bir tablo değildir ve üzerinde ciddiyetle durulması gereken çok önemli bir sorundur.

  • Son dönemde basındaki en önemli sorunlardan biri de, basının siyasallaşması ve de kutuplaşmasıdır. Siyasi parti yayın organı gibi çıkan ya da bir görüşü kayıtsız şartsız savunan gruplaşmalar, bağımsız yayıncılık adına tehlike sinyalleri vermektedir.

  • Basının haber almasını engellemek için pek çok müdahale yapılmış, özellikle Gezi olaylarında gazeteciler, polis şiddeti yüzünden yaralanmış, gözaltına alınmış, fotoğraf çekmeleri engellenmiş, kameraları kırılmış, işten atılmıştır. Dahası, 'Ekmeğinizle oynarım' diyen polis müdürlerince tehdit edilmişlerdir.

  • Son olarak yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili gazetecilerin yıllardır görev yaptıkları Emniyet Müdürlüklerine girişleri Emniyet Genel Müdürlüğü'nün genelgesiyle yurt çapında engellenmiştir. Basın Konseyi bu hukuk dışı uygulamanın iptali için diğer basın kuruluşları gibi Bölge İdare Mahkemesine başvurmuştur. Bu konuda basın kuruluşlarının çabaları sonucunda yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir.

  • IPI Uluslararası Basın Enstitüsünün 2013 Basın Özgürlüğü Raporunda; Türkiye'nin dünya çapında en fazla gazetecinin tutuklandığı ülke olduğu belirtildi. Yüksek Kurul Üyemiz, Yurt Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın tutuklanmasının, 2013'te en şok edici beş dava arasında gösterilmesi, ülkemizdeki basın özgürlüğünün uluslararası basın kuruluşlarınca dikkatle izlendiğinin bir kanıtı olmuştur. Raporda ayrıca; 'Her ne kadar Ocak 2012'de 100'den fazla olan tutuklu gazeteci sayısı Aralık 2013'de 60-70 arasında (değişen) bir sayıya düştüyse de, bu yıl da Türkiye diğer bütün ülkelerden daha fazla gazeteci tutuklayan ülke olmaya devam etmiştir.

  • 'Freedom House' İnsan Hakları Örgütü'nün, Türkiye'de basın özgürlüğünde ciddi gerileme yaşandığını açıkladığı 2011 Basın Özgürlükleri Raporuna göre196 ülke arasında Türkiye 112. sırada yer almaktaydı. 2013 raporunda daha da gerilereyerek 120. sırayı diğer bazı ülkelerle paylaşıyoruz.

  • Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün Basın Özgürlüğü sıralamasında ise 2002 yılında 99. sırada bulunan Türkiye, bugün 179 ülke arasında 154. sırada yer almakta ve her yıl daha gerilere düşmeye devam etmektedir.

  • Gazetecilerin çoğu, siyasi iddialar ya da terörist-teröristbaşı suçlamalarıyla yargılanıyor. 2012'de yapılan yasal değişikliklerle durum biraz yumuşasa da, 2013'te terör suçlamalarıyla ilgili düzenlemeler için'' söz verilen reformlar hayata geçirilemedi' ifadeleri yer almıştır.

  • Ergenekon davasında yıllardır tutuklu olan 25 gazeteci 5 Ağustos'taki karar duruşmasında, bir bölümü ağırlaştırılmış müebbet olmak üzere çeşitli hapis cezalarına mahkum edilmişlerdir.

  • Basın Konseyi, tutuklu gazetecileri cezaevlerinde yalnız bırakmamış, ayırım yapmadan çok sık ziyaret etmiş, seslerini duyurmayı görev bilmiştir.

  • Basında son dönemde ortaya çıkan kutuplaşmalar, basın özgürlüğü ve basının güvenilirliği adına çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Basınla yapılan toplantılara ve resmi gezilere sadece iktidara yakın bilinen gazetecilerin davet edilmeleri bu bölünmeyi daha derinleştirmektedir. Başbakan ile çeşitli devlet kurum ve organlarının basın kuruluşları arasında yaptığı ayırımcılığı, eşitlik ilkesinin ihlali olarak görmekteyiz. Basın Konseyi Yüksek Kurulu olarak bu konudaki gelişmeleri kamuoyu ile hep paylaştık. Paylaşmayı sürdürmeye de kararlıyız.

  • Yurt dışında görev yaparken kaybolan, kaçırılan, gözaltına alınan gazeteciler için sürekli çaba harcadık. TRT muhabiri Metin Turan için Mısır'ın İstanbul Başkosolosluğu aracılığıyla Mısır Başbakanı Biblavi'ye mektup yazdık. Suriye'de kaçırılan Milliyet Gazetesi Muhabiri Bünyamin Aygün için Dışişleri Bakanlığı'ndan çaba harcanmasını istedik.

Mısır'da tutuklu bulunan Metin Turan'ın serbest bırakılması sevinçle karşılanmıştır. Kaçırılan gazetecilerden Bünyamin Aygün de geçtiğimiz hafta sonu Suriye'den yurda dönerken, halen Suriye'de kayıp olan Beshar Kaddumi için de girişimlerimiz sürdürülmektedir.

  • Sadece Gezi olayları sırasında basındaki ihlallerle ilgili Basın Konseyi'ne çok sayıda başvuru olmuştur. Başvurular arasında bakanlıklar, genel müdürlükler, odalar, siyasetçiler her kesimden kişi ve kuruluş bulunmaktadır. Sadece Gezi olayları ile ilgili yapılan 18 başvurunun tümünü Basın Konseyi Yüksek Kurulumuz karara bağlamıştır.

  • Görülmekte olan tüm basın davalarında duruşmalar izlenmiş, gelişmeler medya ile paylaşılmıştır. Bu kapsamda tüm güncel gelişmeler dikkatle izlenerek tepkimiz, görüşlerimiz ve önerilerimiz çok hızlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmaktadır.

  • Uluslararası basın kuruluşlarına, Basın Konseyi'nce hazırlanan 'Silivri Gerçeği' Kitabının İngilizce özeti gönderilmiştir. Tutukevindeki katlanılması güç koşullar dış medya kuruluşları, özellikle AB ve Avrupa Parlamentosu ile Türkiye'deki yabancı ülke elçilikleriyle paylaşılmış, basın özgürlüğü konusunda destek ve dayanışma istenmiştir.

53 yıl önce basın dünyasının bayramı olan ve yıllar içinde ''10 Ocak çalışan gazeteciler günü'' olarak yaşanan bugün, ne yazık ki hakların ve özgürlüklerin kaybedildiği 'gün' olmuştur. Bu bağlamda Basın Konseyi her türlü çabayı sürdürmeye devam edecektir.

ensonhaber.com

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde parti başkan vekillerine, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Raporu” başlıklı gazetecilerin sorunlarıyla ilgili hazırlanan özet raporu sundu. Ziyarete, TGC adına başkan Turgay Olcayto, Başkan Vekili Vahap Munyar, Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş ve Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver ile Yönetim Kurulu üyesi Celal Toprak, Ankara Temsilcisi Taylan Erten, TGS adına da Başkan Uğur Güç, Genel Sekreter Mustafa Kuleli, İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, Ankara Şube Başkanı Esra Koçak katıldı. TGC ve TGS yetkilileri; CHP’den Akif Hamzaçebi ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ı, MHP’den Oktay Vural’ı, BDP’den İdris Baluken’i, AKP’den Belma Satır’ı ziyaret ederek hazırlanan raporu sundu.

Görüşmelerde TGC Başkanı Turgay Olcayto, gazetecilerin sorunlarının çözülmesi için yasalarda yapılması gereken değişikliklerle ilgili bir çalışma yaptıklarını ve en kısa sürede parti grup başkan vekilleriyle paylaşacaklarını söyledi.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ TÜRKİYE’DE İŞLEMİYOR

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) hazırladığı “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” başlıklı rapor, Türkiye’de gazetecilerin yaşadığı zorluklara mercek tutuyor. Rapor, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü hakkında bilgi vererek başlıyor. Yıllardır yasalarda gazetecilerin yasal haklarını koruyan düzenlemenin yapılmadığına vurgu yapılan raporda, şu ifadeler yer alıyor: “10 Ocak bilindiği gibi sahada görev yapan Çalışan Gazetecilerin Günü olarak belirlenmiştir.10 Ocak 1961’de ilk kez çalışan gazeteciler için 212 Sayılı Yasa kabul edilmiş ve o tarihten bu yana gazetecileri koruyan herhangi bir yasal düzenleme gelip geçen onca hükümete karşın parlamentoya hiç gelmemiştir. Buna karşın sendikasız ucuz emekle çalıştırma yöntemlerine göz yumulmuş, bu konuda gazetelerin sermaye sahiplerine arka çıkılmıştır.”

GAZETECİLERİN SENDİKALI OLMASI ENGELLENİYOR

Türkiye’de sadece çalışan gazetecilerin yüzde 1 oranında sendikalı olduğuna dikkat çekilen raporda, “Özgür bir medya ortamının yolu gazetecilerin örgütlülüğüyle mümkündür. Ancak Türkiye’de basın sektöründe çalışanların sendikalaşması çeşitli yollarla engellenmektedir. Nitekim günümüzde sendikalı çalışan gazeteci oranı yüzde 1’dir” denildi.

Özet raporda şu ifadelere yer veriliyor

GAZETECİLER İŞSİZ BIRAKILIYOR

“Türkiye’de son 10 yılda gazeteciler üzerinde baskı giderek yoğunlaşmıştır. İşsiz gazeteci sayısı büyümüş, gazeteciliğin temel hakkı olan eleştiri hakkını kullanan muhabir ve yazarlar kendilerini kapı önünde bulmuşlardır. Sermaye, siyaset, medya sarmalında emek göz ardı edilmiş, sansür ve oto sansür gazetecileri mesleklerini yapamaz hale getirmiştir.

GAZETECİLER YOKSULLUK SINIRI ALTINDA YAŞIYORLAR

Medya sektöründe ucuz emeğin kullanılması patronaj kesimine bağımlı ve niteliksiz bir gazeteciliği beslemektedir. Gazetecilerin aldığı ücret ortalaması Türkiye’de yoksulluk sınırının altındadır.

GAZETECİLERİN CAN GÜVENLİĞİ YOK

Sahada çalışan gazeteci toplumsal olaylarda polisin şiddet uygulamalarına maruz kalmakta ve bu konuda gazetelerinden de destek görmemektedir. Yazılı ve görsel medyanın çoğunluğu savaş bölgelerine gönderdikleri gazetecilerin eğitimini, can güvenliğini, sigortalanmasını sağlayacak koşulları oluşturmamaktadır. Polisler basın kartını göstermesine rağmen toplumsal olaylarda sistemli bir biçimde gazetecileri gözaltına almakta ve çalışmasını engellemektedir. Son Gezi olaylarında yaralanan 100’e yakın gazeteciyle ilgili Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yaptığı suç duyurularına rağmen hiçbir polis hakkında işlem yapılmamıştır. Gezi olayları basın sektöründe yeni bir kıyımın da başlangıcı olmuştur. Gezi olaylarıyla beraber muhabir, foto muhabiri, kameraman, köşe yazarı ve pek çok meslektaşımız çalıştığı kurumlardan çıkarılmıştır.

GAZETECİLER KAÇAK ÇALIŞTIRILIYOR

Türkiye’de gazetecilerin çoğunluğu 5953 Sayılı Basın Meslek Yasası dışında çalıştırılmaktadır. Günümüzde fiilen çalışan gazetecilerin sayısına karşı hukuken gazeteci olanların sayısı çok küçük bir rakam olarak ifade edilebilir. Gazetecilerin çoğunluğu Basın Meslek Yasası dışında kaçak çalıştırılmaktadır.

YEREL BASIN ÜZERİNDEKİ BASKILAR ARTIYOR

Türkiye'de yerel basın üzerinde siyasal baskılarla örgütlenmeler parçalanmakta, gazeteciler birbirine düşürülmektedir. Ana medyanın yerel ekleri, bölgelerdeki yerel gazetelerin satış tirajını olumsuz etkilemekte, yerel basının gelişmesindeki önemli engellerden birini oluşturmaktadır.

TUTUKLU GAZETECİLER SAYISINDA DÜNYA BİRİNCİSİYİZ

Merkezi New York’ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesinin (CPJ) 18 Aralık 2013 tarihli raporunda cezaevlerinde en çok gazeteci bulunduran ülkeler arasında bu yıl birinciliği Türkiye almıştır. Türkiye ilk kez İran ve Çin’i geçip birincilik ipini göğüslemiştir. Verilere göre Dünyada hapis gazetecilerin yarısından çoğu bu üç ülkede bulunmaktadır.

YASALARDAKİ İYİLEŞTİRMELER YAPILAMADI

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın istediği Terörle Mücadele Yasası, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’ndaki iyileştirmeler yapılamamıştır. Çıkarılan paketler de cezaevindeki gazetecilerin tutuksuz ve adil bir biçimde yargılanmasını sağlayamamıştır.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ TÜRKİYE’DE İŞLEMİYOR

Basın özgürlüğü evrensel normlara göre halkın gerçekleri öğrenme, bilgilenme hakkıdır. Türkiye’de haber akışının engellendiği, ana medyada haberlerin gizlendiği, istenmeyen haberlerin üzerinin örtüldüğü, görmezden gelindiği bir ortamda halkın gerçekleri öğrenemeyeceği, bilgilenemeyeceği açıktır.

medyatava

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!