2017 yılında keşfedilen bilimsel gelişmeleri sizler için derledik.
2017 yılında keşfedilen bilimsel gelişmeleri sizler için derledik.
Aynı zamanda kan yapmaya da yardımcıdırlar. Memeli akciğerleri saatte 10 milyondan fazla trombosit üretmektir ki bu da vücut ihtiyacının çoğunluğunu karşılayacak bir miktardır.
Uzay-zaman dokusunu bozabilen (büken) ekipmanlar bizi zamanda yolculuğa çıkabilir.
2014 yılının Temmuz ayında keşfedilen kraterin nasıl oluştuğuna dair son bulgu, deliğin alt kısmında bulunan yoğun metan konnsantrasyonu. Deliğin normalden 50 kat daha fazla metan gazı içermesi, metan gazı patlaması ihtimalini arttırıyor. Bilim insanları 80 m çapındaki bu dev kraterin, bir patlama sonucu oluşmuş olabileceğini belirtiyor.
Scripps Araştırma Enstitüsü'ndeki (ABD) bilim insanları, E.coli bakterisinin dört basamaklı genetik koduna iki basamak daha ekledi ve bir deney gerçekleştirdi. Deney sonucunda bölünerek çoğaldığında eklenen kodu da taşıdığını sürdürebilen yarı-sentetik bir form geliştirilmiş oldu.
İlk kez 2012 yılında Frank Wilczek tarafından fikri sunulduğunda bunun mümkün olup olmadığı tartışma konusu olmuştu. 2016 yılında ise Kaliforniya Ünivesitesi'nden bir ekip bu kristallerin nasıl oluşturulabileceğine dair bir teknik geliştirdi ve bu teknik 2017 yılında başarıya ulaştı.
Karın zarının ikiye katlanmışı ve karın boşluğunu kaplayarak her şeyi bir arada tutan mezenter yeni bir organ olarak tanımlanıyor. Keşfedilen bu organın henüz tam olarak ne işe yaradığı bilinmese de bilim dünyası bunun önemli bir gelişme olduğunu ve bir sonraki aşamanın organın görevlerini anlamak olduğunu duyurdu.
Amacı okuyucularını eleştirel ve şüpheci düşünmeye teşvik etmek olan Sagan 1995 yılında bir kitap yayınladı. The Demon-Haunted World isimli kitabında insanları batıl inanç ve sözde bilimsel okuma yazmanın tehlikelerine karşı uyarıyordu. Sagan bu kitabında insanların entelektüel donanımlarının, onları iyi hissettiren şeylerin aslında doğru olup olmadığını ayırt etmeye yetmeyeceğini iddia etmişti.
Şu an baktığımızda Sagan'ın bu durumu 22 yıl öncesinden tahmin etmiş olduğunu görüyoruz. İnternette ortaya her gün onlarca veri atılıyor ve bunların çoğu sahte. Kötü tarafı ise birçok insanın Sagan'ın da dediği gibi bunlara inanması.
Vahşi köpeğe 50 yıldan fazla süredir rastlanılmaması, doğada soyunun tükenmiş olabileceğini düşündürtüyordu. Fakat University of Papua'da görevli bilim insanları bu köpek türünün üyelerini Yeni Gine'deki dağlarda görüntüledi.
Okullarda 20lik yaş dişlerinin ve apandisin çok işlevi olmadığı anlatılır hep.
Midwestern Üniversitesi'ndeki araştırmacılar bu durumu yalanlayacak birçok iddia ortaya atıyor.
'Apandisin canlılar için önemi hor görülüyor ve yararından çok zararının olduğu söyleniyor. Bize göre apandis körelmiş bir vücut yapısı değil. Bu teoriyi reddediyoruz.'
Midwestern University araştırmacılarının bu iddialarını bir çok tıp adamı da destekliyor.
Yapılan araştırmalar sonucunda Apandisi olmayan canlılarda, apandisi olan kişilerden 4 kat daha fazla Clostridium difficile colitis isimli bakteri enfeksiyonu olmaktaymış. Bu enfeksiyon, ağrı ve ateş ile birlikte önemli mide problemleri oluştururmuş. Buna ek olarak birçok tıp adamı apandisin canlı vücudundaki faydalı bakterileri arttırarak bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini ve enfeksiyonları önlediğini öne sürüyor.
Araştırmacılar son 30 yıl içerisinde keşfedilen yeni fosilleri de kattıkları bir fosil grubunu dinazor türleri arasındaki ilişkiyi incelediler.
Bu inceleme sonucunda teropotların ve kuş kalçalı dinazorların (Ornithischia) çenelerinde kendilerine özgü bir sırt ve ayaklarının üzerinde bir kemik birleşmesi gibi 21 adet anatomik özellik paylaştıkları görülmüştür.
Bu sebeple dinazorların soy ağacında bulunan teropotların kuş kalçalı sınıfına dahil edilmesi gerekmektedir.
New South Wales Üniversitesi'ndeki araştırmacıların öncülük ettiği bir araştırma beyinlerinde androjen hormonu reseptörlerine sahip olmayan farelerde polikistik over sendromunun olmadığını gösteriyor. Fakat yumurtalıklarında bu reseptörlere sahip olmayanlarda sendrom yine oluşabiliyor.
Fare ve insanların üreme sistemlerinin benzerliği göz önünde bulundurulursa bu durum insanlar için de geçerli olabilir.
Araştırmacılar, androjen artışı olarak isimlendirilen Hiperandrojenizm'in, polikistik over sendromunun bir özelliği olduğunu ancak androjen yükselmesinin sendromun sebebi olup olmadığının belirsiz olduğunu belirtiyor.
Amerikan Jeoloji Topluluğu isimli bilim dergisinde yayımlananan araştırmada 8. kıtanın varlığı ortaya koyuldu.
Avusturalya'nın doğusunda Zelandiye isimli bu kıta Avusturalya kıtasının üçte biri büyüklüğünde.
Bilim insanları Narvalların av sırasında rakiplerini sersemletmek için boynuzlarını cop gibi kullandıklarını gözlemlediler.
Bilgiyi vermişsiniz de açıklamamışsınız ki. En azından her bilgi için bir kaynak verseydiniz de ayrıntılı inceleyebilseydik.
#14 Avustralyanın üçte biri kadar bi kıta var, o kadar uzaydan dünyanın resmini çekiyolar ve yeni mi fark etmişler böyle bi kıta olduğunu??!!
Zelandiya dedikleri Atatürk'ün üzerinde çalıştığı kayıp kıta MU'nun bir parçası olabilir.