Bugün Dünya Hayvanları Koruma Günü! Bilinçli olarak veya olmayarak onlara çok fazla zarar veriyoruz. Özellikle de hayvanat bahçeleri aracılığıyla. Hayvanat bahçelerinde ne mi oluyor?
Bugün Dünya Hayvanları Koruma Günü! Bilinçli olarak veya olmayarak onlara çok fazla zarar veriyoruz. Özellikle de hayvanat bahçeleri aracılığıyla. Hayvanat bahçelerinde ne mi oluyor?
Doğal yaşam alanından koparılan hayvanların saldırganlaştığı ve depresyona girdikleri sıklıkla görülmekte. Kötü zamanlar yaşayan hayvanlar, tıpkı insanların üzüntüyle daha fazla başa çıkamadıklarında yaptıkları gibi kendilerine zarar veriyor.
Bu sorunla karşı karşıya kalan zürafalar boyunları büker, filler başlarını aşağı yukarı ve bir o yana bir bu yana sallar, maymun ve kuşlar kendilerine zarar verir, büyük kediler ve ayılar kafesin içinde volta atarlar... Ayrıca avlanamadıkları için daha fazla saldırgan hale gelirler. Bunlar vahşi doğada göreceğiniz normal davranışları değildir.
Vahşi doğada filler her gün 48 km'den fazla yürürler. Ayılar da doğayı keşfetmek için günün 18 saatini aktif bir şekilde geçirirler. Aynı şekilde aslan ve kaplanlar da koşmayı, tırmanmayı sevdikleri için gün içinde kilometrelerce yol kat ederler. Bu hayvanlar doğal yaşam alanlarından alınıp küçücük kafeslere koyuluyor.
Yavru hayvanları görmeye can atan insanlar olduğu için yetkililer hayvanları yalnızca üreme amaçlı da kullanabiliyor. Ancak bebekler büyüdükçe insanların ilgisi azalır ve doğal olarak(!) elden çıkarılmaları gerekir. Yalnızca büyüdüğü için istenmeyen bu hayvanlar, en iyi ihtimalle gezici sirklere veya daha kötü koşullara sahip hayvanat bahçelerine gönderilir. Hiçbir yere gönderilemeyenler ise öldürülür. Artık bebek olmadığınız için sizden vazgeçildiğini hayal edebiliyor musunuz?
Birçok yetkili, hayvanları korumak ve neslini devam ettirmek için hayvanat bahçesinde tuttuklarını iddia etse de gerçek böyle değil. Hayvanat bahçelerine kapatılan hayvanlar, vahşi ve büyük, korumaya ihtiyacı olmayan hayvanlar. Ayrıca hayvanat bahçelerinde yer alan aslanlar çoğunlukla melez veya nesli tükenmekte olmayan türler. Bu hayvanların tehlikeden kurtulmasını istiyorsak onları kapalı tutmak yerine doğal yaşam alanlarının korunmasını sağlamamız gerekmez mi?
Kimi insanlar vahşi yaşam ve hayvanlar hakkında bilgi edinmek için hayvanat bahçelerini ziyaret ediyor ancak hayvanat bahçelerinde öğrenilen tek şey bu hayvanların sıkışık bir alanda yapayalnız kalmasında hiçbir sıkıntı olmadığıdır. Her hayvan kafesinin önünde birkaç dakika dikilerek onlar hakkında bir şeyler öğrenilemez. Öyle ki, orası doğal yaşam alanları olmadığı için normal bir şekilde de hareket etmedikleri için hayvanat bahçesinin size katacağı hiçbir şey olamaz.
Hayvanat bahçesine kapatılan hayvanların bir şekilde zarar görmüş, insanların yardımına muhtaç kalmış hayvanlar olduğunu düşünmeyin. Avrupa'daki hayvanat bahçelerindeki fillerin %70'i vahşi doğadan alındı. İngiltere'de büyük akvaryumda sergilenen hayvanların %79'u da doğal alanlarından koparılıp alındı. Dünyanın dört bir yanından bunun gibi birçok örnek bulunuyor.
Sirklerde olduğu gibi hayvanat bahçelerinde de ziyaretçileri eğlendirmek için hayvanlar acı dolu eğitimlere tabi tutulurlar. Filler eğitim sırasında elektrik verilerek dürtülürler. Ayrıca İngiltere'deki hayvanat bahçeleri ile sirkler arasında hayvan takası sıklıkla gerçekleştirilmekte.
2005'de Dartmoor Vahşi Yaşam Parkı'nda iki yavrusu ve bir yetişkin dişi kurt 'sürüdeki aşırı kalabalık' nedeniyle vurularak öldürüldü. 2007'de Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği, istenmeyen hayvanları diğer hayvanat bahçeleri de istemedikleri takdirde hayvan melezse öldürebileceklerini açıklamıştı. Çünkü bu hayvanlar yer kaplıyor ve bakıcının zamanını alıyordu. In Defense of Animals isimli hayvan koruma kuruluşunun bildirdiğine göre yalnızca Avrupa'da her yıl 5000 hayvan 'fazlalık' olduğu için öldürülüyor.
Hayvanat bahçesine kapatılan aslan yavrularının %40'ı daha bir aylık olamadan ölüyor. Vahşi doğada ise aslan yavrularının %30'u altı aylık olmadan ölüyor. Vahşi doğadaki bu ölümlerin en az üçte biri de yine insanlar nedeniyle olmakta. Afrika filleri de vahşi doğada hayvanat bahçesinde yaşadıkları sürenin üç katından fazla yaşıyor.
En iyi koşullara sahip hayvanat bahçelerinde bile hayvanların doğal yaşam alanlarıyla aynı imkanlara sahip bir yer sağlanması mümkün değil. Hayvanlar, doğal yaşamlarında beslenme, iklim koşulları ve sosyal ihtiyaçları açısından çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitliliği sağlamayı bırakın, birçok hayvanat bahçesi minimum hayvan refah standartlarını bile karşılayamıyor.
Birçok hayvanat bahçesindeki en büyük canlılar filler oluyor. Boyutları düşünüldüğünde fillere daha büyük alanlar verildiğini düşünebilirsiniz ancak filler de diğer hayvanlar gibi sıkışık alanlarda bulunuyor. Hatta birçok hayvanat bahçesinde filler kısa zincirlerle zincirleniyorlar. Genç filler ise annelerinden ayrılıyor ve eğitilirken çok fazla dayağa maruz kalıyorlar. Fillerin duygusal hayvanlar olduğu düşünülürse bu oldukça rahatsız edici bir durum.
Deniz memelileri oldukça sosyal canlılardır ve ilgiyi çok severler. Ancak hayvanat bahçesindeki dar alanlar onların sıkılmasına ve sinirlenmesine yol açar. Ayrıca diledikleri gibi yüzmek için yeterli alanları yoktur ve hayvanat bahçesindeki gürültü de onları rahatsız eder.
Hayvanat bahçelerinin çoğu ziyaretçi sayısını artırmak için hayvanların sağlıklı görünmesine dikkat ediyor. Ancak bazılarında ise durum içler acısı. Endonezya'nın en büyük hayvanat bahçelerinden biri de bunlardan. Burada hayvanlar temel ihtiyaçları karşılanmadığı için hayatlarını kaybediyor.
21. yüzyılın neredeyse ilk çeyreğini tamamlayacağız ve bu zamanda hala hayvanat bahçelerinin olması aşırı saçma.
Bizi neden böyle kötü olabilen canlılar olarak yarattı acaba En vahşi hayvanlar bile en iyi insandan bin kat daha iyi canlılar
Kimse hayvanat bahçesine gitmezse kendiliğinden yok olur bu gereksiz kuruluşlar.