Bu Topraklarda Doğan Efsane: Ülkemizin İlk Yerli Seri Üretim Otomobili Anadol’un Hikayesi

Türk otomobilleri tarihinde klasikler arasına giren Anadol, ülkemizin ilk seri üretim otomobili olarak tarih yazmış bir efsanedir kuşkusuz. Zamana meydan okuyan bu kahraman tam 50 yaşına girdi; bizler de haklı gurur hikayesini sizler için anlattık!

1 2 3

Aslında Türkiye'de bir otomobil üretilmesi fikri, ilk yerli otomobilimiz Devrim’den biraz daha öncesine dayanır.

Tasarım ve mühendislik anlamında ilk Türk üretimi otomobilimiz olan Devrim’in, daha ilk tanıtımında trajik bir biçimde yolda kaldığını ve seri üretime geçemediğini, 'Devrim Arabaları' filminden hatırlayabilirsiniz.

Vehbi Koç tarafından 1928 yılında kurulan Otokoç, 1946 yılında Ford Motor Company'nin temsilcisi olmuştu.

1954'ten sonra Türkiye'de bir otomobil üretmek için Ford temsilcileri ile görüşmeye başlamıştı.

1956 yılında Vehbi Koç, dönemin başbakanı Adnan Menderes'ten bir mektup alarak Bernar Nahum ve Kenan İnal ile Henry Ford II'ye gitti. Bu temaslar işe yaradı. İşbirliği yapılmasına karar verildi ve 1959 yılında Koç grubu, Otosan'ı kurdu.

Ancak evdeki hesap çarşıya uymayacaktı.

Otomobili üretmenin maliyeti hesaplandığında, ortaya pek parlak bir tablo çıkmıyordu. Sac karoserli bir otomobilin kalıpları on milyonlarca dolardı; ve Türkiye'de otomobil pazarı henüz fazlasıyla küçüktü.

Bu da, her bir otomobile binlerce dolarlık amortisman payı yüklüyordu. Kârlı olması bir yana, rekabete dayanamayacağı ortadaydı.

Vehbi Koç’un cesaretini yerine getiren keşif ise, "fiberglas" oldu.

1963 yılında Otosan'ın Ankara'daki dağıtım şirketi Otokoç'un önünde oturan Bernar Nahum (Otomotiv Grubu Başkanı) ve Rahmi Koç'un dikkatlerini yedek parça almak için gelen bir bayinin aracı (Sussita 12/50) çekti. Arabayı incelemeye başlayan Bernar Nahum ve Rahmi Koç, aracın karoserinin sacdan yapılmadığını anladılar. Saç kalıp üretimine göre çok ucuz olan 'fiberglas' çok yeniydi; bizde henüz bilinmiyordu. İşte bu malzeme, üretime başlama konusunda Vehbi Koç'u cesaretlendirdi.

Üretici şirkete yapılan seyahatin ardından, teknolojinin asıl sahibi olan firmayı ziyaret etmek üzere, İngiltere'nin yolu tutuldu.

15 Mayıs 1964 tarihinde Vehbi Koç, Bernar Nahum ve Rahmi Koç, bu teknolojinin İngiliz sahibi Reliant firmasıyla görüşmek üzere İngiltere’ye gitti.

Anadol'un ilk modelleri İngiliz Reliant ve Ogle Design tarafından tasarlandı. Otosan, bu firmadan alınan lisansla üretimi gerçekleştirecekti. Anadol'un şasi, motor ve şanzımanları ise Ford'dan temin edilecekti.

Her şey hazırdı ama; bürokrasi bir kez daha bütün hantallığıyla işi yokuşa sürüyordu.

Makina Kimya Endüstrisinin teknik kadrosu, yeni bir üretim sistemiyle imal edilecek bir otomobili onaylamayacaklarını belirtti. Tam umutlar kırılıp proje rafa kaldırılacakken, hükümet değişti ve yeni sanayi bakanı beklenen müjdeyi verdi.

Ve 18 Ocak 1966 tarihinde, İngiltere’de hazırlanan Anadol’un ilk prototipi Türkiye için yola çıktı. Alpler’i de geçip 63 saatte İstanbul’a geldi.

Otomobili 22 Aralık 1965'te inceleyen ve deneme sürüşü yapan Sanayi Bakanlığı yetkilileri müjdeyi verdi: 

Fiyatı 30 bin lirayı geçmemek ve 10 ayda üretilmek kaydıyla, Anadol'a izin çıkmıştı.

Böylelikle Anadol, Türkiye’nin ilk yerli seri otomobili olarak 19 Aralık 1966'da üretim bandından indirildi.

Vehbi Koç’un yerli otomobil üretme hayali gerçeğe dönüşmüştü.

“Baylar şimdi size bir sürprizimiz var, bakalım ne diyeceksiniz?”

3 Şubat 1966’da ise İzmir’deki Büyük Efes Oteli’ndeki bayi toplantısında Vehbi Koç’tan bayilere bir soru geldi: 

“Baylar şimdi size bir sürprizimiz var, bakalım ne diyeceksiniz?”

Vehbi Koç bu sorunun ardından heyecanla örtüyü açtı ve “Anadol”u bayilerle tanıştırdı.

Sıra, Türkiye’nin ilk seri üretim yerli otomobiline isim bulmaya gelmişti.

Otomobile isim koymak için bir yarışma düzenlendi. İlk yerli otomobilin adını halk koysun istenmişti. 

Ödül 10 bin TL’ydi. Mektup ve telgraflar çığ gibi yağdı. 20 bine yakın isim

önerisi gelmişti. Bunlar arasında en beğenilen Vehbi Koç’un adının harflerinden oluşan Ve-Ko, Anadolu, Anadol ve Otosan’dı. Uzun tasnifler ve toplantıların sonunda, kısalık, orijinallik ve dünya ölçüsünde telâffuz kolaylığı gibi unsurlar göz önünde tutularak, Anadol'da karar kılındı.

Anadol Şubat 1967’de 26 bin 800 liradan satıştaydı.

Anadol'un üretimi 19 Aralık 1966'da başlamış olsa da, satış ve trafik tescili için gerekli olan 'Yeterlilik Belgesi' ve 'Araçların imal, tadil ve montajı hakkında teknik şartları gösteren Yönetmelik' onayı Makina Mühendisleri Odası'ndan 28 Şubat 1967 tarihinde alınmış ve dolayısı ile Anadol satışları bu tarihten sonra başlamıştır.

Zaman ilerledikçe yepyeni modeller piyasaya çıkıyordu.

  • A1 (1966-1975) 19.724 adet üretilmiştir

  • A2 (1972-1981) 35.668 adet üretilmiştir

  • A4 STC-16 (1973-1975) 176 adet üretilmiştir

  • A5 SV 1600 (1973-1982) 6.499 adet üretilmiştir

  • A6 Böcek (1975-1978) 203 adet üretilmiştir

  • A8-16 / 16 SL (1981-1984) 1.013 adet üretilmiştir

  • P2 Pikap Otosan 500 ve 600D (1971-1991) 36.892 adet üretilmiştir.

Ve 1968 yılında ilk kez yurtdışında görücüye çıktı. İngiltere'de düzenlenen fuarda otomobili Türk milli kıyafetli kızlar tanıttılar.

Anadol ciddi bir sükse yaptı. Rahmi Koç, fuarla ilgili şu açıklamayı yaptı: 

'İnsanlar bana Anadol'u İngiltere'de satmadığımız halde fuarda niye sergilediğimizi soruyor. İki nedenimiz var. Birincisi, bütün dünyaya Türkiye'de seçkin bir otomobil sanayiinin var olduğunu göstermek. İkincisi, bu önemli otomobil fuarında Anadol'un ihracat şansı konusunda bilgi sahibi olmak. Projenin tümü ise, ödemeler dengesi sorunu olan Türkiye için umulmadık  büyük bir başarı ve çok büyük bir değerdir.' (Anadol'un Hikayesi)

Anadol, aralarında ABD'nin de bulunduğu 11 ülkeden, toplam değeri 1 milyon pound'un üzerinde ihracat teklifi aldı.

Ama Türkiye'deki talebin yüksekliği ve üretimin küçük boyutlarda oluşu nedeniyle bu talepler yerine getirilemedi ya da küçük bir bölümü yerine getirildi.

Peki bu gurur özellikle de ithalatçıların hiç mi canını sıkmıyordu?

Elbette sıkıyordu. Anadol daha piyasaya çıkar çıkmaz, hem ithalatçılar, hem de bir şeyden anlamadığı halde illa ki karşı çıkma güdüsü ile hareket eden gruplar tarafından çıkarılan asılsız dedikodular ve karalama kampanyaları ile, toplumda Anadol'a karşı bir cephe oluşturmuştu bile... 

Anadol’u Amerikan otomobilleriyle kıyaslayıp küçümseyen grup da cabasıydı.

'Bu otomobil piyasaya çıktığı zaman aleyhinde çeşitli yazılar yazıldı. Fiberglas gövdeyi öküzün, atın yiyeceğinden bahsedildi. Bu alay tiyatrolara kadar girdi. Fakat araba çalıştı, halk aldı bindi. Türkiye'nin her yanına dağıldı, her iklimde çalıştı. Anadol'u alanlar Avrupa'ya, Afrika'ya gittiler, geldiler, arabanın yolda kalmadığını gördüler.' (Vehbi Koç anıları)

Bu arada Anadol A1, Türkiye’nin ilk ralli otomobili olarak da tarihe geçmiştir.

Anadol Ralli Takımı ise Türkiye’nin ilk ralli takımıdır. Renç Koçibey, Demir Bükey, İskender Atakan, Claude Nahum, Mete Oktar, Şükrü Okçu, Serdar Bostancı, Romolo Marcopoli ve İskender Aruoba, Anadol A1’in ünlü ralli pilotları arasında yer alır.  

Super Touring Coupe veya Süper Türk Canavarı unvanlarıyla tanınan ilk yerli spor otomobili  Anadol STC-16 ise 1990’lı yılların başına kadar ralli pilotlarının tek favorisi olmuştur.

Anadol’un üretim hikâyesi, 1984 yılında toplam 93 bin 188 adet araçla son buldu.

Ve her ne kadar 'Biz bir şeyi beceremeyiz' arabeskliğinin altında ezilen kitleler, yerli otomotiv sektörünün gelişmesini istemeyen dönemin ithalatçıları ve büyük markalar her türlü aleyhte kampanyayı yürütmüş olsalar da, yine de daima kendisini anlayan bir kullanıcı ve hayran kitlesine sahip oldu.

Az sayıda kalan örnekleri günümüzde klasik kabul edilir, meraklıları tarafından özenle korunup kullanılır.

Ayrıca ortadan kesilerek kamyonet yapılmış biçimleri ile de, adını aldığı Anadolu'nun küçük şehirlerinde de hala kullanılmaktadır.

Trafikte Anadol görmeye yaşı yetenlere, ve halen kendisine ne zaman denk gelse yüzünde bir gülümseme oluşanlara selam olsun :)

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
20.12.2016

kim bilerek engel olmussa allah belalarını versin :(

Pasif Kullanıcı
26.12.2016

zaten kimin bilerek engel olduğunu bilsem o isin içinde olsam senin gibi burada bir yorumu yazıyor olmazdım :D sadece bela okumakla kalmazdım :) o zaman kimse bu sitede yorum yazmamalı senin düsüncene göre zaten internette herkes nebuchadnezzar amına koym

20.12.2016

koç anadolu üretmeyi neden bıraktı merak ediyorum. fiat ve fordla kurulan ortaklık daha tatlı geldi herhalde. hele 2002 yılına kadar 80lerden kalma bir arabayı satmaları içler acısı. devrimi yapanlarda sermaye yoktu ama koç türkiyenin en zengin ailesi. belki de 50 senedir ülkenin en kaliteli mühendisleri bu ailenin şirketlerinde çalışıyor. buna rağmen üretimi devam ettirmemiş olmaları beni düşündürüyor. aynısını sabancı ve oyak için de düşünüyorum. hele oyak (ordu yardımlaşma kurumu) pekala fransız renault ile anlaşmak yerine adına yaraşır şekilde devrime destek olabilirdi. sanayicilerimiz montajcılıkla yetiniyor, devlet zaten vergiler sayesinde 1 arabadan 2 araba parası kazandığı için hiç bu işlerle alakadar olmuyor sonra neden bizim kendimize ait bir araba markamız yok diye hayıflanıyoruz. anca sanayide ustalar şamil s-74 yapsın.

20.12.2016

Meyve veren ağaç taşlanırmış...

TÜM YORUMLARI OKU (19)