"Bu Toplum Gerçekleri Neden Görmüyor?" Sorusuna Cevap Niteliğinde 25 Gerekçe

Şayet siz de, 'İnsanlar doğru bilgiyle yüzleştiklerinde dahi düşüncelerini değiştirmiyor, hatta yanlış düşüncelerine daha derinden bağlanıyor' diye düşünüyorsanız, içeriğimiz tam size göre...

Aşağıdaki içerik Cemal Tunçdemir'in (www.amerikabulteni.com) sitesindeki yazısından hazırlanmıştır.

1. "Demokrasi, eğitimli ve bilinçli insanların işidir" sözü boşuna söylenmemiştir. Fakat bu sözün tamamen doğru olduğunu göstermez.

2. Çünkü bir toplumun felakete sürüklenmemesi için, yanlış giden şeyleri görebilen ve doğrulardan yana tavır koyabilen insanların varlığı daha elzemdir.

3. Fakat bazen en somut gerçeklerin bile kimi insanların düşüncesine tesir etmediğine şahit oluruz.

4. Hatta bu insanlar, tutumlarını gözden geçirmedikleri gibi; giderek daha da radikalleşerek, yanlış iddialarına olan bağlılıklarını artırırlar.

5. İşte bir toplumda kutuplaşma da bu şekilde ortaya çıkar.

6. Aslında hemen hepimiz, makul bir tartışma ortamında karşımızdakine fikrimizi kabul ettireceğimize çok inanırız. Hatta:

‘‘İnsanlar bizim gibi düşünmüyorlar, çünkü bizi dinlemiyorlar. Bizi bir dinleseler, yanlış fikirlerini anında değiştirecekler’’ diye düşünürüz.

7. Şüphesiz bu bir yanılgıdır. Bu büyük yanılgının sebebi ise insanı ‘akıldan’ ve bu akla hitap eden ‘rasyonel bilgiden’ ibaret görmektir.

8. Zira son zamanlarda yapılan bazı bilimsel çalışmalar, demokraside bilginin gücüne inananların canını sıkacak türden sonuçlar ortaya koyuyor.

9. Bir örnek vermek gerekirse:

Michigan Üniversitesi'nden Brendan Nyhan başkanlığında bir araştırma grubunun yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre, yanlış bilgilendirilmiş insanların özellikle de siyasi partizanların, gerçek bilgilerle yüzleştiklerinde bile fikirlerinde bir değişiklik olmadığını ortaya koyuyor. Aksine gerçeklerle karşılaştıklarında fikirlerindeki fanatiklikleri artıyor.

10. Bu olguya en iyi örnek Amerika'nın kitle imha silahlarını ve 11 Eylül saldırısını bahane ederek, yanıbaşımızdaki Irak'ı işgalidir.

11. Ancak, Irak’ta tek bir kimyasal silah ele geçirilemediği gibi 11 Eylül ile Saddam rejimi arasında en ufak bağ bile bulunmaz. Hatta Bush bile sonradan yalan söylediğini itiraf eder.

12. Fakat bu noktada yapılan bir araştırmadan çıkan sonuç, bizi zurnanın zırt dediği yere götürür. Şöyle ki:

Northwestern Üniversitesi sosyologlarından Monica Prasad ve ekibi, ortaya çıkan bu gerçeklerin, Bush destekçilerinin fikrini değiştirip değiştirmediğini araştırdığında şu çarpıcı gerçekle karşılaşır: 

11 Eylül Komisyonu’nun kapsamlı raporundaki bilgiler ve Bush yönetiminin kendi itirafları bile, bu kişilerin, Saddam yönetiminin kimyasal silahları var ‘kanaatini’ değiştirmeye yetmemiştir. Irak’ta kimyasal silah bulunduğuna ‘hala’ inanan 49 kişiden sadece biri bu gerçekler kendisine aktarıldıktan sonra iddiasından vazgeçer...

13. Dahası, Dartmouth Üniversitesi profesörlerinden Benjamin Valentino'nun yaptığı bir ankette üstüne tuz biber eker.

Ankete göre Irak'ın işgalinden 10 yıl sonra ve tüm itiraflara rağmen, Cumhuriyetçi seçmenin yüzde 63’ünün halen Irak’ta kitle imha silahı bulunduğuna inanmaya devam ettiği tespit edilir.

14. Tam da bu noktada "Peki ama neden" diyenlerin aradığı yanıt ise yukarıda adına değindiğimiz Brendan Nyhan'dan geliyor.

Brendan Nyhan, ‘‘İddiasının yanlış olduğunu kabullenmek kesinlikle bir tehdit’’ diyor ve ekliyor: ‘‘Bu fenomene ‘geri tepme’ diyoruz. Zihinsel ahenksizlikten kaçınmak için bir psikolojik savunma mekanizması…’

15. Ancak sonunda dönüp dolaşıp kendimizi yaman bir çelişkinin içinde buluyoruz. Çünkü eğitimli kişiler aslında bizi en çok hayal kırıklığına uğratanlar çıkıyor. Nasıl mı? Kendiniz bakın...

Stony Brook Üniversitesi’nden Charles Taber ve Milton Lodge’un 2006 senesinde yaptıkları araştırma, eğitimli kişilerin, kanaatlerini değiştirebilecek yeni bilgilere, sofistike ve eğitimli olmayanlara göre çok daha kapalı olduğunu ortaya çıkarmış. Taber ve Lodge bunu şu açıdan önemli buluyor: Bu eğitimli kişiler demokrasi teorisinin en ağırlıkla dayandığı kişiler.

16. Bu duruma yol açan şey ise eğitimli cahillik..

Açarsak, bilgi olarak kabul ettiğimiz şeylerin çoğu aslında kanaatten başka bir şey değil. Ve kaynağı belirsiz, yanlış, eksik bir bilgiyi bile, kanaatimizi takviye ettiği için sorgulamaksızın kabul etmeye eğilimliyiz. Böylelikle doğru bilgilere daha az kulak vermeye başlıyoruz.

17. Mantıklı gelmedi mi? O halde "Eminim, ben haklıyım" diye bir sendrom olduğunu biliyor musunuz?

Illinois Üniversitesi’nden James Kuklinski öncülüğünde 2000 senesinde Illinois eyaleti içinde yapılan sosyal araştırmada, politik tercih sahiplerinin, ülke gündemini en fazla meşgul eden, dolayısıyla en fazla bilginin dolaştığı konularda bile pozisyonlarının ‘bilgilere’ değil, ‘kanaatlere’ dayalı olduğu tespit ediliyor. Kuklinski, buna ‘Eminim, ben haklıyım’  sendromu diyor ve uyarıyor:

‘‘Bu sadece, insanların çoğunun yanlış kanaatlerinin düzeltilmesine direneceğini değil, kanaati en temelsiz olanın, kendini düzeltmeye en az yanaşacak olacağını da ifade eder.’’

18. Gelelim 10 puanlık uzman sorusuna: Peki nasıl oluyor da yanlışlarda bu kadar ısrar edebiliyoruz?

19. Sosyolog Steven Hoffman göre yanıt, ‘‘Motivated reasoning’’ yani ‘‘güdülenmiş düşünme’’den başkası değil.

20. Neye güdülenmişsek bu inancımızı destekleyecek bilgileri arıyoruz. Ve onu bulduğumuzda bu bilginin sağlam olup olmadığı ile nerdeyse hiç ilgilenmiyoruz.

21. Virginia Üniversitesi’nden Timothy Wilson, 'Strangers to Ourselves' adlı kitabında konuyla ilgili şunları yazmış:

İnsan beyni sadece bir an içinde , 11 milyon parça bilgiyi algılayabilir. Ancak en cömert tahminler bunun sadece 40 tanesinin farkında olabileceğimiz yönünde. Yani düşünce ve yargılarımızın çoğunun asıl kaynağının farkında bile değiliz.

22. İnsan beyni üzerinde yapılan araştırmalar, tercih, üslup ve kararlarımızda; hissiyatımızın aklımıza, sosyal bağlarımızın biyolojik bağlarımıza, karakterimizin de IQ’ümüze daha baskın olduğunu ortaya koyuyor.

23. Siyasi tercihlerimizde de korku, umut, aşağılanma, iltifat görme, haz vb. duygular analitik zekâmızın çok önünde.

24. Kısacası, insanı açık fikirli hale getirecek, fanatizm ve kutuplaşmaya ilaç olacak en önemli şey ‘bilgi’ ve ‘akılcı ikna çabası’ değil, ‘diyalog ve güven’ ortamı.

25. Korkunun olduğu yerde demokrasi de, özgür düşünce de çalışmıyor. Bu da sürekli kafanızda dönen o sorunun yanıtı..

Popüler İçerikler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"