Bu Ne Sevgi Ah, Bu Ne Izdırap! Spartak Moskova'nın Kurucusu Nikolai Starostin'in Acı Dolu Hikayesi

Dinamo Moskova-Spartak Moskova derbisi öncesi, Spartak soyunma odasında teknik adam Simonyan taktik konuşmasının son cümlesini kurdu ve Starostin’e döndü. Bu yaşlı adamın mutlaka söylemek isteyeceği şeyler olurdu. Yarım asırdan fazladır bunu yapıyordu. Simonyan’ın ve birazdan dev bir derbiye çıkacak olan Spartaklı futbolcuların kendisine çevrili bakışları altında sakinliğini bozmayan yaşlı adam, soyunma odasındaki maç kitapçığını eline aldı. Kıvırıp rulo haline getirdiği dergiyi, titreyen ve lekelerle bezenmiş ellerinden beklenmeyecek bir çeviklikle duvara vurdu ve bağırdı:

“Haydi! İşte bu Dinamo…”

Dergiyi, sesiyle yankılanan duvardan ayırdığında yere düşen sinek, Spartaklı futbolculara gereken mesajı vermişti. Starostin, kurulabilecek en az kelime ile en dolu konuşmayı yapmıştı. Bunu ondan başkası başaramazdı çünkü Spartak adına her ne varsa, ondaydı.

O, Starostin’di. Nikolai Petrovich Starostin. Spartak Moskova’nın kurucusu.

Henüz 18 yaşında, 1920 yılında babasını kaybettikten sonra ailesinin geçimini sağlama görevi ona düşmüştü. Bir annesi ve üç kardeşi vardı; Andrey, Petr, Aleksandr. Bir yandan ağır işlerde çalışıyor bir yandan yazları futbol, kışları buz hokeyi oynuyordu. Spor kültürünün yeni gelişmeye başladığı Rusya’nın erken dönem en iyi sporcusuydu. Başarılı bir sağ kanat, karizmatik bir lider, soğukkanlı bir sporcu ve efendi bir kişilikti. Sovyet Futbol ve Buz Hokeyi Milli Takımlarının kaptanıydı.

Yıl 1918’i gösterirken ülkede yeni bir yapılanma boy gösterdi. Gençleri örgütleyen bu yapılanmanın başına Kosarev getirildi.

Komünist Parti’nin gençlik yapılanması olan bu organizasyona Komsomol adı verildi. İlerleyen yıllar içerisinde Komsomol büyüdü, büyüdü, büyüdü ve tüm Sovyet topraklarına yayıldı. Görünürde hedeflenene ulaşılmıştı. Ancak Kosarev’in aklında başka bir plan vardı.

Kosarev, yanına Ticaret Bakanlığından yetkili Epifanovich Pavlov’u da alarak Starostin’i bir av turuna çıkardı. Moskova’nın serin ve yeşil ormanlarının birinde yürürlerken, sessizliği Starostin bozdu:

-Bu gezide yer almamın bir sebebi olduğundan eminim. Sizin için ne yapabilirim Bay Kosarev?

-Benim için hiçbir şey yapamazsın. Ama Sovyetler için çok önemli bir şey yapabilirsin.

-Nedir o?

-Bir spor örgütlenmesi kuracaksın. Devlet kanadına ait olmayacak. Gençlerden, işçilerden oluşacak. Sen de onların başına geçeceksin.

-Bu görev için uygun muyum, bilemiyorum…

-Starostin… Sovyet Milli Takımının kaptanlığı için uygun görülen birisi, potansiyelini asla sorgulamamalı.

Genç spor adamı, neden bir bakanlık görevlisinin de yanlarında olduğunu şimdi daha iyi anlamıştı. ‘

‘Arkanda siyasiler de var’ demenin, bürokratik yollarından birisiydi bu. Starostin’in çekinceleri vardı. O tarihe kadar ülkedeki tek spor organizasyonu Dinamo’lardı ve onlar da devlet yanlısıydı. Oysa kendisinden ‘gençler’ ve ‘işçilerden’ oluşan bir takım kurması isteniyordu. Bu bir tuzak mıydı? Yoksa hep hayal ettiği Sovyet devlet yapısının gerçeğe dönüşmesinde tarihi bir rol mü oynayacaktı?

Tarihte önemli bir rolü vardı. Ama bu şekilde değil.

Starostin’e Pavlov tarafından Promkooperatsiia, yani taksici, berber ve gıda işçileri gibi alt kesimin üye olduğu ekonomik örgütlenmenin destek vereceği garanti edilmişti. Starostin’i tavlamıştı. KGB ve Sovyet Gizli Polis Teşkilatı (NKVD)’nın takımı olduğuna inandığı Dinamo’ya karşı, ilk etapta olmasa da uzun vadede gerçek bir futbol takımı kurabilecekti.

Böylece Moskova’nın Spartak’ı doğdu. Ancak bu kanamalı bir doğumdu ve başladığı andan itibaren acı verdi.

Yeni spor oluşumu, Dinamo gibi KGB, CSKA gibi askerden destek almıyor, tamamen gönüllülük esasına dayanıyordu. Tek başına dikkatleri üzerine çekmesi için yeterliyken bir de Starostin’in göze batan güçlü ilişkileri vardı. Güçlü dostlar edinirken, güçlü düşmanlar da edindiğinin farkında değildi.

Hem de o yıllarda edinilecek en güçlü düşman: NKVD’nin müdürü Lavrentiy Beria.

Beria da kendisi gibi futbol aşığıydı. Önceleri Dinamo Tiflis taraftarıyken, NKVD göreviyle birlikte Dinamo Moskova’nın da yöneticisi olunca gönlünü bu takıma vermişti. Şimdi ise karşısına çıkan yeni takım, hanedanını ciddi şekilde tehdit emişti. Öyle ya; 1936 ve 1937’de Dinamo şampiyon olurken daha birkaç yıl önce kurulan Spartak, 1938’de hem lig hem de kupayı kazanmıştı. Bir yıl sonra, Dinamo yine Spartak’ın arkasında kalınca, Beria elindeki kalemle önündeki kâğıda önce kısa bir şey yazıp ardından yazdığı şeyin üzerini çizdi:

NIKALI PETROVICH STAROSTIN

1930’ların ortalarında Spartak en keyifli dönemini yaşıyordu. Sovyet halkı içinse tam tersiydi.

Stalin’in acımasız uygulamalarına denk gelen bu dönemde çalışma kampları, idamlar, sürgünlerle birlikte halka zulüm uygulanıyordu. Beria için Starostin’e karşı son darbeyi vurmasını sağlayacak olaysa, Sovyet Kupasında yaşandı: Spartak yarı finalde Beria’nın çocukluk aşkı Dinamo Tiflis’i 1-0 yendi. Ancak maçtan sonra Tiflisli oyuncular itirazda bulundular ve yedikleri golde topun çizgiyi geçmediğini iddia ettiler. İtirazlarına yanıt gelene kadar Spartak final maçına çıkmış, finalde de Stalinist Leningard’ı 3-1 yenip şampiyon olmuştu. Beria anında devreye girdi. Kupa töreni yapılmasına rağmen iki maçı da iptal etti. Spartak’ın Dinamo Tiflis’le yeniden maç yapmasına karar verdi. İlk maçın hakemlerini de tutuklatıp, sürgüne gönderdi. Starostin’in öğrencileri, ikinci maçı da 3-2 kazandı. Beria son olarak, koltuğunu tekmeleyip, stadı terk ederken görüldü.

Bu kadarını kabul edilemezdi. Hemen bir emir çıkarttırdı: “Starostin kardeşler, hükümet karşıtlığı ve burjuva kültürünü övme suçlarından tutuklanacaktır. Ayrıca Spartak kulübü yolsuzluk yapmıştır ve Starostin kardeşler dolandırıcıdır.”

Bir sabah başına dayanan silahla uyanan Nikolai ve kardeşleri tutuklandı. Önce Lubyanka’da 2 yıl cezaevinde tutuldu, ardından Stalin’in ‘glug’ adı verilen çalışma kamplarına götürüldü. Bu sırada Komsomol’un dağıtıldığını, Kosarev’in idam edildiğini öğrendi, yıkıldı. Kendisini bekleyen sona dair ilk defa o gün umutsuzluğa kapıldı. Çünkü çalışma kamplarına girenlerin sağ çıkma şansı %30’du. Ayrıca sürgünler ve hapis cezaları da çoğunlukla ölümle sonuçlanıyordu. Fakat onun kaderinde, diğerlerinden farklı olmasını sağlayan bir şey vardı: Futbol!

10 yıllık çalışma kampı mahkûmiyeti sırasında bir gün, iki askerin konuşmasına şahit oldu:

-Bakalım bu sefer benim takımıma nasıl karşı koyacaksın?

-Nedenmiş o?

-Takımımın başında bir Starostin var!

-Gerçekten mi?

-Ne sandın…

-Hangisi peki?

-Aleksandr…

-Ha ha ha… O da bir şey mi? Benim ekibimde Nikolai var!

Gluglar’daki komutanlar arasında, kurdukları takımları maç yaptırma geleneği vardı. Starostin, duyduğu diyalogda kardeşinin adının geçmesine, onun hayatta olduğunu öğrenmesine o kadar çok sevinmişti ki, kendisinin de bir futbol takımına antrenör yapılacağını çok sonradan fark edebilmişti. Evet, ironik bir şekilde futbol yüzünden düştüğü bu dünya cehenneminden yine futbol sayesinde kurtulacaktı. Kamp yönetimi onu, Amur’daki Dinamo takımının başına geçirdi. ‘Dinamo’ da olsa, hayatta kalmak için kabul etmekten başka şansı yoktu.

Bu hareketlilik Stalin’in oğlu Vasili’nin de dikkatini çekmişti.

Orduda Hava Kuvvetleri Müfettişi olan Vasili aynı zamanda Hava Kuvvetlerinin futbol takımından da sorumluydu. Starostin’i yanına almak, VVS’yi çalıştırmasını sağlamak için çok uğraştı ancak her seferinde aynı engelle karşılaştı: Beria…

Starostin’le derdi bitmemişti. Stalin’in güvenliğini öne sürüp, Starostin’i Kırgızistan’a sürdü. Orada Keirat Almaty takımının başına geçirdi. Ama yaklaşıyordu, yaklaşmakta olan; Beria ise farkında değildi…Spartak’ın kurucusu o sürgünden bu sürgüne gidip gelirken Stalin’in beynindeki damar sertleşmesi onu yatağa bağlayacak olan felce sebebiyet vermiş ve yıl 1953’te Stalin ölmüştü.

Ölümünün ardından genel af ilan edildi ve Starostin kardeşler serbest kaldı.

Dışarı çıktığında artık korkması gereken bir Beria da yoktu: Stalin’in ölümünden sonra Başkan Yardımcılığı yapmış ancak, yıllar önce Stalin tarafından sürgüne gönderilen ‘yenilgisiz’ komutan Jukov’un intikamını almak için örgütlenen askerler tarafından ‘emperyalizm ajanı olmak’ suçlaması ile tutuklanıp, idam edilmişti.

Starostin 1954’te, yani sürgünden tam 12 sene sonra Spartak Moskova takımına döndü ve başkan oldu.

Ölümünden 4 yıl önceye kadar da aralıksız yönetici olarak görev yaptı. 1996 yılında, ardında müthiş bir hayat hikâyesi ve Abdullah Yüce’nin unutulmaz şarkısını hatırlatan futbol tutkusu bırakıp, göçtü:

“Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap...”

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı