Bu Kitaplar Bağımlılık Yaratabilir! Defalarca Okunsa da Asla Bıkılmayan Kitaplar

Bazı kitaplar var ki defalarca okunsa da bir türlü bıkılmaz ve tekrar tekrar raftan alınarak ilk sayfasından başlanır. Eğer siz de böyle bir kitap edinmek istiyorsanız, işte defalarca okunsa da asla bıktırmayan bağımlılık yaratan kitap önerileri...

Not: Kitap açıklamaları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

'Önerdiğimiz ürünleri seveceğinizi umuyoruz! Bu içerikten alışveriş yapmaya karar verirseniz, Onedio sayfadaki bağlantılardan gelir elde edebilir.”

*Satın aldığınız ürünlerde satıcılardan kaynaklanan sorunlardan Onedio sorumlu değildir.

1. Serenad - Zülfü Livaneli

Roman okumak istiyorsanız...

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.

1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.

Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

2. Kara Kitap - Orhan Pamuk

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya'yı karlı bir kış günü İstanbul'da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl'in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir. Okuyucu, bir yanda her bacası, her sokağı, her insanı başka bir esrarlı âlemin işaretine dönüşen İstanbul'da Galip'in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle tamamlayan Celâl'in köşe yazılarıyla karşılaşır. Eski cellatların hikâyelerinden Boğaz'ın sularının çekileceği felaket günlerine, kılık değiştiren paşalardan kültür tarihimizde kalmış esrarlı cinayetlere, karlı gecenin aşk hikâyelerinden yüzlerimizin üzerindeki anlamın sırlarına, İstanbul'un ücra ve karanlık köşelerinden gülünç ve tuhaf kişilerine, yakın tarihimizden günlük hayatımızın unutulmuş ve şaşırtıcı ayrıntılarına kadar uzanan bu araştırma Galip'i hem kayıp karısına, hem de hayatımızın içine gömüldüğü kayıp esrar doğru çekecektir.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

3. Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner

Kumral Ada Mavi Tuna’nın olay örgüsü; Ada, Meriç, Aras ve Tuna adlı karakterlerin etrafında şekilleniyor. Tuna, çocukluktan itibaren komşuları olan Ada’ya hiçbir şekilde karşılığı olmayan, fakat bir o kadar da derin bir aşk besliyor. Ada ise Tuna’nın ağabeyi olan Aras’a büyük bir bağlılık duyuyor. Bunun yanı sıra Ada’nın kuzeni olan Meriç de bu aşk üçgeninde kendine olağan dışı bir yer buluyor. Aşkın sonsuz labirentlerindeki çoklu karakter kadrosu ile öne çıkan bu roman hem ülkenin hem de Tuna’nın iç savaşı ile farklı bir derinlik kazanıyor.

Romanın giriş ve gelişme kısımlarında Aras ile Ada, ayrılmaz bir çift olarak anlatılıyor. Ancak Aras bir gün, talihsiz bir şekilde hayatını kaybediyor. Bunun üzerine Ada, kendini toparlayabilmek için türlü yollar deniyor ve en sonunda yurt dışına gitmeye karar veriyor. Döndüğünde ise Tuna ile ne kadar yakınlık kursa da Aras’ın hatırası aralarına aşılmaz bir duvar örüyor. Bunun üzerine Tuna, Ada’dan karşılık alamayacağını kavrayarak hayatına başka biri ile yeni bir yol çiziyor. Peki, her şey nasıl bir son bulacak? Romanın başında Ada’nın neden olduğu iddia edilen dehşet verici olayın aslı nedir?

Kitaba ulaşmak için tık tık.

4. Yaşama Uğraşı - Cesare Pavese

“İntiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmamasıdır. İntihar düşüncesine –bir alışkanlık haline gelen intihar düşüncesine– yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur. Sorumluluk, vicdan, irade gelişigüzel yüzüp durur bu ölü denizde, sulara gömülse bile rasgele bir akıntıyla yeniden ortaya çıkar. 

Asıl başarısız insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil –bunu kim başarmıştır ki– bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi küçük şeylerde başarısızlık gösteren insandır. Başarısızlığın en acısı budur.”

Oysa başarısız bir hayat değildi görünen. Ülkesinin en büyük edebiyat ödülü Strega’yı aldıktan birkaç hafta sonra bir otel odasında son verdi yaşamına Pavese... Belki de bu konudaki anahtar söz, “bir otel odasında”dır; yalnızlığını anlatırcasına... Belki satır aralarına gizlenen düş kırıklıklarındadır... 

Yaşama Uğraşı yazarın direnişle, siyasal mücadeleyle, kırık aşklarla, gönül yorgunluğuyla, sırtından vurulmalarla, kızgınlıklarla geçen yaşamını, entelektüel birikimini anlattığı, paylaştığı günlüğü... Paylaşmak istemediklerini zaten otel odasında küller halinde bırakmıştı...

Kitaba ulaşmak için tık tık.

5. Burukluk - E. M. Cioran

Kimi zaman ciddi, kimi zaman gülünç bir düşünce derlemesi olan Burukluk, ilk paragrafından son paragrafına aynı saplantıyı sürdürür: Hem kaygı hem gülümseme dolu bir şüpheyi muhafaza etmek.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

6. Doğunun Limanları - Amin Maalouf

Amin Maalouf, Osmanlı İmparatorluğu'nu, etnik çatışma ve çözülmeyi, Avrupa'yla Doğu'nun, dillerin ve dinlerin tanışma noktası Doğu Limanları'nı anlatıyor. İnce dokunmuş bir tarih örtüsüne işlenmiş kentler ve yaşamlar var bu satırlarda.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

7. Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez

Marquez’in içinde büyüdüğü kalabalık aile, eserinin ilham kaynağını oluşturuyor. Yazar, romanda kullandığı özgün anlatım biçimini; geleceğe dair öngörüleri olduğunu ifade ettiği babaannesinin, bu sezileri anlatırken izlediği yönteme dayandırıyor. Kitapta mekan olarak çocukluğunun geçtiği Aracataca kasabasını ele alan yazar, burayı Macondo adıyla ve olağandışı unsurlarla süsleyerek anlatıyor.

Yüzyıllık Yalnızlık; Buendia ailesinin, yapılan bir büyü sonucu akraba evliliği nedeniyle 100 yıl süren bir lanetle yaşamalarını konu ediniyor. Bu evlilik yüzünden domuz kuyruklu olan ailenin, lanetin sona ermesi için tüm üyelerinin ölmesi gerekiyor. Kitapta laneti başlatan olaylar, iki akraba olarak anlatılan Ursula ve Jose’nin evlenmesiyle gerçekleşiyor.

İkilinin doğan çocukları, başta normal bir görünüme sahip olarak dünyaya geliyor. Ancak zamanla türeyen ve soylarını çeşitli yerlerde yaşatan aile üyeleri, tekrar akraba evliliği yaptıklarında lanet gün yüzüne çıkıyor. Bir gün ailenin son üyesi olan Aureliano, kendi kaderlerinin Melquides adlı olağanüstü güçlere sahip bir çingene tarafından yazıldığı el yazmalarını okuyor. Kitabın anlatımı da esasında bu yazmadan oluşuyor.

Aureliano, yazmanın son kısmını okurken ailenin sonunun ve haliyle kendi ölümünün nasıl gerçekleşeceğini öğreniyor. Bu esnada ise köye, lanetli soyun tükenişini haber veren bir fırtına yaklaşıyor.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

8. Ölü Canlar - Gogol

Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852): Ukrayna’da, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı ve Kazak gelenekleri eserlerine yansıdı, Ukrayna halk kültürünün ögeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. Mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin öncüsü oldu. Bu yenilik, Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları, Petersburg Öyküleri ve Mirgorod Öyküleri’nde mizahın yanı sıra yaşam karşısında karamsarlık ve dünyanın kötülüğü üzerine düşünceleriyle şekillendi. Müfettiş adlı oyununda yozlaşmış bürokratları acımasızca alaya aldı. Gogol, Ölü Canlar adlı romanıyla 19. yüzyıl Rusyası’nda toplumsal düzenin ve bireylerin eleştirisini eşsiz bir başyapıt olarak ortaya koymuştur.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

9. Dinle Küçük Adam - Wilhelm Reich

Wilhelm Reich, Dinle Küçük Adam’da insan yaşamını temsil eden en önemli özelliğin “ilişkilerdeki doğallık ve saflık” olduğunu öne sürüyor. Bu güçlü özelliğin esasen tüm insanlarda var olduğunu söyleyen yazar, acımasız yaşam koşullarına sorgusuzca boyun eğmenin bunu zedelediğini savunuyor. Bu itaatkar tutumu fark etmeksizin geliştiren birey, bozulduğunda tüm insanların da kendisi gibi kötüye meyilli olduğunu düşünüyor. Aksine, doğal yani bozulmamış bireyler ise karşılaştığı herkeste saflık ve iyilik arıyor. Peki, sizce siz hangi taraftasınız? Ve tarafınızdan emin misiniz?

Kitaba ulaşmak için tık tık.

10. Başkaldıran İnsan - Albert Camus

'Başkaldıran İnsan', başkaldırının kendisidir, ama ılımlı ve insanın boyutlarında. 'Başkaldıran İnsan', adalete ve özellikle doğruluğa vurgundur, mutlak olan'ın iğvasından, mitoslardan, gurur, horlanma ve kanın romantik başdönmelerinden uzak durur. Ama insan, ne ise, o olmaya yanaşmayan tek yaratıktır. Bu yadsıma onu intihara mı, yoksa bir başkasını öldürmeye mi götürür? 'Hayır!' demeyi bilen insandır 'Başkaldıran İnsan', ama kime, neye, nerede, nasıl? Başkaldıran insanı kuşatan 'hayır'ın içeriği nedir? Bunun yanıtı 'Başkaldıran İnsan'da...

Kitaba ulaşmak için tık tık.

11. Yüzüklerin Efendisi - J. R. R. Tolkien

Dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkien'ın yapıtı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisi'ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar. 1997 ile birlikte, çok sayıda Türkiyeli okur da 'okumuş olanlar' safına geçme fırsatı buldu. Kitabın Türkçe basımı Yüzüklerin Efendisi'ne duyulan ilginin evrenselliğini kanıtladı.

Yapıtın bu başarısını taçlandırmak için üç kısmı bir araya getiren bu özel, tek cilt edisyonu sunuyoruz. Hem hâlâ okumamış, 'okuyacak olanlar' için, hem de bu güzel kitabın kütüphanenizde gelecek kuşaklara devrolacak kadar kalıcı olması için...

Yüzüklerin Efendisi yirminci yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında en başta geliyor; bilimkurgu, fantazi, polisiye, best-seller ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Bir açıdan bakarsanız bir fantazi romanı, başka bir açıdan baktığınızda, insanlık durumu, sorumluluk, iktidar ve savaş üzerine bir roman. bir yolculuk, bir büyüme öyküsü; fedakarlık ve dostluk üzerine, hırs ve ihanet üzerine bir roman.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

12. Dune - Frank Herbert

Okurlar tarafından 20. yüzyılın en iyi bilimkurgu yapıtı seçilen Dune serisi, yepyeni kapakları ve gözden geçirilmiş çevirileriyle 50. yılında İthaki'de.

Modern edebiyatın en epik mesih anlatılarından biri sayılan Dune, genç Paul Atreides'in hikâyesini anlatır. Atreides'in ailesi, evrendeki en önemli ve en değerli madde olan melanj 'baharatının' tek kaynağı olarak bilinen Arrakis gezegeninin kontrolünü kabul etmiştir. İmpatorluğun güçleri Arrakis'in kontrolü için birbirlerinin boğazına sarılırken, politika, din, ekoloji, teknoloji ve insani duyguların çok katmanlı, karmaşık etkileşiminden benzersiz bir hikâye doğacaktır.

Frank Herbert'ın yarattığı evren, yıllar boyunca milyonlarca okurun zihninde gerçekliğini kabul ettirdi ve bugün de ayakta.

İyi bir bilimkurgu ve iyi bir edebiyat yapıtı okumak isteyen herkesin yolu Dune serisinde birleşiyor… İthaki'nin yepyeni 'Bilimkurgu Klasikleri' dizisi Dune efsanesiyle başlıyor…

Kitaba ulaşmak için tık tık.

13. Sisle Gelen Yolcu - Jean-Christophe Grange

  • Ben gölgeyim.

  • Ben avım.

  • Ben katilim.

  • Ben hedefim.

  • Kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak.

  • Peki ya diğeri de bensem?

Kitaba ulaşmak için tık tık.

14. Hiç Kimse Sıradan Değildir - Markus Zusak

'Neden ben?' diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.

Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...

Hiç Kimse Sıradan Değildir.

-Markus Zusak-

'19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kâğıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikâyetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? 'Hiç' oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için.

Peki o halde, oyuna hazırım!'

Dilde sadeliği kullanma yeteneğini başarılı bir şekilde ortaya koyan Markus Zusak, Hiç Kimse Sıradan Değildir adlı eğlenceli olduğu kadar düşündüren romanıyla, herkesin yapabileceklerinin ötesine geçebileceğini en sıradan insanlar üzerinden göstererek zekâsını gözler önüne seriyor.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

15. Körleşme - Elias Canetti

d2hdivuvzlcc3x.cloudfront.net

Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olduğu tartışmasız kabul edilen Körleşme, Almanya'da edebiyatın, politikanın kirli gölgeleri altında yitip gitmeye yüz tuttuğu bir dönemde yazılmıştır. Ancak, Elias Canetti kurguladığı zaman ve mekân, kullandığı dil ve üslup, karakterlerindeki soyutlamanın isabetliliği ve bunları aktarmadaki başarısı sayesinde sınırları aşmış, evrenselliğin en üst boyutlarına ulaşmıştır.

Çoktandır kendi fildişi kulesine çekilmiş bir aydının trajedisinde cisimleşen Körleşme, insanoğlunun kendi eliyle kurduğu, sonra da kendisine yabancılaşmış, düşman kesilmiş bulduğu dış çevreyi, son derece özgün bir biçimde ve en uçta sayılabilecek araçlarla tasvir etmeyi başarıyor.

İnsanın gerçeklik karşısında ne ölçüde körleşebileceğini, her dönemde ve her toplumda rastlanabilen 'aymaz' aydın karakterinde ustalıkla yansıtan Canetti, düşünce ile gerçeklik arasındaki kopuşun hikâyesini anlatırken yarattığı dehşet atmosferiyle okuru derinden sarsıyor.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

16. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali

Konusu ile adından sıkça söz ettiren eser, Türk edebiyatının da en önemli romanları arasında gösteriliyor. Psikolojik bir anlatı olarak da ifade edebileceğimiz roman aslında üç ana tema etrafında şekilleniyor: Aşk, yalnızlık ve yabancılaşma. Kürk Mantolu Madonna, daha çok bir aşk hikayesi olarak görünse de romanda aslında bir insanın yalnızlaşma sürecine ve giderek topluma yabancılaşmasına şahit oluyoruz. Psikolojik tahliller çerçevesinde bu yabancılaşma ve yalnızlık duygusunu Sabahattin Ali o kadar iyi anlatıyor ki, okurken bize bu hisleri adeta yaşıyormuşçasına hissettiriyor.

Hüzünlü bir aşk öyküsü olan Kürk Mantolu Madonna, iki hikayeden oluşan bir anlatıma sahip. İlk hikayede Rasim adlı karakterin iş bulması ve Raif Efendi ile tanışması anlatılıyor. Kimseler ile konuşmayan sessiz sakin Raif Efendi’yi gözlemleyen ve onu daha yakından tanımak isteyen Rasim’in anlatımı ile Raif Efendi’yi dinliyoruz. Onun neden bu kadar yalnız ve topluma yabancı olduğunu ise kendisinin kaleme aldığı siyah kaplı defter aracılığı ile ikinci hikayede öğreniyoruz. İkinci hikaye Raif Efendi’nin kimselere söylemediği ve anlatmadığı bir aşk hikayesi ile başlıyor. Gençlik yıllarına gittiğimiz bu defterde Raif Efendi’nin Almanya’da bir resim sergisinde Maria Puder ile tanışması ve sonrasında birbirlerine aşık olmasının hikayesi içinde bir anda kendimizi buluyoruz.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

17. New York Üçlemesi - Paul Auster

d2hdivuvzlcc3x.cloudfront.net

'Sanki Fanshawe son yazdıklarının benim bu konudaki bütün beklentilerimi altüst edeceğini biliyordu. Bunlar, pişmanlık duyan bir adamın sözleri değildi. Sorumu soruyla yanıtlamıştı, bu yüzden her şey çok açık kalmıştı, bitmemişti, yeniden başlayacaktı. İlk sözcükten sonra yolumu şaşırdım, o dakikadan sonra ancak el yordamıyla ilerleyebildim, karanlıkta tökezledim, benim için yazılmış bir kitap beni kör etmişti.'

Çağdaş Amerikan edebiyatının en özgün yazarlarından Paul Auster'ın New York Üçlemesi, yazarın hayranlarının mutlaka okuması gereken üç kült kitabı birleştiriyor: Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda. Polisiye romanla postmodern kurmacanın bir harmanı olan ve kafkaesk bir üslupla örülen üçlemede yazar, okuru kilitli odalarda, geçmişte ve gelecekte, tuzaklı sokaklarda, çifte ve karanlık kişiliklerle donattığı kahramanlarının peşinde dolaştırırken, romanın her sayfasına dağıttığı ipuçlarına anlam vermeyi okura bırakıyor. Kahramanlarını, soyut ya da somut kilitli odalara sokarak özgürlüklerini ancak oradan kaçarak elde edebilecekleri bir dünya kuruyor. Sokuldukları kafesin sınırlarının nereye vardığını ancak kurtulunca anlayan kahramanlarına -ve okuruna- üzerlerindeki baskıdan kurtulma kapılarını açacak anahtarları da sunuyor. New York Üçlemesi, edilgen okur için yalnızca bir kilitli oda ya da aynalarla dolu birer koridor. Gerçek okur ise bu metnin, dünyayı başka bir açıdan göstererek ruhlarımızın çizgilerini yansıtan bir havuz olduğunu görecektir.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

18. Yüksek Topuklar - Murathan Mungan

Bu hacimli kitap orta yaşın kıyısındaki yalnız bir kadının 5 yaşında bir kız çocuğuyla başbaşa geçirdiği beş günde geçiyor. Kolay üstesinden gelinmiş bir zaman dilimi değil ama. Adeta minyatür bir günümüz kadın prototipi olan minik Tuğde ile yaşadıkları roman kahramanı açısından zengin ama ıstıraplı bir deneyime dönüşüyor ilerleyen sayfalarda.

Yüksek Topuklar, Murathan Mungan'dan İstanbul, özellikle de Beyoğlu ekseninde gezinen uzun bir gözlem ve deneyim kılavuzu olarak okunabilir.

Bundan birkaç yıl önce yazmaya karar vermiştim bu öyküyü.

Güzel ve uzun bir öykü olsun istemiştim. Her zamanki gibi onca iş, onca uğraş girdi araya; gündeliğin hayhuyunda başka öyküler, başka öykücükler; yalnızca yazılan, yazılmayı bekleyenler değil, yaşananlar da geçit vermedi... Sonunda, 'Bir gün yazarım, nasıl olsa bir gün yazarım,' diye beklettiklerimden biri olup çıktı bu da... Kimi zaman, yazdığımda, kim bilir nasıl müthiş bir kitap olacağını düşleyip, heyecanlandıklarımdan biri olarak geliyordu aklıma; kimi zaman da yazamadıklarımın yüreğimi daraltan ağır çeki taşlarından biri olarak... Bu tür 'muhasebeler' içinde bulunduğum ruh haline göre değişiyordu; belki yazacağı onca şeyi üst üste yığıp yıllar boyu onlarla birlikte gezen bütün yazarlarda böyle oluyordur. Artık onları bilemem. Ama her zaman söylerim, yazıp da, düşlediklerinizin ne kadarını yazabildiğinizi görmektense, 'bir gün yazdığımda nasıl müthiş bir şey olacak kim bilir!' diyerek kendinizi geleceğe ertelemeniz daha heyecan vericidir.

Bilirsiniz, insanları heyecanları yaşatır.

Buraya kadar söylediklerimden benim bir yazar olduğumu düşünmüş olmalısınız; hayır, değilim, ama öyle zannedilmek hoşuma gidiyor. Aslında yazıya gönül vermiş olduğumu, boş zamanlarımda, nasıl derler, 'kendi çapımda' öyküler, öykücükler, çeşitli denemeler yazdığımı, ne yazık ki, ancak birkaç yakınım biliyor. Onların da pek ciddiye aldığını sanmıyorum. Başarılı bir grafikerim, işime çok asılmamakla birlikte fena para kazanmıyorum; bunların bana yettiğini düşünüyor olmalılar. Yazdıklarımdan, yazmaya çalıştıklarımdan kimselere pek söz etmem; hem kendimi sahiden bir yazar olarak görmeyişimden kaynaklanıyor bu -insan kendini bir yazar gibi hissetmezse, başkaları için nasıl ikna edici olabilir?-; hem de heyecanlarıma kapılıp birkaç kez anlatacak gibi olduğumda, karşılaştığım genel bir kayıtsızlık, umursamaz tavırlar ya da anlattıklarımın başkaları tarafından inançsız gözlerle dinlenmesi, beni bu konuda iyice ürkek yaptı. Ben de bu arzumu kendime saklamaya karar verdim. Eğer günün birinde iyi bir kitap yazabilirsem, hepsinden öcümü almış olacağım.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

19. Zahir - Paulo Coelho

'Seni kendimden bile daha çok seviyorum.' Eğer bunu söyleyebilirsem kendimle barış içinde yaşamayı sürdürebilirim, çünkü bu aşk beni rehin aldı.

Ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan karısı Esther bir gün ansızın ortadan kaybolur. Esther kaçırılmış mıdır, öldürülmüş müdür, yoksa kocasını mı terk etmiştir? Çok sevdiği karısını bulmak için yanıp tutuşan yazar, Esther'in en son birlikte görüldüğü Kazak genci Mikhail'le birlikte Fransa'dan İspanya'ya, Hırvatistan'dan Orta Asya steplerine uzanan bir yolculukta bulur kendini. Bu büyülü yolculuk giderek bir 'iç yolculuğa' dönüşecek, yazar yazgının gücü ve aşkın doğasını yeniden keşfedecek, yaşamına yeni değerler biçecektir... Günümüzün en çok okunan yazarlarından Paulo Coelho, daha önce yayınlanan Simyacı, On Bir Dakika, Veronika Ölmek İstiyor gibi romanlarından sonra Zâhir'de de, okurlarını bir ruh yolculuğuna çıkarıyor. Zâhir'i okuduğunuzda, kendinizi daha derinden tanıyacaksınız.

Kitaba ulaşmak için tık tık.

20. Aylak Adam - Yusuf Atılgan

Türk edebiyatının en güçlü modernist romancılarından olan Yusuf Atılgan, ilk romanı Aylak Adam’la edebi ve sosyolojik olarak üzerinde hala durulması gereken meselelere değiniyor. Yarattığı Bay C. adlı başkahramanla yeni toplumdaki düşünen tüm beyinlerin bir temsilini oluşturan Atılgan, boşvermişlik içinde harcanan bir ömrün hikayesini anlatıyor. Günlerini zihnindeki içsel çatışmalarla geçiren bu isimsiz ana karakter, maddi durumunun da elvermesi sayesinde hayattaki farklı zevkleri deneyimlemenin peşinde koşuyor. Ancak hepsi bir yana, kadınlar dahi ona aradığı aidiyet hissini veremiyor.

Aylak Adam romanını kendi dönemine kadar verilen eserlerden farklı kılan faktörü, tekniğinin yanı sıra nihai sonsuzluğu oluşturuyor. Okurlarına her satırda Bay C.’nin akıbetini merak ettiren eser, aranan cevabı göreli bir biçimde sunmasıyla çok daha özgün bir nitelik kazanıyor. Peki, Bay C. acaba aradığı tatminkarlığa sonunda ulaşabildi mi? Yoksa 1959’dan beri aramızda dolaşıp hayatın anlamını aramaya devam mı ediyor?

Kitaba ulaşmak için tık tık.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Bu Liste Kaçmaz! Kitap Kurtları İçin 20. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı
Okuduktan Sonra Derin Düşüncelere Dalıp Uzun Süre Etkisinden Çıkamayacağınız Kitaplar
Kitap Okumaya Vakit Bulamıyorum Diyenlere Müjde! Sadece Bir Gününüzü Ayırarak Bitirebileceğiniz Kitaplar

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
19.04.2022

Kumral ada mavi tunayı hiç sevmiyorum ya

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ