Bu Kez Firavunlar Değil! Sıradan Biri İçin Hayat Nasıldı? Antik Mısır'ın Bilinmeyen 12 Gerçeği

Mısır denilince akla ilk firavunları geliyor. Etkileyici mimari becerileri, dini ve sanat mirası ile bize çok ilham verdiler. Peki ya sıradan Mısırlılar için günlük yaşam nasıldı? Burada, Mısırbilimci Joyce Tyldesley'in Mısır'da günlük yaşam hakkında bulduğu az bilinen 12 gerçeği sizlerle paylaşıyoruz...

1. Mısır'da sosyal hayat

Eski Mısır'ın nüfusunu bir sosyal piramit içinde düzenliydi. En altta köleler, hizmetçiler vardı. Çiftçilerin, kralın, seçkinlerin ve tapınakların mülklerinde çalışırlardı.

Ardından vasıflı ve yarı vasıflı zanaatkarlar geliyordu. Askerler ve denizciler. Mezar, tapınak gibi büyük devlet projelerinde çalışırlardı. Bunların üstünde katipler, muhasebeciler ve doktorlar da dahil olmak üzere eğitimli profesyonel sınıflar vardır.

Sonunda ise soylular ile Mısır'ın servetinin çoğunu kontrol eden seçkinler geliyordu.

Kraliyet ailesi, piramidin tepesinde müstesna ve uzak kalırken, devlet tanrılarıyla etkili bir şekilde iletişim kurabileceği düşünülen tek ölümlü olan kral veya firavun herkesten üstündü.

2. Aile ilişkileri

Mısır, antik dünyadaki en yüksek doğum oranına sahipti. Yine de, işler mükemmel olmaktan uzaktı. Hastalıklardan ve kazalardan kaçılamıyordu ve talihsizleri koruyacak bir refah programı yoktu. Aile, tek güvenilir destek mekanizmasıydı evliliğin romantik bir bağdan ziyade pratik olduğu, muazzam öneme sahip bir kurumdu.

3. Herkes evleniyordu... Tanrılar ve tanrıçalar bile.

Evlenmemiş bir adam eksik görülürdü. Erken evlenmeleri ve mümkün olduğunca çok çocuk babası olmaları tavsiye edildi. Ebeveynlerinin hayatlarını yaşamaya mahkum olan erkekler, babaları ve amcaları tarafından meslek ve meslek eğitimi alırken, kızlar annelerinden iş öğrenmek için evde kalırlardı. Genç yaşlarının başlarında kızlar evlenir ve döngü yeniden başlardı.

4. Evlilik içinde demografik roller önemliydi.

Karı kocaların evlilik içinde tamamlayıcı ancak farklı rolleri vardı. Kocası ev dışında çalışırken, ailesini besleyecek erzakları kazanırken, karısı veya ’evin hanımı' evi yöneterek yiyecek, içecek, giyecek ve temizlik hizmetleri sağlıyordu.

Mısırlı sanatçılar, bu geleneksel görev dağılımını yansıtmak için kadınları soluk tenli ‘iç mekan’ insanları, erkekler ise daha koyu tenli ‘dış mekan’ işçileri olarak tasvir ediyor.

5. Kadınlar erkeklerle aynı yasal haklara sahipti.

Çocuk bakımı, yemek pişirme ve temizlik önemli kabul edilirdi ancak arkeolojik veya yazılı kayıtlarda kadınlara dair pek bir bilgiye rastlanmıyor. Dolayısıyla Mısır'ın kadınları hakkında, onun erkeklerinden daha az şey biliyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey, kadınların eşdeğer sosyal statüye sahip erkeklerle aynı yasal haklara sahip olmaları. Bu onların kendi mülklerine sahip olmalarını ve bir erkek vasinin müdahalesi olmadan yalnız yaşamalarını da kapsıyor.

6. Evli kadınların çoğu hayatlarının çoğunu ya hamile olarak ya da emzirerek geçirdi.

Anneler, giysilerini çıkararak ve saçlarını açık kullanarak doğuma hazırlandığını belli ederdi. Bu, çok az kişinin kullanabileceği bir ayrıcalık olarak görülüyordu. Anneler bebeklerini üç yıla kadar emzirirdi.

7. Ev yapımında kerpiç kullanırlardı.

Mısırlılar kasabalarını ve evlerini kerpiçten inşa ederdi. Tapınakları ve mezarları içinse taş kullanırlardı. Bu malzemeyle inşa etmek hem ucuz hem de hızlıydı ama ne yazık ki zamanla neredeyse tüm kerpiç evler ve saraylar parçalanıp yok oldu.

Mutfağın üzerindeki çatıya, duman ve yemek kokularının kaçmasına izin verecek şekilde delik açarlardı. Bu evlerinin en önemli özelliğiydi.

8. Mısır verimli bir topraklara sahipti ve normal şartlar altında kimse aç kalmazdı.

Yiyecekler evde yetiştirilir, avlanılır veya pazarda takas edilirdi. (para yoktu.) Mısırlılar tarafından inşa edilen kuyulardan, Nil'den veya sulama kanallarından su elde edilirdi.

Tahıl, başlıca besin kaynağıydı. Herkes çok miktarda ekmek yerdi, tapınakları günlük yüzlerce somun adağı alan tanrılar bile. Sebzeler ve balıklar yaygın olarak bulunuyordu. Tavuk mevcut değildi. Süzme pipetle içilen bira, her öğünde tüketilen kitlelerin ana içeceğiydi. Şarap ise seçkinlerin ayrıcalığıydı.

9. İki cinsiyet de uzun ve serin tutacak beyaz elbiseler giyerdi.

Boyalı mezar duvarlarının çoğu, tarlalarda yürürken veya lezzetli bir ziyafetin tadını çıkarırken pırıl pırıl beyaz, karmaşık pilili giysiler giymiş Mısır seçkinlerini resmeder. Ancak bu çok idealize edilmiş bir görüntüdür. Arkeolojik kanıtlar, çoğu kadının modern Mısır köylülerinin giydiği pratik, sade, kollu elbiseler giydiğini gösteriyor. Bu elbiseler ketenden yapılmıştı; Eski Mısır'da pamuk ve ipek bilinmiyordu. Dokuma sandaletler ve üşüdüklerinde şal kullanırlardı.

Erkekler de benzer giyinirdi. Tarlalarda çalışırken uzun dış giysi yerine bir etek giyerlerdi. Nil'de temizlik maddesi olarak zengin bir mineral olan natron ile çamaşırlarını yıkarlardı.

10. Sağlık konusunda oldukça gelişmişlerdi.

Tedavi için bilimsel tekniklerin (gözlem ve teşhis) ve büyülü ritüellerin (büyüler ve tılsımlar) bir kombinasyonunu kullanırlardı. Hastalar reçeteli – özellikle etkili bir bileşen olarak kabul edilen insan sütü ile tedavi ediliyordu ve küçük çaplı ameliyatlar yapılıyordu. 

Mumyalama Mısırlıları iç organların düzenlenişinden haberdar etse de, vücut sistemini anlama şekilleri yanlıştı. Kalbe odaklanan, kan damarlarını, gözyaşı kanallarını ve sinirleri içeren bir ‘kanallar’ ağı olduğuna inanıyorlardı. Bu sistemdeki engeller vücudun farklı bölgelerinde taşkınlara ve kuraklıklara neden olur düşüncesine sahiplerdi.

11. Mısırlılar binlerce tanrıya tapıyordu.

Mısır inancı binlerce tanrı içeriyordu. Bu tanrılar, üstte ulusal olarak tanınan devlet tanrıları, ortada yerel olarak önemli tanrılar ve altta yarı tanrılar ve doğaüstü varlıklar olmak üzere  bir hiyerarşi içindeydi.

Kral ve rahipleri, devlet tapınaklarında önemli devlet tanrılarına ibadet ederken, tebaası neredeyse tamamen devlet dininden farklıydı. Bunun yerine, yerel tanrıların, yarı tanrıların ve doğaüstü varlıkların karışımına tapıyorlardı; resmi bir ibadeti olmayan ruhlar ve atalar.

12. Eski Mısır'da ölüm yaşamın mutlak sonu olarak sayılmazdı.

Mısırlılar, ölünün ruhu ile yaşayanların ülkesi arasında bir köprü oluşturabilmesi için cesedin canlı bir biçimde korunması durumunda yeniden yaşamanın mümkün olduğuna inanıyorlardı. Böylece, ölümden sonra mümkün olan en kısa sürede ceset soyulur, yıkanır ve mumyalanırdı. Ardından natron tuzu ile doldurulurdu. Tamamen kuruyana kadar 40 güne kadar bırakıldıktan sonra kurumuş vücut yağlanıp bandajlanarak defnedilirdi.

Ancak herkes bunu karşılayamazdı. Nüfusun büyük çoğunluğu basit çöl mezarlarına mumyalanmadan gömüldü. Peki Mısırlılar nasıl bir diğer hayat bekliyorlardı? Muhtemelen asla bilemeyeceğiz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir👇

Mısırlıların Tarihteki İlk Makyaj ve Güzellik Influencerları Olduğunu Gösteren 10 Gerçek
Antik Mısır'ı Yönetmiş Kadınlardan Biri Olan Hatşepsut Hakkında Daha Önce Hiç Duymadığınız 10 Gerçek
Eskiden Bu da mı Varmış? Gizemini Hala Çözemediğimiz Zamanla Yok Olmuş 10 Eski Buluş

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı