Bu Kazaklardan Film Olur!

Kazova işçilerini duymuşsunuzdur. 23 aydır tazminatlarını alabilmek için mücadele içindeler. Ancak bu arada boş durmayıp artık ipliklerden kazak ürettiler. İşte “özgür kazaklar”ın hikâyesi

Facebook’taki ‘Özgür Kazova’ sayfalarında “yüzde yüz koton, yüzde yüz yün, yüzde yüz patronsuz ürünler” mottosuyla satış yapıyor. İtalya, İspanya ve Sardunya Adası’ndan bile sipariş alıyorlar.

Tekstilde çalışan emekçiler onlar... Çoğu uzun yıllardır sektörde. Ekmek paralarını buradan kazanıyorlar. Kazova Triko işçileri, patronlarının maaş ödeyememesinden çalıştıkları fabrikanın kötü durumda olduğunu anlıyorlar, “Bir gün düzelir” ya da “Şu işi teslim edelim de şirkete para gelsin” gibi düşüncelerle çalışmaya devam ediyorlar. Ancak tüm çabaları sonuçsuz kalıyor ve bir gün o tatsız haberi alıyorlar.

Patronları tüm işçileri çağırarak bina satıldıktan sonra tazminatlarını alabileceklerini, fabrikanın 1 hafta kapalı kalacağını, bu süreçte işe gelmelerine gerek olmadığını söylüyor. Fabrikanın kapısına kilidin vurulduğu 30 Ocak 2013’te, 4 aylık maaşları ve tazminatları içeride kalan çaresiz işçiler, umutla beklemeye başlıyor. 1 hafta sonra patronun avukatı işçilere bambaşka bir tablo çiziyor. Kazova’nın parası olmadığından, makinelerin para etmediğinden, ödeme yapılamayacağından bahsediyor ve diyor ki: “Size senet vereceğiz.” İşçiler senetleri kabul etmeyince tatsızlık çıkıyor ve elleri kolları bomboş evlerine dönüyorlar. Zaman içinde avukatlara danışıyor ve bekliyorlar. Kendilerine verilen sözlerin tutulmaması, “Hakkımızı aldık” şeklinde belgeler imzalatılmak istenmesi, fabrikada işleyen dokuma makineleri ve yünlerin bir gecede kaçırılması sabırlarını taşırıyor. Ve fabrikada çalışan 94 işçi, 22 Şubat’ta yaptıkları eylemle mücadeleye başlıyor. 11 işçi, kıdem tazminatını alma umuduyla ekipten ayrılıyor. Çünkü onları “Eylem yapanlara tazminatları ödenmeyecek” diyerek korkutuyorlar. Geride kalanlar eylemlerinden vazgeçmiyor.

İstanbul’daki atmosfer de buna müsait zira Gezi Parkı olaylarının yaşandığı bu dönemde, gençler parkta ağaçlar için nöbet tutarken onlar da Kazova Triko’nun Bomonti’deki binasının önünde çadır kuruyorlar. Bir gün patrona denk gelip alacaklarını isteme ümidiyle...

Bu zaman zarfında bazı arkadaşlarının patronla işbirliği yaptığını, işten çıkarılışlarının da aslında çok önceden planlandığını öğreniyorlar. Böyle çadır kurmayla, eylemle, halaylarla bir yere varamayacaklarını anlayınca 72 gün sonra fabrikaya girmeye karar veriyorlar. Neticede para kazanmaları ve çocuklarına bakmaları gerekiyor. Serkan Gönüş o günü şöyle anlatıyor: “İçerisi inanılmazdı. Jeneratör kesilmiş. Makinelerin motorları alınmış. Kolilerin hepsi boştu. Hacizli makineleri bırakmışlar ama onları da dağıtmışlar.” Tek şaşkınları bunlar olmuyor. İşçiler fabrikaya girince patronları şikâyet ediyor ve Terörle Mücadele ekipleri fabrikaya geliyor. Gönüş devam ediyor: “Biz içerideyiz. O binayı sonradan alan Osman Çelik, bir olay olduğunu görüp geliyor ve ekiplere, ‘O arkadaşlar bizim misafirimiz’ deyince olay çözülüyor. Alacağımız olduğunu öğrendiği için bize destek oldu, sağ olsun. Biz sadece hakkımız olanı istiyorduk ve düştüğümüz hale bakın. Yasaların boşluklarından yararlanıyorlar. Böyle olduğu sürece sıkıntılar bitmez.”

İşçiler, fabrikayı gezerken çatıda numune kazaklar buluyor. “Bunları diksek, satsak ve gelen parayla da makinelerin eksiklerini tamamlasak” diye düşünüyorlar. Ufak bir hesapla bunun iyi bir fikir olduğuna karar vererek kolları sıvıyorlar. Gönüş, yeniden üretime başlama maceralarını şöyle anlatıyor: “Fabrikayı boşaltırlarken tenezzül edip artık iplikleri almamışlar. Biz de bu iplerle kazak yapmaya karar verdik. Bir dostumuz fabrikanın önünde bir gece düzenledi bizim için. Yere kırmızı halı serildi. Sanatçılar katıldı, kazaklarımızı giydiler. Söylenene göre 2 bin 500 kişi varmış. Bütün gazeteler geldi. O günden sonra adımız Portekiz, Polonya, Japonya, Çin’de duyuldu. Ve hayatımızda yeni bir sayfa açılmaya başladı.

Fabrikayı satan alan Osman Çelik, Kazova Triko’nun da bulunduğu binayı olaylardan habersiz aldığı için işçilerin durumunu görünce onları bir süre idare ediyor. Yaptıkları kazakları orada satmalarına izin veriyor. Ancak bir süre sonra işçilere yeni bir teklif sunuyor, “Şu ana kadar kazandığınız para sermayeniz olsun, bir dükkân tutun, ben sizi taşıyayım.” Kağıthane’de bir dükkân tutuluyor böylece. Bir süre sonra Rami’de bir yere geçiyorlar. Bu arada ekip arasında anlaşmazlıklar çıkıyor. Ve ikiye bölünüyorlar. Bomonti’de kalan ekip, hazır kazak alıp satmaya başlıyor. Onların ismi “Diren Kazova”. Kendi emeğiyle, kooperatif olarak yola devam etmek isteyenler ise “Özgür Kazova” olarak ayrılıyorlar. Özgür Kazova, 4 kişiden oluşuyor. Serkan Gönüş, Aynur Aydemir, Yaşar Gülay ve Muzaffer Yiğit. Onlara zaman içerisinde İtalyan Lena Annalena Di Giovanni ile Şenay Yamak da katılıyor. Şimdi önlerinde tek bir engelleri kaldı. 27 Ocak’ta hacizli makinelerinin satışı olacak. Ve satıştan sonra Özgür Kazova’da hayat yani üretim yeniden başlayacak. Şimdilik ellerinde kalan kazakları Facebook’tan satışa sunuyorlar. ‘Özgür Kazova’ diye 6939 kişinin beğendiği bir sayfaları var. Ve orada mücadelelerini anlatarak “Yaşasın patronsuz üretim!” diyorlar.

İşçilerden Serkan Gönüş, “Artık para kazanmamız gerekiyor. 2 senedir üstümüze bir şey almıyoruz. Ailelerimiz bize destek oluyor. Bu hacizli makinelerin satışı gerçekleşince rahatlayacağız umarım. Sıfırdan başlayacak olsak da amacımız kooperatif olarak yola devam etmek” diyor. 3.5 senedir burada çalışan Gönüş, 42 yaşında. Mücadelenin ilk gününden bugüne çok yol aldıklarını söylese de, daha bir o kadar yolları var, bunu biliyor. 26 yıldır Kazova’da çalışan ve modelini hazırladığı “Muzo” adlı bir kazağı bulunan Muzaffer Yiğit ise 43 yaşında. Davası hâlâ sürüyor. “Bir sürü problem yaşadık. Tamam davayı kazanacağım ama muhatap bulamadıktan sonra ne işe yarayacak ki? Hepimiz ekmeğimizden olduk” diyor. 8 senedir Kazova’da çalışan Aynur Aydemir de burayı ayakta tutmaktan başka şanslarının kalmadığını anlatıyor: “Biz alın terimizle işimizi sürdürmek istiyoruz. Eğer Kazova işçisiyseniz kimse sizi işe almak istemiyor. Bu süreçte işe ihtiyacım vardı ve bir otelde günlük temizlik işçisi olarak çalıştım. ‘Milletvekilleri gelecek’ diye apar topar otelden çıkarıldım. Çünkü GBT’de eylemci görünüyorum. Bundan sonra hayatımız bu fabrika. Arkamızda bir patron olmadan burayı sıfırdan kurmak zor. Ama eğer başarabilirsek Türkiye’de bir ilki gerçekleştireceğiz. 2 yıldır evimize para götürmüyoruz. Ailelerimiz de zorluk çekiyor.

Çocuklarımızı zor şartlarda okutuyoruz ama güzel olacak diye bekliyorum.” 2 senedir Kazova’da çalışan 47 yaşındaki Yaşar Gülay ise “Kazova şirketi bunca şeye rağmen hâlâ iflas vermemiş. Akıl alır gibi değil” diyor. Ekibe sonradan katılan 37 yaşındaki Şenay Yamak, 3 haftadır işçilerle birlikte. Süreci, işe başladıktan sonra öğrenmiş. Burada yemek de yapıyor, üretim de. Ekibin en enteresan üyesiyse 35 yaşındaki İtalyan tasarımcı Lena Annalena Di Giovanni. Cambridge Üniversitesi’nde araştırma yaparken arkadaşları vasıtasıyla bu ekiple tanışıyor. Onlara destek olmak için gelmiş ama artık o da ekibin bir parçası. Kendi modellerini yapıp internetten satan Giovanni, Özgür Kazova için de tasarımlar yapıyor. 

Ellerindeki ipliklerle 4 çeşit renkte kazak üretebiliyorlar. Modeller kime aitse onun ismi konuluyor; “Muzo” ve “Aynur” gibi. Kadın ve erkekler için sınırlı sayıda ve bedende üretim yapabiliyorlar. Daha önce ürettikleri kazakların satıldıkları yerler; Taksim Muaf, Kadıköy Son Gemi ve Ankara Roxanne Pub. Kazakların içinde de ‘Patronsuz Kazak’ etiketiyle mücadelelerini anlatıyorlar

BAĞLANTILAR: Özgür Kazova , Facebook Sayfası , E-mail: patronsuz@gmail.com

KAYNAK: Habertürk

Popüler İçerikler

Beklenen Gün Geldi: Birbirinden Ünlü İsimler Saygı1 Formatının İkinci Konuğu Sertab Erener İçin Sahneye Çıktı!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Bahis Reklamı ve Teşvik İçin Soruşturma Başlatılmıştı: RTÜK Başkanı TV8 İçin İnceleme Başlatıldığını Açıkladı!