Cemaatlere kimin yardım ettiği, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay’ın mahkemeye sunduğu belgede kanıtlanmış durumdadır. 2003 yılında dönemin Dışişleri Bakanı’nın imzasını taşıyan iki ayrı gizli yazıyla, Türkiye’nin dış temsilciliklerinin cemaatlere yardımcı olunmasını istenmiş, Cumhuriyet bu yazıları bastığı için DGM’de hakim önüne çıkmıştır. Dolayısıyla cemaatlere kimin yardım ettiği mahkeme kayıtlarında vardır. “Ne istiyorlardı da vermedik” diyen zihniyetin bugün yüzsüzce önüne geleni cemaate yardım suçlamasıyla tutuklatması ahlaksızlıktır.
Basın tarihimizin en ahlaksız ve vicdansız kararlarından biri olarak tarihe geçecek olan bu karar, tüm ortakları için utanç vesikası olacaktır. Ancak bugün, Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yeni bir başlangıcın da müjdecisidir. Çünkü alınan bu karar, Erdoğan ve ekibinin korkularının tescilidir. Korkularına esir olmuş bu sözde iktidar sahipleri, kaçak saraylarının içinde kendilerine yarattıkları dünyadan başlarını dışarı her uzattıklarında, yalnızlıklarıyla baş başa kalacaklardır.
“Bizler casus değiliz, hain değiliz, kahraman değiliz. Bizler gazeteciyiz. Burada yapılan şey de baştan sona gazetecilik faaliyetidir” diyen Can Dündar’ı ve “ Bir gazeteci, ülkesinin tehlikede olduğunu görüyorsa bu haberi yapmak onun görevi, zorunluluğudur ” diyen Erdem Gül’ü en içten duygularımla kucaklıyorum.