Bu İsmi Tanımıyorsanız Çok Ayıp Ediyorsunuz! İlk Yerli Uçağımızı Üretip, Ülkemizi Demir Ağlarla Ören Adam: Nuri Demirağ

Hayat hikayesini öğrendiğinizde 'Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz' demekten kendinizi alamayacaksınız.

Kaynak: 1, 2, 3, 4

1886 yılında Sivas’ın Divriği ilçesinde doğdu. Babasını henüz 3 yaşındayken kaybetti. Bu yüzden geçim derdi olunca, okula giderken çalışma hayatına da atılmak zorunda kaldı.

Başarıya giden yolu, zekası ve azmi sayesinde çok erken yaşlarda başlamıştı. Ortaöğrenimini tamamladıktan sonra okuldaki başarısı sayesinde öğretmen yardımcısı olarak bir süre kendi okulunda görev yaptı.

Okulu bitirdikten sonra, 17 yaşındayken, Ziraat Bankası’nın açtığı sınavda başarılı olunca Ziraat Bankası Kangal Şubesi’nde işe girdi.

1909 yılında ülkede büyük bir kıtlık vardı. Depolarda terk edilmiş buğdayı halka neredeyse bedavadan verdi. Bu yüzden halk ve devlet tarafından takdir edildi.

Sivas halkı tarafından seviliyordu. Maliye Bakanlığı sınavını kazanıp, yeni görevine başlayacağı İstanbul’a gitmek üzere kentten ayrılacağı gün tüm halkın ağlayarak kendisini yolcu etmeye geldiğini görünce, o da ağlayarak ayrıldı.

Halkın bu hareketi onun cesaretini ve azmini pekiştirdi. Kendini tam anlamıyla memlekete adayacaktı.

İstanbul’daki görevinde, yine halkın çıkarı doğrultusunda çalışmasını sürdürdü. Engelleme çabaları olmasaydı, Taksim Kışlası ve Talimhane, göz göre göre Fransızlara verilecekti.

Yeni görevi sırasında üst makamların işgalcilere gösterdiği ayrıcalıklara dayanamadı ve “Ulusal onuru ve şerefi üç buçuk ayaktakımının ayakları altında çiğnenen bir hükûmete memurluk edemem” diyerek devlet görevinden istifa etti.

O güne değin biriktirdiği tüm parasıyla iş hayatına girmeye karar verdi ve o yıllarda yabancıların tekelinde olan sigara kağıdı işine girdi, ilk Türk sigara kağıdını üretti.

Bu, yalnızca ekonomik açıdan değil, siyasal açıdan da büyük bir cesaret isteyen girişimdi. Ürettiği ürüne “Türk Zaferi” adını vererek zafer ve memleket sevgisi vurgusunu gösterdi.

Bu ilk girişiminden büyük kazanç elde edince ne kadar idealist bir insan olduğunu daha net göstermeye başladı.

Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ne katıldıktan sonra yöneticilerden biri oldu ve Anadolu’ya yardım gönderdi. İthalat ve ihracat yapmaya başladı.

40 yaşına bastığı gün ne kadar hayırsever bir kişiliği olduğu bir kez daha anlaşıldı. Öldükten sonra servetinin bir kısmını ailesine bir kısmını ise yaşarken yapmaya başarılı olamayacağını düşündüğü yararlı kuruluşlar meydana getirilmesi ve sürdürülmesi için bağışladı.

Cumhuriyet’in ilanından sonra, Fransızlar üstlendikleri demiryolu yapımını bırakınca kardeşini memurluktan ayırarak bu işi üstlendi.

Demir yolu ağı ile kentlerin birbirine bağlanmasını sağladı. Demir yolu işinde kimi zaman işçilerle birlikte omuz omuza çalıştı.

Yaptığı işleri kişisel çıkarından çok memleketin çıkarını düşünerek yaptı ve bundan övünç duydu.

Atatürk, Mühürdarzade olarak tanınan iki kardeşe bu hizmetleri nedeniyle "Demirağ" soyadını verdi.

Onuncu Yıl Marşı'ndaki 'Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan' mısrasında da Nuri Demirağ etkisi vardır.

Ayrıca Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesini yaptı. Bu projede köprünün içinden geçecek bir tren yolu da olacaktı.

4 yıl süren araştırmalarının sonucunda hazırladığı proje, hükûmete gönderildi. Hükûmet mali kaynak yetersizliği ve İstanbul'un siluetini bozar düşüncesi gibi çeşitli nedenlerle projeyi reddetti. Siyasi açıdan önü ilk kez tıkanmaya başladı. Bu olumsuz durum devam edecekti...

1973'te yapılan köprü, aslında 1930'ların sonunda bitmiş olabilirdi! 1973'te de belki çoktan 2. bir köprü yapılmış olacaktı.

Büyük fikirleri devam ederken bir yandan da tarihi çeşmeleri yeniden ayağa kaldırdı.

Bu geleneğini yıllarca sürdürdü. Toplam 43 çeşme yaptırdı.

1933 yılında Keban Barajı projesini ilk kez dile getirdi fakat destek alamadı. Keban Barajı bu fikirden 33 yıl sonra yapılabildi.

Bursa’da Sümerbank Merinos Fabrikası’nı yaptı. Daha sonra yabancıların tekel oluşturarak çimentoyu 33 liraya satmaya başladıklarını görünce çimento fabrikası kurmak istedi. 13 liraya satmayı önerdiği halde fabrika kurmasına izin verilmedi.

Türk Hava Kurumuna yurt dışından uçak almak için bağış kampanyası başlatılınca Nuri Demirağ'a şu soru yöneltildi: “Siz kuruma ne vereceksiniz?”

Yanıtı mükemmeldi: “Siz ne diyorsunuz! Benden ulus için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir ulus uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşama aracını başkalarının bağışından beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya adayım.”

Yani para verip yurt dışından uçak almak yerine kendi uçağımızı kendimiz yaparız diyerek uçak fabrikası kurmaya karar verdi.

1932 yılında gözlerini Türk semalarına diktiğinde orada Türk yapımı kartalların uçuşmadığını görerek yeni bir şevke ve gayret aşkına kapılmıştı. O tarihlerde şu cümleyi söylemişti:

“Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkûmdur.”

Ve dediğini yaptı. Eşi benzeri olmayan bir vatanperver olarak uçak fabrikası ve uçuş okulu için çalışmalara başladı.

Yurt dışında incelemelerde bulunduktan sonra yurt dışından lisans almak istemeyip Türk tipi uçakları yapacağını şu sözlerle dile getirmişti:

“Avrupa’dan Amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise büyük bir sır, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Bununla birlikte kopyacılık sürdürülürse modası geçmiş şeylerle boş yere zaman geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem uçaklarına karşılık yepyeni bir Türk tipi yaratılmalıdır.”

1940 yılında Yeşilköy Gök Okulu’nu kurdu. Burada pilotlar yetiştiriliyordu.

Şu anki İstanbul Atatürk Havalimanı’nın bulunduğu alana Nuri Demirağ sahipti.

"Nu.D" adlı uçaklar yapıldı. Yüzde yüz yerli ve milliydi her biri. Saatte 325 km yapabilen, 5000 feet'e kadar yükselebilen, hiç durmadan 1000 km uçabilen, çift pilot kumandası bulunan uçaklardı.

Uçaklarının güvenilir olduğunu ve okulundan mezun pilotların başarılı bir biçimde yetiştirildiklerini kanıtlamak için, kendi fabrikasında yapılan uçağa önce kendi biniyor, pilot koltuğuna da kendi pilot okulundan mezun olan oğlunu oturtuyor ve kendi yaptığı uçağı, kendi okulunda yetiştirdiği kendi oğluna kullandırarak, göklere yükseliyordu.

Türk Hava Kurumu, Demirağ Uçak Fabrikası’na 10 adet uçak ve 65 adet planör siparişi verdi.

1940 yılında Nuri Demirağ'ın uçak fabrikası tarafından Nud.36 eğitim uçağı 24 adet, 1944 yılında ise Nud.38 altı kişilik yolcu uçağı üretildi. Bu ilk yerli yolcu uçağı, dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. Bu uçaklarla seferler yapılmaya başlandı.

Nuri Demirağ’ın uçak işlerinin sekteye uğraması mühendis Selahattin Alan’ın (Türkiye'nin ilk uçak mühendisi) yaptığı bir deneme uçuşunda kaza yapıp vefat etmesiyle başladı.

Bu bir başarısızlık mıydı? Elbette değildi. Sadece bir kazaydı. Pilot çevredeki hayvanlar piste girmesin diye açılan hendeği görmediği için böyle bir kaza olmuştu, uçak kaynaklı bir sebep bile değildi.

Bu yüzden Türk Hava Kurumu sipariş ettiği 65 uçağı almaktan vazgeçti. 

İş yargıya taşındı fakat Demirağ adına olumsuz karar verildi.

Oysa Nuri Demirağ uçakların en güvenli ulaşım araçları olduğunu üstüne basa basa söylemişti. Kurulduğu günden beri 16 bin saat uçuşun yapıldığı, 290 pilotun yetiştiği Gök Okulları'nda hiçbir kaza meydana gelmemişti.

Bilirkişi raporları da lehine olmasına rağmen, mahkeme kararları hep aleyhine neticelendi.

Ayrıca, uçakların yurt dışına satılmaması için bir de kanun çıkartıldı. Bu nedenle İspanya, İran ve Irak’ın verdiği uçak siparişleri de iptal edildi.

Yurt dışından alınan siparişler engellendiği için elde kalan uçaklar hurdaya gitti.

Görsel: Gök Okulu'nun ilk mezunlarından, 2011 yılında hayatını kaybeden pilot Mehmet Kum, Nu.D marka uçakların motorlarını gözden geçirirken.

Nuri Demirağ bu gelişmeleri belgelerle anlatıp, yaptığı toplam masrafın 1,5 milyon lira olduğunu belirttikten sonra cümlesini şöyle bitirmişti:

“Hoş, karakterim buna müsait değil ama, bu parayla farzı-muhal 15-20 adet han-apartman yaptırır, senede 150-200 bin lira gelir alarak istediğim gibi yaşardım fakat yapmadım.”

Siyasilere yazdığı mektupta, olabilecek her şeyi tek tek sıralayarak konunun milli politika açısından önemini vurguladı ve isteklerini gayet mahcup bir şekilde duyurdu.

Dikkate alınmadı.

Türk Hava Kurumu Fransa’dan uçak istedi. Nuri Demirağ 10 milyonluk zararını sineye çekti.

Nuri Demirağ, 'Bütün isteğim Türk gençliğinin kanatlanmasını görmektir. Bu yolda bütün kişisel servetimi adamış bulunuyorum. Gerekirse sırtımdaki gömleği bile bu amaç uğruna satmaya hazırım.' diyerek niyetini belli etse de, yerli uçak hikayesi kötü sonla bitmişti.

Yeşilköy'deki arazisi daha sonra devletin oldu.

Nuri Demirağ yılmadı, projelerine ve girişimlerine devam etti.

Karabük’te Demir Çelik fabrikasının yapımına başladı. Köy-kent projeleri geliştirdi. Ülkenin yer altı kaynaklarının, madenlerin, petrolün kullanımı için planlar hazırladı. Maden ve sanayi kentleri tasarılarını yaptı.

Çıkarılan siyasi zorlukları aşmak için ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’ni 1945 yılında kurdu.

Parti propagandası yapmak için ilk yerli radyoyu kurmak istedi, engellendi. Gazete kurma girişimi de aynı şekilde engellendi ve Milli Kalkınma Partisi’yle başarılı olamadı.

1954 yılında, Demokrat Parti listesinden milletvekili oldu. “Makam ve memuriyet güçlerini kötüye kullanarak kamu düzenini çiğneyen ve genel ahlakı bozanlar hakkında cezai yaptırım” isteyen yasa önerisini meclise sundu. Çölleşme, tarım ve hayvancılıkta gerileme, enerji, barajlar, köprüler, limanlar, körfezler, uluslararası işbirliği ve dayanışmalar meclis kürsüsünden ulusun temsilcilerine aktarmaya çalıştığı şeylerden bazılarıydı.

Türk Hava Kurumunun Ankara'daki uçak ve motor fabrikası da yeterli miktarda uçak siparişi alamadığı için krize girdi ve 5 Nisan 1952'de yapılan anlaşma ile 4 milyon lira karşılığında MKE'ye satıldı.

Demirağ, 1957 yılında, meclisteki kötü gidişi ağır bir dille eleştiren tarihi bir konuşma yaptı.

Çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliğinin ve uçurumun kapatılmasını isteyen yasa teklifini sundu. Bu konuşmayı yaptığı yılda hayallerini sonraki nesillere bırakarak hayata gözlerini yumdu.

Nuri Demirağ ABD'de yaşasaydı kim bilir belki de Boeing'in sahibi olurdu. Ayrıca böyle bir hikaye, The Aviator tarzında bir filminin yapılmasını hak ediyor.

 Ayla'nın, Devrim Arabaları'nın yapımcılarına duyurulur.

İyi bir insan demiştik. Evsiz-barksız kalan Nazım Hikmet'e ve Neyzen Tevfik'e bir ev vermişti.

Filozof Ali Rıza Bölükbaşı'na da evini açardı.

Değeri yıllar sonra anlaşıldı, hiç değilse memleketi Sivas'taki havaalanına Nuri Demirağ'ın ismi verildi.

Atatürk'ün de dediği gibi; “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından emin olamazlar.”

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
YORUMLAR
24.12.2020

burdaki yazıları baz alarak baktığımda bana göre milliyetçilik böyle bişey..adam ülke için gereken ne varsa yapmaya çalışmış..sonra sabote edilmiş bana kalırsa..haksızlığa uğramış yılmamış yine çabalamış ülkesi için..neden ülkeyi kalkındırmak yerine dışa bağlı olunuyor..ah atam tüm dünyayı dize getirmiş ama ne yazık ki ülke o konumdan yavaş yavaş aşağılara inmiş..bu devrin içler acısı haline hiç girmiyorum :( allah rahmet eylesin..nur içinde yatsınlar

24.12.2020

Adam yılmamış ne yönden engellendiyse ülkesi için diğer yöne yelken açmış.Bana milliyetçilik nedir deseler Nuri Demirağdır derim.

Pasif Kullanıcı
24.12.2020

Aklın almayacağı şekilde Atatürkçü olsam bile Ismet Inönü'den sırf bu adam yüzünden nefret ediyorum iste. Milliyetçiliğin tanımı olan Demirağ'ın elinden tutulabilseydi, bambaşka olabilirdi sonucları.. Bir de bugün milliyetçi olduğunu iddia edenlerle bir kıyaslayalım: Bugunkuler şoförleri ile yatıp; bunu açıklayıp helal olsun damgası alacaklarına, kasede boyun egip hırsızın köpeği olmayı seçenlerden ibaret..

24.12.2020

Tek düşündüğü bilimdi, halktı, vatandı, topraktı. Çok büyük adamdı. Şimdi bile memleketinde Sivasta herkes onu çok seviyor. Saygı duyuyor. Hep engellendi. Ne yapmak istese engellendi. Yardımı dokunacak her şeyi yapabilirdi, engellendi. Çiftçiyi desteklerdi. Durumlarını hep takip ederdi. Şimdi ben Sivas Nuri Demirağ Hava Limanına ne zaman gidip oradan uçsam onun yapabileceklerini düşünüyorum. Yapabilirdi, eminim, yapabilirdi, YAPAMADI...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ