'Bu Gerçeği Göremiyorsan Satılmışsın' Sözünün ve Tutarsız Seçim Tahminlerinin Ardında Saklı Etki: Yankı Odası

'Nasıl bunları göremezsin, sen kimden emir alıyorsun?'

Bu itham sadece siyasi üslubun yansımaları değil, insan zihninin kendi kendini manipüle etmesinin bir sonucu. Bir adı bile var: Yankı odası. Gelin, fikirlerimizi savunurken hangi hatalara düşebiliyoruz, psikoloji bilimini de yanımıza alarak anlamaya girişelim.

Düşünceleri paylaştığımız mecra sosyal medya üzerinden evrildikçe bizim reflekslerimiz de büyük bir değişime uğradı.

Somut iletişim şekillerinde isteğimiz dışında şans eseri de olsa karşılaşabildiğimiz, 'görmezden gelemediğimiz' insanlardan bahsederken bir sosyal medya hesabında arkadaş listemiz yahut takip ettiklerimiz tamamiyle bizim seçimlerimizle şekilleniyor.

Yani görmek istediklerimizle.

Hatta Twitter ve Instagram gibi sosyal mecralarda kullanılan algoritmalar görmek istediklerimizi de filtreleyerek 'daha çok görmek istediklerimizi', bizim fikir ve beklentilerimizi doğrulayanları öne çıkarıyor.

Bu özelleştirmeler sonucunda şuna benzer bir görüş açısına sahip oluyoruz. ☝️

Bizimle aynı görüşteki insanlarla fikirsel olarak toplandığımız, tüm verileri seçici olarak, bazen de suni biçimde edindiğimiz bu dar alana yankı odası deniyor. Tıpkı sesimizin yakınlandığı bir oda gibi birbirini doğrulayan fikirlerin uçuştuğu ve aynı yönde fikirlerin bu akışa dahil olduğu, aksi fikirlerin anında derdest edildiği bu oda masumane bir oda gibi görünebilir, aslında bazı irrasyonel tutumlarımızın temeli bu odada yatıyor.

Yankı odamızda yankılanan fikirler bir noktadan sonra o kadar sık doğrulanır ki bize sahih bilgiler gibi görünmeye başlar, sonrasında diğer fikirlere karşı kör hale geliriz.

Seçim gibi önemli olaylarda haber kaynaklarımızı Twitter'dan seçmemizi bir örnek olarak alırsak yeni medyanın bu etkiyi nasıl beslediğini görebiliriz. Sosyal medyanın daha da demokratikleştirmesini beklediğimiz iletişim aslında kutuplarına daha fazla çekilmeye mahkûm.

Bu etkinin sosyal medyayla hayatımıza girmediğini de belirtmek gerek, sosyal medya sadece bu durumun iyiden iyiye keskinleşmesi için zemin hazırlıyor. Bir yöneticinin etrafında kendi fikirlerini doğrulayacak yardımcılar bulundurmasından tutun da bize 'acı gerçekleri' söyleyen kişileri dostlarımız arasında tutmak istemememize dek hepsi bu etkiden besleniyor.

George Orwell'ın 1984'ünde geçtiği gibi, "Deli dedikleri şey tek kişilik bir azınlıktı". İşte bu azınlık yankı odasının dışında kalan, bilgisiz addedilen çoğunluk.

Yapılan araştırmalar da aslında insanların kendi fikirleriyle aynı yönde olan insanlarla bir araya gelmek istediğini gösteriyor ki bu hayli olağan. Bu noktada doğrulama önyargısı ortaya çıktığında tehlikeli bir süreç başlıyor.  Doğrulama önyargısı aslında tam anlamıyla aradığımızı bulmayla ilgili, bir fikir hakkında olumlu/olumsuz bir görüş oluşturduktan sonra bu görüşün zıddını söyleyen fikirleri geçersiz görmek.

Kendi yaklaşımları ölçüsünde doğruladıkları bilgileri paylaşan kullanıcılar kendi grupları içerisinde bazen yanıltıcı verileri de benimsediğinde gerçeği yansıtmayan bilgilerin ortaya çıkmasından kaçınmak da mümkün olmuyor.

Somut bir örneğe bakalım, astrolojiyi bilim addeden kişilerin astrolojiye gelen eleştirileri elde somut bir veri olsa dahi dikkate almayarak bağlılıklarını perçinlemeleri yahut bu durumun zıddı basit bir yankı odası etkisi olarak görülebilir. Tabii tartışmaların yan yolları geride bırakarak kamplaşmaya evrildiği siyasi mevzular da bu etkiden nasibini alıyor.

Siyasi eğilimlerine bakarak kişilerin takip ettiği televizyon kanallarını, gazeteleri ve hatta sosyal medya mecralarını bile tefrik etmek mümkün.

Hatta ülkemizde bu kanalların sınıflandırması yaparken özel lakaplar bile kullanılıyor, yankı odalarımızın sınırları hayli dar. Bu durum nasıl bir kırılım yaratıyor diye düşündüğümüzde somut verileriyle sunulan yahut gözle görülen bir olayın bile daha önce edinilen bilgilere uyup uymadığı test ediliyor, uyuyorsa 'sahih bilgi' haline geliyor, uymuyorsa bu bilgiyi sunanların bu gerçeği nasıl göremediği sorgusu başlıyor.

Bu sorgu bazen 'kandırılmışsın' bazen de 'kimin hizmetindesin' sorusuyla sonlanabiliyor. Çünkü yankı odalarımız gerçekliği bizim zihnimize endeksliyor!

Sıklıkla gerçekliğin bizim tahminlerimize uyuşmaması, yankı odalarımıza kapandığımızın da en büyük göstergesi. Dün gerçekleşen seçimlerde de olduğu gibi karşıt fikirlerin reddi bizleri gerçekçi tezler sunuyormuş gibi hissettirse de gerçekliğin duvarına çarpmaya mahkûmuz.

Çıkarmamıza izin verilmeyen bor madenleri nasıl bir zihinsel akışın ürünüyse %70 oy alacağına kani olduğumuz bir aday yahut partinin tahminlerimizin çok çok aşağısında sonuç alması aynı akıştan besleniyor.

Hemen tüm olaylarda yankı odalarımızdan çıktığımız gün hem gerçekle hem de birbirimizle barışacağımız gün olacak gibi görünüyor, siz ne dersiniz?

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
YORUMLAR
26.06.2018

Güzel bir yaklaşım. İnsan sürekli kendini fikirlerini onaylayan ve güçlendiren bir çevrenin içinde kalırsa elbette diğer fikirlere karşı duyarsızlaşır. Ancak bu fikrinin doğruluğunu veya yanlış olduğunu göstermez ki. Toplumda çok az kişinin kabul ettiği bir fikri ele alalım ve bu fikrin doğru olduğunu varsayalım. Bu durumda yankı odası bu birey için nasıl bir etki gösterir? Twitter'dan takip ettikleri kişiler, okuduğu kitaplar, izlediği filmler vs. yaklaşımlarla bu fikrini daha da güçlendirdi ve kendisi gibi bir iki arkadaşıyla argümanlarını daha da sağlamlaştırdı. Eeee sonra ? Toplumun çoğunluğu kendi fikirleriyle zıt ve toplumun yaşam şekli tamamen farklıysa (ki başta bireyimizin fikrinin doğru olduğunu kabul etmiştik) o zaman ne olacak ? Bireyimizin hayal kırıklığına uğraması ve topluma ayak uydurması mı gerekir ?

26.06.2018

bknz:a haber

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ