Tatlılarda, içeceklerde ve daha birçok şeyde tarçın karşımıza çıkar oldu. Aradığımızda kolayca bulabildiğimiz bu baharatın faydaları ise saymakla bitmiyor! Tarçının hiç duymadığınız sağlığa faydaları için...👇
Tatlılarda, içeceklerde ve daha birçok şeyde tarçın karşımıza çıkar oldu. Aradığımızda kolayca bulabildiğimiz bu baharatın faydaları ise saymakla bitmiyor! Tarçının hiç duymadığınız sağlığa faydaları için...👇
Aslında iki türü bulunan tarçının, Seylan olanı gerçek tarçın olarak bilinirken, Cassia tarçını bizim günlük olarak kullandığımız tarçındır. Tarçının belirgin kokusu ve tadı, sinnamaldehit adı verilen kimyasal bileşikten kaynaklanıyor. Bilim insanları tarçının sağlık ve metabolizma üzerindeki güçlü etkilerinin çoğundan bu bileşiğin sorumlu olduğuna inanıyor. Sinnamaldehit bakterileri tamamen yok edebiliyor ve yenisinin oluşumuna da engel olabiliyor. Tarçının diğer faydalarına gelin birlikte bakalım.
Antioksidanlar vücudunuzu serbest radikallerin (hücrelere zarar verebilen, hastalığa ve yaşlanmaya neden olabilen kararsız atomlar) neden olduğu oksidatif hasardan korur. Tarçın, polifenoller (bitkilerde doğal olarak bulunan ve bitkilere renk veren kimyasal bileşik) dahil olmak üzere güçlü antioksidanlarla yüklüdür. Bir çalışma, tarçın takviyesinin kandaki antioksidan seviyelerini önemli ölçüde artırabileceğini ve C-reaktif protein gibi vücutta iltihabı ölçmek için kullanılan belirteçlerin seviyelerini azaltabileceğini buldu.
Enflamasyon, vücudunuzun enfeksiyonlara ve yaralanmalara karşı oluşturduğu bir tepkidir ve bu yüzden de inanılmaz derecede önemlidir. İltihaplanma kronik olduğunda ve vücudunuzun kendi dokularına yöneldiğinde ise bir sorun haline gelebilir. İşte tarçın bu konuda faydalıdır. Araştırmalar, tarçın ve antioksidanlarının güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahip ve iltihabın azalmasına yardımcı olduğunu gösteriyor.
Tarçının dünya çapında önde gelen ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının riskini azalttığı da keşfedildi. Bir araştırmaya göre, günde en az 1.5 gram veya yaklaşık 3/4 çay kaşığı tarçın tüketmenin, trigliserit, kolesterol, LDL (düşük yoğunluklu protein) kolesterol ve metabolik hastalığı olan kişilerde kan şekerini düşürdüğü keşfedildi. Çalışmanın bir başka incelemesine göre, tarçının kalp hastalığı için risk oluşturan trigliserit ve toplam kolesterol seviyelerini azaltabileceğini de buldu. Ayrıca en az 8 hafta boyunca düzenli bir şekilde tüketildiğinde kan basıncını da düşürebiliyor! Yani tarçın her biri kalp hastalığına davetiye çıkaran bu faktörleri ortadan kaldırarak kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı oluyor.
İnsülin, metabolizmayı ve enerji kullanımını düzenleyen anahtar hormonlardan biridir. Kan şekerini kan dolaşımınızdan hücrelerinize taşımak için de gereklidir. Ancak bazı insanlar insülinin etkilerine karşı dirençlidir ve bu da metabolik sendrom ve tip 2 diyabet gibi durumların ayırt edici özelliği olan insülin direnci olarak bilinir. Tam olarak netliğe kavuşmasa da, bazı araştırmalar tarçının insülin direncini azaltabileceğini öne sürüyor. Tarçın insülin duyarlılığını artırarak kan şekeri seviyelerini düşürebiliyor ve kan şekerinizi kontrol altında tutmaya yardımcı oluyor.
Tarçının bilinen bir diğer özelliği de kan şekerini düşürmesidir. İnsülin direnci üzerindeki faydalı etkilerinin yanı sıra tarçın, kan şekerini birkaç mekanizma yoluyla düşürebiliyor. İlk olarak, yemekten sonra kan dolaşımınıza giren şeker miktarını azaltıyor. Bunu ise sindirim sisteminizdeki karbonhidratların parçalanmasını yavaşlatan çok sayıda sindirim enzimine müdahale ederek yapıyor. İkinci olarak tarçındaki bir bileşik, hücrelere şeker alımını iyileştirmek için insülinin görevini taklit ediyor.
Nörodejeneratif hastalıklar, sinir hücrelerinin yapısının veya fonksiyonunun yavaş yavaş kaybedilmesidir. Örneğin Parkinson Alzheimer ve Huntington gibi hastalıklar nörodejeneratif hastalıklardır. Tarçında bulunan bazı bileşiklerin ise Alzheimer hastalığının ayırt edici özelliklerinden biri olan beyinde tau adı verilen bir proteinin birikmesini engelliyor gibi görünüyor. 2014 yılında Parkinson hastalığı olan farelerde yapılan bir çalışmada tarçın, nöronların korunmasına, nörotransmitter seviyelerinin normalleştirilmesine ve motor fonksiyonların iyileştirilmesine yardımcı olduğu öğrenildi.
Tarçının kanser önleme ve tedavisinde potansiyel kullanımı için geniş çaplı araştırmalar yapılmaya devam ediyor. Ancak şu an kanıtlar, tarçın özlerinin kansere karşı koruma sağlayabileceğini öne süren test tüpü ve hayvan çalışmaları ile sınırlıdır. Şu ana kadar yapılan araştırmalara göre kanser hücrelerinin büyümesini ve tümörlerde kan damarlarının oluşumunu azaltıyor ve kanser hücreleri için toksik gibi görünerek hücre ölümüne neden oluyor.
Bu bulgular, sinnamaldehitin yumurtalık kanseri hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını azaltabileceğini gösteren test tüpü deneyleriyle de desteklendi. Yine de tarçının insanlarda potansiyel anti-kanser etkilerini değerlendirmek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor tabii.
Tarçının ana bileşenlerinden biri olan sinnamaldehit, çeşitli enfeksiyonlara karşı da faydalıdır. Test tüpü çalışmaları, tarçın yağının solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan bazı mantarları öldürmeye yardımcı olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Listeria ve Salmonella da dahil olmak üzere bazı bakterilerin büyümesini de engelleyebiliyor. Ayrıca tarçının antimikrobiyal etkileri de diş çürümelerini önlemeye ve ağız kokusunu azaltmaya yardımcı olduğu düşünülüyor.
Bazı araştırmalar tarçının belirli virüslere karşı korunmaya yardımcı olabileceğini öne sürüyor! Örneğin, Cassia tarçının, insanlarda en yaygın HIV türü olan HIV-1'e karşı faydalı olduğu düşünülmekte. Diğer çalışmalar, tarçının sivrisinekler tarafından bulaşan viral bir enfeksiyon olan grip ve Dang humması dahil olmak üzere diğer virüslere karşı da koruma sağlayabileceğini iddia ediyor.
Yine de bu konuda araştırmaların devam ettiğinin altını çizelim.