Demek bu çaresizlik ve yalnızlık içerisinde canına kıyan Seyit cehenneme gidecek, bizler de cennete gideceğiz öyle mi? Öyle mi? Öyle mi? Eskil'in siyasetçisi, esnafı, memuru, vatandaşı biz cennete gideceğiz öyle mi? Öyle mi? Öyle mi?
Bugün cuma namazında imam camiden bizi kovalamalıydı; 'Demek Seyit yoksulluktan, çaresizlikten, yalnızlıktan canına kıyacak, 4 tane yavrusunu hem öksüz hem yetim hem yalnız bırakacak, siz buna seyirci kalacaksınız, haberdar olmayacaksınız, şimdi burada kılacağınız iki rekat namaz ile Allah'ın rızasını kazanacaksınız, cennete gideceksiniz öyle mi?' Haydi varın gidin işinize deyip, camiden kovalamalıydı bizi, ben de dahil olmak üzere hepimizi. Birbirimize 'Cumanız mübarek olsun' diye mesaj attığımız için, cumamız mübarek oldu öyle mi?
Cennet bu kadar ucuz mu? Seyit çaresizlikten canına kıyarken bizim yediğimiz lokmalar helal mi? Seyit çaresizken canına kıyarken hacca gitmek bize farz mı? Bilmiyorum, hocalar daha iyisini bilir. Seyit canına kıydığı için geride kalan dört çocuğunun üzerine güneş batarken, biz evlerimizde çoluk çocuğumuzla yemeğe kaşık sallarken, o lokmalar bizim boğazımıza durmalı, çakılıp kalmalıydı. Lanet olsun fakiri görmeyene, lanet olsun fakiri gözetmeyene, lanet olsun bana, lanet olsun bize, lanet olsun hepimize. Daha ne diyeyim? Sakın bize hakkını helal etme Seyit. Çekelim cezamızı sonuna kadar, sonuna kadar, bize merhamet etme, biz merhameti hak etmiyoruz.
Seyit'in büyük oğlu Recep, görev yaptığım Eskil 75. Yıl Anadolu Lisesi'nde okuyor. Babasının vefat ettiği gün, babasının Eskil'e kendilerini ziyarete gelmelerini bekliyormuş. Kara haberi alan öğretmen arkadaşlar, sınıftan Recep'i çağırmışlar, Recep heyecanla çıkmış sınıftan 'Herhalde babam geldi.' diyerek. Söyleyememiş arkadaşlar baban öldü diye.
Bu yazıda sarf ettiğim kem sözler önce kendime sonra da üzerine alınan herkese. Seyit gitti, gelmez geri. Haydi bari seferber olalım geride kalan 4 yavruya, anasına babasına.
Büyük oğlunun üzerine hesap açtırıp, hesap numarasını sizlerle paylaşacağım. Kaymakamlığımıza müracaatta bulunup Yardım Kampanyası düzenlenmesi talebinde bulunacağım.
Hepimiz bu yazıyı okurken üzüldük. Çok değil, 15 dakika sonra birçoğumuz alışverişe çıkacak, tonla para verdiğimiz ayakkabının pahalılığıyla kibirleneceğiz, Lambada beklerken yanımıza duran arabadan almak isteyeceğiz, telefonumuzun üst modelinin fiyatlarına bakacağız. Seyit unutulup gidecek. Onu unutmayacak 4 kişi var şu dünyada: onlar da Seyit'in çocukları işte. Keşke hepimiz ''komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir'' düsturunu benimseyebilsek, uzaklarda aramadan komşularımızın arasındaki Seyitlerden haberdar olsak ve elimizden geleni yapabilsek. Hayat çok acımasız, insanlar çok daha acımasız.
Milyonlarca insan yoksulluk sınırının altında yaşarken İTİBAR adı altında devlet milyarlarca doları saraylara,makam arabalarına,gösterişli törenlere harcıyor !! İnsanlar buna itiraz edemesinler,biat kültürü aşılansın diye de halka kuru milliyetçilik ve din pompalanıyor ! Yazık...
bu yazi beni kendimle yuzlestirdi resmen.Iddaya her maca 1000 er lira atip duruyorum bazen kazanip bazen kaybediyorum ama bu yazidan sonra tamamen kararimi verdim sacma salak bir maci 90 dk ilzeyip turkiyede bir iscinin aylik maasini atiyorum tamamen salaklik.bundan sonra kendimede soz veriyorum o sacma sapan iddaya atacagim 1000 -2000 leri her hafta bir sekilde ihtiyac sahibine ulastiricam bir sekilde.belki boylesi daha hayirli olur benim icin.saol mudur uyandirdigin icin beni.