Borç Arttıkça Tükeniyoruz! Açlık Sınırının Altında Yaşayan Çalışanın Pastadan Aldığı Pay da Düşüyor

Ekonomide yaşananlar artık sinirlerimizi mi sınırlarımızı mı zorluyor ayırt edemiyoruz. Her geçen gün zam yağmuru altında kaldığımız şu dönemde bugün itibarıyla yaz mevsiminin ilk sabahına uyanırken, birçok temel bütçe kalemlerinde artış oldu. Bu artışlar vatandaşın cüzdanını mum gibi eritiyor, yay gibi geriyor, gündem gibi zorluyor olmadı bir miktar da matkapla deliyor. Yani alım gücü düşüyor, borçlar artıyor. Hal böyle olunca çalışanlarda tükenmişlik sendromu da baş gösteriyor.

Asgari ücret, yoksulluk sınırına 1 ay dayanabildi.

Türk-İş tarafından açıklanan, Mayıs ayına ait açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, Türkiye'de açlık sınırı 6.017 TL olurken, yoksulluk sınırı da 19.602 lira olarak açıklanmıştı. Asgari ücret açlık sınırının 1.764 lira altında kaldı. 

Bu veriler ışığında yıl başında yüzde 50 oranında artış yapılan asgari ücret 4.253 liraya çıkarken, sadece ocak ayında açlık sınırını karşıladı. Yeni yılın ikinci ayında fiyat artışları asgari ücreti aştı.   

Enflasyonun öncü göstergelerinden biri kabul edilen Türk-İş araştırmasına göre, yıllık gıda fiyatları artışı mayıs ayına gelindiğinde yüzde 107 olarak görülürken, nisan ayında TÜİK enflasyon verilerinde de gıda fiyatları enflasyonu yüzde 89,10 olarak görülmüştü.

Türk-İş verilerinin detayları burada👇

Türk-İş Açıkladı: Açlık Sınırı 6 Bin Liranın Üzerinde, Yoksul Olmamak İçin 20 Bin Lira Gerekiyor!

Emeğin payı Türkiye ekonomisinde 2 yılda yaklaşık yüzde 7,6 düştü.

DİSK-AR 'Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 1. Çeyrek Ocak-Mart 2022” sonuçlarına ilişkin hazırladığı Araştırma Bülteni'nde, TÜİK'e göre GSYH enflasyondan arındırılmış önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3 artarken, emeğin payı yüzde 31,5'e düştü, sermayenin payı yüzde 47,6'ya çıktı. 2020 yılında emeğin payı yüzde 39,1 olmuştu.  

Araştırmada, '2020 yılını baz alındığında GSYH sermaye gelirleri parasal olarak emeğin iki katı kadar artmış olurken, 2021 ve 2022 yıllarında üst üste emek geliri ortalama GSYH büyümesinin oldukça altında kaldı. Sermaye geliri ortalama GSYH büyümesinin çok üzerinde artarken, bu durum gelirin sınıfsal dağılımını kötüleştirdi.' denildi.

Bugün açıklanan enflasyon göstergesi verilerinden İTO İstanbul enflasyonun detayları da burada 👇

TÜİK Enflasyonuna Göz Kırpan Veri: İstanbul'un Enflasyonunda Artış Sürüyor!

Enflasyonda TÜİK mayıs TÜFE'nin cuma günü açıklanması beklenirken, nisan ayında yüzde 70 olmuştu.

Alım gücü eriyen ve özellikle temel ihtiyaçlar gıda, barınma ve ulaştırma gibi kalemlerde zorlanmaya başlayan vatandaş geçinememekten yakınıyor. 

Birgün'den Rıfat Kırcı haberine göre, devlet memurlarında en düşük maaş 6 bin 429 lira.

Dolardaki yükselişin hızlandığı son dönemde enflasyona geçişkenlik de artarken, yıl ortasında zam tartışmaları da sürüyor. Enflasyon oranında yapılacak bir zam bile dar gelirlinin ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek gibi görünüyor.

Hali hazırda kamuda çalışan bir memurun en düşük aldığı maaş 6.429 lira olurken, 2019 yılında aldığı 3.512 lira şu dönem ile karşılaştırıldığında Merkez Bankası enflasyon hesaplayıcısına göre 7,684.33 liraya tekabül ediyor.

Emekli hemşire maaşı 2019 yılında 2.920 lira olurken, aynı yıl mayıs ayında açlık sınırı 2.124 lira olmuştu. Bugün emekli hemşirenin eline ayda 5.270 lira geçerken açlık sınırının 747 lira altında kalıyor.

Uzun ve zorlu eğitimler ile çalışma koşulları ile uzmanlık kazanan doktorlar sık sık sosyal medyada bu durumu dile getirirken, 2019 yılında 5.790 lira kazanan bir uzman hekim bugün 10.400 lira alıyor. Açlık sınırına oranla kayıpları yüzde 22 olan doktorların yoksulluk sınırının neredeyse yarısında olduklarına değinmiyoruz bile. 

Devlet memurluğunda emekli birinin en düşük maaşı 4.289 TL. Asgari ücret  düzeyinde olan maaş açlık sınırının oldukça altında olurken, 2019 yılında mayıs ayında en düşük emekli aylığı 2.379 lira ile o dönemin açlık sınırının 255 lira üzerindeydi.

Vatandaşın borcu artıyor.

Cumhuriyet'ten Mustafa Çakır haberine göre, CHP'nin Meclis Grubu tarafında hazırlanan haftalık ekonomi raporunda Türkiye’nin borçluluk durumunda rakamlar ilgi çekiyor. Bireysel borçlulukta durum şu şekilde açıklanıyor: 

  • Bireylerin bankalara ve finansman şirketlerine olan konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartı borçları takibe düşenler ile birlikte 20 Mayıs itibarıyla 1 trilyon 144 milyar liraya çıktı.

  • Tüketici (ihtiyaç) kredisi ve kredi kartı borçlular 35 milyon 873 bin kişiye çıkarken, yılın ilk üç ayında 970 bin kişi arttı.

İcralar artıyor.

  • Yılın ilk 4 ayında karşılıksız çıkan çeklerin sayısı 42 bin 127 olurken, parasal karşılığı da 5,5 milyar lira oldu. 

  • İcra dairelerinde dosya sayısı son bir yılda 1 milyon 542 bin artış ile 27 Mayıs itibarıyla 23 milyon 526 bin oldu.

Türkiye'nin borçları da yükselişte.

  • Türkiye’nin kısa vadeli dış borçları yükselişini sürdürürken, 132,3 milyar dolar oldu.

  • 12 aylık dönem içinde ödenmesi gereken dış borç miktarı 181,4 milyar dolar olurken, cari işlemler açığının 40 milyar doları aşması bekleniyor. 

  • Merkez Bankası’nın swap işlemlerinden elde ettiği yani kendisine ait olmayan rezerv miktarı 64,7 milyar dolar olurken, net rezervler 2,9 milyar dolar azaldı.

  • Kur korumalı mevduatların (KKM) ilk üç ayda Hazine'ye yükü 30 milyar lirayı aştı.

Bankalar Birliği krediler için ne diyor?

Türkiye Bankalar Birliği TBB'nin yaptığı açıklamaya göre, toplam krediler 2021 yılında önceki yıla oranla yüzde 36,8 artarak 4,7 trilyon TL oldu.

İhtisas kredileri 2021 yılında önceki yıla göre yüzde 23,6 oranında artarak 259 milyar TL olurken, ihtisas dışı krediler 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 37,6 artış ile 4,5 trilyon TL oldu.

Bankalarda bulunan toplam mevduat 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 51,5 oranında artarak 5 trilyon TL olarak gerçekleşti. 2021 yılında tasarruf mevduatı bir önceki yıl sonuna göre yüzde 25,2, döviz tevdiat hesabı yüzde 82,8 oranında arttı. Kıymetli madenler depo hesabındaki artış ise yüzde 49 olarak gerçekleşti.

Allianz Trade’in Küresel İflaslar Raporu beklentileri iç açıcı değil!

Allianz Trade’in Küresel İflaslar Raporu’na göre ticari iflaslar 2022 yılında yüzde 10, 2023’te ise yüzde 14 artışla salgın öncesi seviyelere yaklaşacak. Türkiye’de ise yüzde 12 artışla 19.200 iflas vakası öngörülüyor.

Alacak sigortası şirketi Allianz Trade, “Küresel İflaslar Raporu”nu yayınladı. 2022 yılında özellikle, Fas ve Türkiye’de iflaslarda yaşanacak artış nedeniyle (Türkiye’de yüzde 12 artışla 19.200 iflas) Afrika ve Orta ve Doğu Avrupa’da, 2022 yılında iflas sayıları rekor seviyelere ulaşacak. Rusya’da da moratoryumun sona ermesinden sonra iflaslarda artış olacak (2023 yılı için 14.200 vaka). Brezilya'da 2022 yılında iflaslarda bir artış olacak olsa da (yüzde 15) Latin Amerika’da ticari iflas rakamları 2023 yılından önce Covid-19 öncesi seviyeleri aşmayacak.

Enflasyon gençleri tüketiyor.

Muhasebe, denetim, vergi ve yönetim danışmanlığı hizmeti sunan uluslararası firmalardan Deloitte, yayımladığı Türkiye dahil toplam 46 ülkede Y Kuşağı’ndan 8 bin 412, Z Kuşağı’ndan da 14 bin 808 kişi ile gerçekleştirilen, 2022 Y ve Z Kuşağı Araştırması’nın sonuçlarına göre, finansal kaygı, iş/yaşam dengesi eksikliği ve sürekli yüksek stres seviyeleri gibi günlük yaşam zorluklarıyla mücadele ediyorlar. Araştırmaya Türkiye’den katılan Y ve Z Kuşağı, özellikle finansal konulardaki endişeleri ve stres seviyeleriyle globaldeki yaşıtlarını geride bıraktı.

Z Kuşağı’nın yüzde 46’sı ve Y Kuşağı’nın yüzde 47’si sadece aldıkları maaş ile geçiniyor ve masraflarını karşılayamayacaklarından endişe ediyor. Aynı zamanda Z Kuşağı’nın yüzde 72’si ve Y Kuşağı’nın yüzde 77’si, ülkelerindeki zenginlik ve yoksulluk arasındaki uçurumun giderek arttığını belirtiyor..

Türkiye’deki Y ve Z Kuşağı’nın finansal endişeleri, globaldeki ortalamalara göre yüksek seyrediyor. Z Kuşağı’nın yüzde 28’i, Y Kuşağı’nın ise sadece yüzde 30’u kendilerini mali açıdan güvende hissettiklerini belirtiyor.

Finansal sorunlar nedeniyle birçok Y ve Z Kuşağı çalışma modellerini yeniden tanımlıyor. Z Kuşağı’nın yüzde 43'ü ve Y Kuşağı’nın yüzde 33'ü ikinci bir yarı veya tam zamanlı ek işte çalışıyor.

Z Kuşağı’nın ve Y Kuşağı’nın son iki yılda mevcut pozisyonlarını bırakmasının bir numaralı nedeni maaşlar. Aynı zamanda bir işveren seçerken iş/yaşam dengesi oluşturmak ve öğrenme/gelişim fırsatlarını değerlendirmek de en önemli öncelikleri arasında.

Daha esnek çalışma için açık bir talep görülürken, Z Kuşağı’nın yüzde 49'u ve Y Kuşağı’nın yüzde 45'i kısmen de olsa uzaktan çalışıyor, yüzde 75’i ise bunun tercih ettikleri çalışma şekli olacağını ifade ediyor.

Stres konusunda Türkiye’deki Y ve Z Kuşağı’nın ortalaması, global ortalamaya göre daha yüksek. Z Kuşağı’nın yüzde 56’sı, Y Kuşağı’nın ise yüzde 52’si çoğu zaman kendilerini stresli hissettiklerini belirtiyor.

Türkiye incelendiğinde mevcut işlerinde devam etmek isteyen Y ve Z Kuşağı’nın sayısı 2021 yılına göre artış gösteriyor. Z Kuşağı için bu oran yüzde 28, Y Kuşağı’nda da yüzde 51. Ayrıca tercih ettikleri çalışma düzenine baktığımızda Z Kuşağı yüzde 60 ve Y Kuşağı yüzde 63 oranında hibrit çalışma düzenine geçmek istiyor.

Tükenmişlik her iki nesilde de çok yüksek. Z Kuşağı’nın yüzde 46'sı ve Y Kuşağı’nın yüzde 45'i çalışma ortamlarının son derece yoğun olduğunu ve artan talepler nedeniyle kendilerini tükenmiş hissettiklerini vurguluyor.

Pandemi sonrası dönemde Y ve Z Kuşağı’nın genel ruh hali, globalde iyileşme gösterse de Türkiye’de bozulmaya devam ediyor. Araştırmaya göre Türkiye’deki Z Kuşağı’nın iyimserlik seviyesi 100 üzerinden 21, Y Kuşağı’nınki ise 19 seviyesinde. Globalde bu oranlar 35 seviyelerinde

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi