Bora Farsak Yazio: Koşun Aslanlarım

Dünyanın en büyük hipodromunda yarış atı olarak yetiştirdiğimiz 3.234,409 gözümüzden sakındığımız, dokunmaya kıyamadığımız, aslan gibi ana kuzusu bir sınavı daha geride bıraktılar ve önümüzdeki hafta tercih yapıp yeni ufuklara yelken açmaya çalışacaklar.

 2022 üniversiteye girmeye kendini aday sayıp, sınava giren 3 milyon+ liseden “mezun” edilmiş gençlerimizin, sınavda aldığı sonuçlar, diğer bir deyişle utanç tablosu:

1. Türkçe           40 soru     17 doğru

2. Matematik     40 soru     7 doğru

3. Fizik              14 soru     2 doğru

4. Kimya            13 soru     1,5 doğru

5. Edebiyat        26 soru     6,6 doğru

Yukarıdaki tablo son 15-20 senedir gerileyerek en son bu değerlere ulaştı; örneğin geçen yıl SIFIR çeken öğrenci sayısı 23 bin iken bu yıl bu sayı 96 bin…

Bu tabloya baktığımızda gerçekten 100.000 tane hatta genel sonuçlara baktığımızda 2 milyon küsür geri zekalımız mı var yoksa pırıl pırıl doğan gençlere yaptığımız bazı yanlışlar mı var?

Aslında bu sözleri yazarak ben de en büyük hata yapıyorum çünkü en kolay şey eleştirmek, kulp takmak en zor şeyse çözüm üretmek. Konu eğitim olunca çocuğun doğumundan anaokulu öğretmeni, ilkokul öğretmeni, ortaokul, lise öğretmenleri, bu süreçteki doğru ya da yanlış yönlendirilen arkadaşlar, tabii ki en başta yer alması gereken aile… Tabloyu daha da büyütürseniz Milli Eğitim Bakanlığı ve hükûmetler suçlu olarak ilan edilebilir.

Peki sistem kırıldıkça çocukluğunu yaşayamayan ilkokuldan sonra gücü yetenlerin en iyi okullara vermeye çalıştığı en iyi öğretmenlerden özel dersler aldırmaya çalıştığı çocuklar nerede? Yaşı 45'in üzerinde olanlar hatırlayacaklar sokağa çıkan, mahalle arkadaşları edinen, ağaca çıkan, bisiklete binen, bisikletten düşen, köpek ısıran çocuklar nerede? Bana çocukluğunu çocuk gibi yaşayan bir tane gösterebilir misiniz? Hepsi ya okulda ya özel derste; kalan vakitte de hepsinin elinde bir tablet neredeyse yanında oturan arkadaşıyla mesajlaşacak.

Bu nesiller türedi ve türemeye devam ediyor ama biz de tüm olanaklarımızla bu ateşin altına odun atıyoruz. İster istemez bireyler ebeveynler olarak, haklı olarak çocuklarımız için en iyisini istiyoruz ve daha iyi bir yarış atı yetiştirebilmek için elimizden geleni ardımıza koymamaya çalışıyoruz. Sistem öyle kırıldı ki yüzbinlerce lira alan ünlü okulların öğretmenleri şundan özel ders al bundan özel ders al diye önerilerde bulunuyorlar. Kendi vazifesi neyse?

Bu sene şahsen ben oğlumun edebiyat ve tarihten özel ders almasıyla bir rekora imza attım. Evet çocukluğumuzda biz de matematik, fizikten özel ders aldık yetişmeye çalıştık, daha başarılı olmaya çalıştık ama edebiyat ve tarih gibi okuyarak ezbere dayalı olan şeyler de özel ders alınması ile ben şahsen tarihe geçtiğimi düşünüyorum.

Liseyi 4 yıla uzattık sanki üniversite kuyruğundakileri bir sene geciktirince kazandığımız 200 - 300 bin kişilik şişkinliği yanımıza kâr saydık.

Ardından her köşe başına içine hoca koyamadığımız üniversiteler açtık, işsiz sayımız değişmedi; sadece diplomalı işsizimiz arttı. Oysa bu süreçte aynı hızda ve aynı oranda teknik liselere yaptığımız yatırımları geliştirmedik. Halbuki bunlara da çok ciddi bir ihtiyaç var. Çocuklarımızı bu yönde erken yaşta eğitebilsek üniversite diplomasının değil; yaptığın işi en iyi şekilde layıkıyla yapmanın kıymetiyle yetiştirebilsek belki bugün çok farklı bir boyuta taşınmış olabilirdik muhtemelen. 

Çoğunuzun gördüğü Instagram'da gezen iki tane yazıyla sonlandıracağım; bunlardan bir tanesi bir kızla yurt dışında tanışan bir Türk genci yemekte buluşuyorlar, sohbet sohbeti açıyor, tiyatrolardan, sinemalardan, genel kültürden vesairelerden bahsederken oğlan, devamlı içinde ne zaman işimi gücümü ailemi soracak diye bekliyor ve en sonunda dayanamayıp kendi soruyor: Ne zaman işimi soracaksın ailemi soracaksın?” diye. Kız da “bunlar beni ilgilendirmiyor, ben seninle ilgileniyorum” diyor.

Diğeri ise bugünkü yazımızın bir özeti yine bir Türk yurt dışında çok başarılı bir mühendisle tanışıyor, kendi ülkesinden alıştığı üzere sohbet açıldıkça konu çocuklara geliyor ve çocuğunun ne işi yaptığını sorduğunda duvar ustası olduğunu öğreniyor, çok şaşırıyor. Çünkü başarılı bir mühendisin oğlu kendinden çok daha iyi okumuş, daha iyi kariyerli olmalı ama duyduğu cevabını açıklaması daha da acı. Adam diyor ki sevmediği bir mesleği yapıp başarısız bir mühendis olacağına, sevdiği işi yapıp en iyi duvarcı ustası olması her zaman daha caziptir. Yani gelişmiş toplumlarda diploma bizdeki kadar kıymetli değil.

Hep tribüne oynuyoruz, hayatımızın her aşamasında, belki de az gelişmiş şark kültürümüzün bir neticesi bu. Elbette düzelecek ama biz kendi üstümüze düşenleri yapmadığımız sürece kesinlikle değişmeyecek. Bir sonraki yazımda üniversite sınavı sonuçlarının hayatımıza, özellikle de kendi mesleğime yansımalarından bahsetmeye çalışacağım.

Sağlıcakla kalın.

Instagram

Popüler İçerikler

MHP, TikTok'un Kapatılması İçin Kanun Teklifi Hazırlıyor: "Ahlak Yok Olursa Gelecek Yok Olur"
Kızılcık Şerbeti Umut'un En Başından Beri "Umutsuz Vaka" Olduğunu Anlatan Enfes Flood
Yalı Çapkını Hayranları Ferit'i Görmek İçin Tekneyle Sete Gitti!
YORUMLAR
28.07.2022

Türkiye'nin toplam çöpü bile Türkiye'nin eğitim sistemi kadar pis olamaz! Bu eğitim sistemi hiç bir zaman idaele yakın olmadı! Lise nedir biliyor musunuz? Lise, tutkuların peşinden gidildiği, herkesin ilgi alanında kendisini geliştirdiği ve mesleğine hazırlandığı yerdir! ilkokul ve ortaokul ise çocukların kendilerini tanıdığı, hayatta ne istediklerine dair fikir sahibi oldukları yerdir. Yani ne ortaokul inekleme yeridir, ne de lise geleceğin elektrik mühendisine ileri seviye edebiyat tarihi verildiği, ne de geleceğin hakimine ileri seviye matematik dersleri verildiği yerdir! pislik doldu taşıyor!!

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ