Sonrasında TUS sınavını kazanıp Hacettepe Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi’ne başladık. Şimdiki gibi asistanların hocaları şikâyet ettiği bir dönem yoktu bildiğin askeriyeye hoş geldiniz. 6 sene kış aylarında 3 günde bir yaz aylarında günaşırı nöbet. Sağ çıkarsan uzman oluyorsun. O zaman böyle her köşe başında Kalp Damar Cerrahisi Merkezi yok referans hastane Hacettepe, hasta yağıyor. Eziyeti, yorgunluğu bir yana yediğimiz fırçanın haddi hesabı yok. Üçüncü bir elim olsa seni ameliyata sokmam diyen psikopatlardan, adımızı anca 5 senede öğrenenlere kadar. Neyse hocanın vurduğu yerde gül biter dedik güllük gülistanlık olduk, oradaki 6 seneyi de bitirdik. Neyse ki şimdilerde olan uzmanlık sonrası mecburi hizmeti bizde yoktu o da yeni moda. Ama bizde de şöyle bir güzellik vardı herkese kısa dönem askerlik varken bize yoktu. Sebep? İhtiyaç var. Herhalde ihtiyaç bitmiş olacak ki benim bitirmeme 2 ay kala o da oldu kısa döneme gelenler el sallayıp gittiler.
Kabaca sayacak olursak: 6 sene Okul, 6 seneyi ihtisas, 2 sene mecburi hizmet, 1,5 sene askerlikten sonra 15,5 sene. Eeee bizim eller havaya tayfası 11,5 yıldır çalışıyor hepsi müdür hatta genel müdür, daha sen uzman doktor. Uzman Doktor ne işe yarar? Kocaman bir hiç. Peki ne yapacağız? Doçent olman lazım. Hadi bunun için ne yapacağız üniversiteye gideceksin makale yazacaksın. Neyse ki İngilizcem iyi olduğu için benden önceki doçentlik meraklıları bana bir sürü yazı yazdırmıştı da bir miktar yazım vardı. Bu yönden birazcık daha avantajlıydım. Kalanını da tamamladım ve Doçent oldum. Bu arada İstanbul'a taşındım. Biz Hacettepe'de 3000 lira maaşa talim ederken ve gururla “Biz Hacettepeliyiz” derken İstanbul'a bir geldik ki asistanlar bile 10 katını kazanıyor nöbet paralarından aldıklarıyla spor arabaya biniyorlar .
Biraz daha geniş açıyla bakınca bizim eller havaya da hepsi genel müdür olmuş biz daha yeni Doçent.
Doçent olduk İstanbul'a taşındık Hacettepe’den edindiğimiz gerçekten engin vaka tecrübesi arkasından kendi yaptıklarımızla ve artık muayenehane açma vakti geldi?? Ama tabii ki gene cezasız kalmadı tam gün yasası çıktı. Neyse bu kadar yol geldik bari Prof. olalım dedik bu arada onu aradan çıkardık. Ama yaş 45 olmuştu hala el elde, baş başta. Allah ömür versin, anadan babadan bir ev bir araba olmasaydı bitmiştik. Türkiye'de tıp, doktor olmak böyle bir şeydir. Gururla yaptığım mesleğim için, bir daha doğsam gene yapacağım mesleğim için, gerçekten gençliğimi yedim. Mesleki tatmin, gurur tartışmasız. Gerçekten değer mi, tartışılır. Hele ki son yıllarda yorgunluk, bıkkınlık o kadar artmış durumda ki bir de buna paralı tıp fakültesinden çıkan (ki idealist olanları tenzih ederek söylüyorum) kahveye gider gibi tıp fakültesindekileri gördükçe daha da çok üzülüyorum. Güzel mesleğim inşallah tez zamanda layık olduğu yere tekrar gelir işte size 32 yılımın hikayesi. İşte 'iki tık tık bir pıt pıt' bu kadarcık vakit ve özveri alıyor. Bu yüzden sevgili dostlar bu lafı ederken bir kere daha düşünmenizi rica edeceğim sağlıkla kalın görüşmek üzere.