Bora Farsak Yazio: Hadi Biraz da Ölelim

Bu yazarların bir araya gelmesinde çok büyük katkısı olan en azından benim burada olmamı sağlayan sevgili dostum Prof. Dr. Uğur Batı bana bir Ted X konuşması hazırla birlikte konuşma yapalım demişti. Takip eden dönemde sevgili kardeşim Prof. Dr. Mehmet Sungur ile konuşurken bana en çok ilgi çeken konuların kadın erkek ilişkileri ve ölüm olduğundan bahsetmişti. Maalesef ki bir kalp damar cerrahı olarak ölüm benim hayatımda 32 senedir istemesem de çok sık yer alan bir başlık ve ben de bu konudan bahsetmek istemiş ve yazımı hazırlamıştım ama araya Corona girdi toplantılar yasaklandı ve benim Ted X konuşması bugüne kaldı. Niye bugüne kaldı, bunu size en sonunda da söyleyeceğim.

Altımızda bezle doğduk ve maalesef ki birçoğumuz altımızda bezle öleceğiz arada geçen süreye de yaşam diyoruz peki gerçekten yaşadık mı? O herkese göre değişen bir söylem ama en azından nefes alıyoruz ve kalbimiz atıyor. Dakikada 80 saatte 4800 günde 115200 haftada 806400 ayda 3456000 yılda 42048000 defa atan bir kalp düşün 75 yıllık ortalama bir hayatta kaç defa attığını siz hesaplayın. Dakikada 80 kere elimizi açık kapatsanıza. Kaç defa kaç dakika dayanabileceksiniz; işte hayatımız.

Modern tıbbın en önemli başlıklarından bir tanesi hayatı uzatmak. Diğeri ise kaliteli hastalıksız bir hayat sunmaktır

Ben dahil hepimiz zannederiz ki doğduğumuz gibi küt diye öleceğiz bir anda  ama keşke öyle olsaydı. Modern tıp ömrü uzattı mı? Bunun cevabı kesinlikle bir evet ama nasıl uzattı? İyilik mi yaptı kötülük mü yaptı? Bunun cevabı kişiden kişiye o kadar farklı ki inanamazsınız. Bu kadar farklı olmasaydı dünya on yıllardır ötenaziyi tartışıyor olmazdı. 75 yıllık hayatımızı üçe ayırırsak giriş gelişme ve sonuç yılları dersek herhalde son 25 yılımız yani sonuç yılları artık ağrılarınızın arttığı yavaş yavaş kronik hastalıklarımızın ortaya çıktı hastane başvurularımızın doktor başvurularımızın sayısının arttığı bir dönemdir.

 Hayat uzadıkça tüm dünyada sağlık sistemlerinin de çökmeye yüz tutmasının sebebi budur. Çünkü emekliye ayrıldıktan sonra yaşam süreci sağlık sorunlarının başladığı, arttığı ve giderlerin tavan yaptığı bir dönemdir. Son 20-30 yılda dünya tarihinin tamamında bulunulan keşiflerden daha fazla keşif yapıldı bu tıp alanında da geçerli her 3 yılda tıp %50 gelişiyor. Amaç biraz evvel yazdığım gibi hayatı uzatmak ve hatta ölümsüzlüğü bulmak. Peki bugün neredeyiz? Günümüz teknolojisinde ölüm erteleye biliyoruz evet bu kesinlikle doğru ama ne pahasına biliyor musunuz? Tahmin ettiğiniz gibi laylay  yaşadık loyloy öleceğiz diyorsanız çok büyük bir yanılgı içerisindesiniz.

İnsanların anca yüzde birkaçı ani ölümle yüzleşen biliyorlar bu da bir kalp krizi olabileceği gibi kazalar sonucunda çoğunlukla ortaya çıkıyor ama asıl ölüm sebeplerine ve arzu etmediğimiz şekillere geldiğimizde ise bunlardan aslına bakarsanız Kötünün iyisi terminal hastalıklar dediğimiz kanser ve benzeri hastalıklar. Bu  grup  oldukça keyifsiz bir durum ancak bu dönemde ağrılarla savaşarak bu periyodu en makul bir  şekilde geçirmeye çalışıyoruz. Hastalarımızda  bu terminal dönem dediğimiz dönem genellikle çok uzun olmuyor.

Diğer bir başlık ise kronik hastalık ve organ yetmezliği dönemi ki bu dönemde yapılan tedavilerle bir başarı sağlansa da maalesef  sorumlu olan organ inişli çıkışlı bir halde giderek kötüye gidiyor ve kaçınılmaz son, son  derece keyifsiz, son derece üzücü bir şekilde sizi bekliyor oluyor. Bu dönemde doktor ve hastane başvurularını sıklığı hem hastayı hem hasta yakınlarına son derece üzen ve yoran bir süreç oluyor.

Son örnek ise, yaşlılık yani çok uzun süre yaşamak ki bu dönem gerek terminal gerekse organ yetmezliği döneminden daha düşük bir kalitede ve daha uzun bir süreyi kapsıyor gözle görülen tanı konulmuş belirli bir hastalığınız yok ama 90'lı yüzlü yaşlara gelmişsiniz artık bütün organ ve sistemler yavaş yavaş, yavaş yavaş çöküyor ama maalesef bu süreci belirlemek mümkün değil. Evet ilgi çekici bir başlık keyifsiz bir konu ama maalesef ki bugüne kadar aklınıza hiç gelmeyen gerçek bu peki bir buçuk sene evvel hazırladım yazıyı bugün niye mi yazdım? Çünkü maalesef ki ben şu anda bu pozisyondayım ve annem 2 buçuk aydır yoğun bakımda. Onunla uğraşıyorum, bununla yüzleşmek zorunda kaldım. Egoist davranıp yaşatmaya çalışıyorum, onun nefesi benim nefesim. Çınarım devrilmesin diyorum ama o acı çekiyor, eriyip soluyor. Ölmek isteyip ölememek nedir, gördüm.

Daha da kötüsünü söyleyeyim mi? Yukarıdaki 4 grafiğe bir de sağlık hizmeti alamamak ekleyin Türkiyem’de.

Allah'tan

ki ben doktorum hâlâ eşim dostum var da sağlık hizmeti alabiliyorum. Son 10 yılda

kendi yetiştirdiklerim de dâhil olmak üzere bakıyorum da vay bizim ve bizim

jenerasyonun haline, halimize.

Instagram

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
YORUMLAR
23.06.2021

Kronik hastalığı... Ahhh çok iyi biliyorum. 😔

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ