2005 yılında Hollanda’da çalıştım Leiden Üniversitesi’nde, başlama evrakları ile birlikte bankaya maaş hesabı açtırmaya
gittiğimde elimdeki evraklardan birinde haftalık çalışma saatinin 48 saat olduğunu gören banka görevlisi, “O kadar çok çalışılır mı? burada yasal süre 40 saattir.” demişti, hiç unutmuyorum. Bunlar hep kültür ve insanın değeriyle ilgili.
Bizler ailelerimiz tarafından “Namuslu yapılan her iş şereflidir” diye yetiştirildik. İnsana ve her işe değer vermek, insanı üstün tutmak, çalışmanın bir amaç değil de iyi yaşamak için bir araç olduğunu bilerek yetiştirildik. Hala genelde olmayan bir şey. Bizdeki sıkıntı orantısız güç gibidir. “İşçi o maaşı mı alır, aaa! Çöpçü o maaşımı alır?” denir. Ama insan olmanın gerektirdikleri unutulur yani en temel ihtiyaçlar olan barınma, giyinme, beslenme, eğitim ve sağlık konularından herkesin optimuma sahip olma gereğini göz ardı ederiz.
Aslına bakarsanız bu örnekler çoğaltılabilir. Sonuçta bu meslek doktorluk ve bu memlekette herkes bir yandan doktordan yana dertli olduğu için o acıyan yüz ifadesi bir anda değişir ve açıkça söylemeseler de bir kısmının aklından “Beter olsunlar” geçer. Türkiye’de doktorluk budur evet, çalışma saatleri açısından, okul açısından dünya genelinde söylenen şartların çoğu gene doğrudur ama çok az ülkede doktora fiziksel veya sözel şiddet uygulanabilir. Zira cezaları çok ağırdır, zaten insanların aklından bile geçmez böyle bir şey ve insanlar çoğu yerde özellikle de gelişmiş ülkelerde emeğinin karşılığını alır. Çünkü insanın ve sanatın değeri vardır.