Bora Farsak Yazio: Dikkat! Yakında Dövecek Doktor Kalmayacak

Ocak ayında genç bir meslektaşım Twitter'da “Yanlış mesleği seçmedim, mesleğimi yanlışlaştırdılar.” diye bir paylaşım yapmış. Muhteşem bir gözlem.

Doktorluk sadece ülkemizde değil bütün dünya genelinde uzun yıllar boyunca en avantajlı ve en saygın meslek grup olma özelliğini korudu.

Peki ne oldu da kaçan kaçana, istifa eden edene, mesleği bırakan bırakana haline geldik?

Kabul etmekte zorlandığımız en önemli etkenlerden bir tanesi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım hala Batılı olamadık. Biz Doğuluyuz arkadaşlar öncelikle bunu kabul edelim, yolumuza öyle devam edelim.

Ha benim için burada çok önemli bir kriter var. Medeni olamadıktan sonra Batılı olsan ne yazar medeni olduktan sonra Doğulu damgan olsa ne yazar ama maalesef ki “coğrafya kaderdir” her başlıkta olduğu gibi bunda da geçerli.

Bilgisi olmadan fikri olan ve bunu bizdeki gibi meziyet sayan toplumlarda diploma ve gelir düzeyi düşmanlığı hep vardır. Harcanan emek, giden gençlik, yok olan yıllar ve bu yolda harcanan paralar hep göz ardı edilir. Hedefe eleştirilen başarı ve gelir düzeyi kalır.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca da hep gerek eğitim seviyesi gerek sosyal statü gerekse gelir düzeyi olarak doktorlar bu hedef tahtasında hep 12'de oturmuşlardır. Bu son satırlarda saydıklarım da tarihimiz boyunca doktorluğu hep cazip kılmış, üniversite giriş sınavlarında hep en yüksek puanlı tercihler tıp fakültelerine ait olmuştur ve son yıllara kadar da sosyal statü ve gelir düzeyi genel olarak özelliğini korumuş ve devam etmiştir. Yok olan ise ideallerdir. 32 senelik bir hekim olarak bizim zamanımızda amfilerin yüzde 90'ından fazlasını idealist doktorlar doldururken bugün doktorluk maalesef ki ideal olmaktan uzaklaşmış, hayallerdeki statü ve hayallerdeki gelir kaynağının yanı sıra maalesef ki iş garantisi olarak görülmeye başlanmıştır. Ki bu iş garantisi de keyifli ve tatminkar olmaktan son derece uzaktır ama üniversiteli işsizlerin sayfa sayfa yer aldığı ülkemizde yine de bir tercih sebebi olmaktadır.

Bu iş garantisinin mecburi hizmet ile başladığını unutmayınız.

Şimdi yapılan hastaneler internet ortamı ulaşım kolaylığıyla bir miktar daha rahat olsa da mecburi hizmet furyası ile başlayan siyasi etki bir süre içerisinde doktorları tamamen politik yatırım haline getirmiştir. Çünkü bizim döneminizde dahi doktor bir kuru steteskopla Doğu illerine yolları kapanan köylere atılmış ve işte doktorunuz var ya denilmiştir. Özel hastanelerden daha lüks yapılan kamu hastaneleri özellikle de doğu illerde hizmetten çok seçim yatırımı haline gelmiş ve bu yatırımın en önemsiz parçası haline getirilen doktorlar; üst katta şikayete git olmazsa SABİM'e yaz onu beceremezsen CİMER'e yaz onunla da yetinemez sen dövebilirsin zaten ifadeni aldıktan sonra serbest bırakırız’a getirilmiştir.

Devam eden süreçte 1960'ların ortasından beri kovaladığımız Avrupa Birliği kriterleri çerçevesinde doktor sayısı önem kazanmış, Avrupa Birliği kriterlerini yakalayabilmek için ardı ardına tıp fakülteleri açılmış ancak doktorluğun bir usta-çırak ilişkisi olduğu bu yolda tamamen unutulmuştur. Nicelik yurt genelinde olduğu gibi niteliğin yerini almış ve maalesef ki eğitimin çok düşük olduğu birçok branşta hocanın olmadığı tıp fakültelerinden diploma dağıtılmıştır. Evet, bu bağlamda doktor var diyoruz ama acaba gerçekten doktorumuz var mı? Çünkü maalesef ki Rabbim herkesin rüyasında Cleveland görmeyi nasip etmiyor, Cleaveland görenlerin yüzde 99.9 ‘ u devlet hastanesinde ameliyat oluyor.

Ben burada size kendi tecrübelerimden bir tanesini paylaşabilirim. Türkiye'nin en iyi vakıf üniversitelerinden birinde göreve başlamamı takiben Dekan Bey'i aradım ve “dersleri anlatırken daha çok TUS sınavına yönelik mi anlatayım, bana eski TUS sorularını bulabilir misiniz?” dedim. Aldığım cevaba ilk başta kendim de inanamamıştım. “Hocam siz bildiğiniz gibi anlatın biz zaten 6. sınıfta çocukları dershaneye gönderiyoruz” denmişti. Bu dediğim gibi en iyilerden bir tanesi, gerisini varın siz düşünün yani yanlışlar manzumesi olarak devam ediyoruz.

Bu politikaları bağlamında doktor sayısı istikrarlı bir şekilde artıyor diplomalı işsizliğe doğru 2020 kayıtlarına göre 164.594 doktor mevcut bunların %40. 8'i son 20 senede % 28'i son 10 senede mesleğe atılmış. Daha da kötüsü 2021 yılı itibariyle tıp fakültesine kayıtlı 102.549 öğrenci bu sayıya dahil mevcudun %64' ünü oluşturuyor. Bu rakamlara rağmen 100.000 kişiye 193 doktor düşüyor bu oranın AB ortalaması 371.

Sistemin kontrolsüzlüğü ve uzman doktora ulaşabilmenin kolaylığını saymıyorum bile.

Tüm bu zorlukların, keyifsizliklerin sonucu olarak 2012 yılında sadece 59 doktor yurt dışına taşınmak amacıyla başvurmuşken 2021 yılının ilk 11 ayında bu sayı 1200’ ün üzerindedir. Avrupa Birliği standartlarını göz önüne aldığımızda ve her elini kolunu sallayan doktorun gidemeyeceğini belirli sınavlarda belirli aşamalarda başarılı olmaları gerektiğini düşündüğümüzde sayının aslında basit bir sayı olmadığı, iyi yetişmiş kalifiye elemanlar olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Unutmayın Türkiye tıbbı dünya geneli ile yarışacak kalitede bir hizmet sunmaktadır ve kaybettiklerimiz en kötü senaryoda 12 senede yetiştirdiğimiz evlatlarımızdır. Yukarıda saydım, birçok etken bu gidişte var olmakla birlikte dövülen kadınlar, öldürülen kadınlar ile birlikte ana sayfayı paylaştığımız dövülen doktorlar, biraz da mizahi yönüyle son günlerde sayfaları dolduran hekimler göçünün ana sebeplerine oluşturmuştur.

Gerçekten dikkat edin sevgili dostlar, yakında ne dövecek ne de muayeneye gidecek doktor kalmayacak.

Instagram

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı