Garip ve biraz da ürkütücü bir hikaye Cevat Şakir'inki. İnsan ister istemez düşünüyor: 'Ben olsam yapabilir miydim?' diye. O bu soruya belli ki düşünmeden 'evet' cevabı vermiş. Ve daha ilginci bu cevabı onu bitirmemiş sanki yeniden başlatmış.
Kaynak: Mehmed Mazlum Çelik
Oldukça 'klostrofobik' bulduğu Robert Koleji'nde okur. Onda kalıcı üzüntüler bırakacak olan bu kolej hayatından sonra ise İngiltere ve Oxford Üniversitesi başlar. Ancak eğitimini tamamlamaz ve yurda döner. Cevat Şakir'e göre Oxford da 'sıkı' bir yerdir.
Ve burada İtalyan model Agnesia Kafiera ile evlenir. 1912'de ise eşiyle birlikte İstanbul'a, babasının yanına döner. Ekonomik sıkıntı ile boğuşan Şakir Paşa her ne kadar kendisi ile çatışmalı olsa da oğlunu ve hamile eşini eve kabul eder.
1914'te Genç Cevat Şakir, o akşam eczaneden aldığı ilaçla önce ev ahalisinin uykusunu ağırlaştırır. Ardından babasının odasının önündeki köpeği etkisiz hale getirir ve Şakir Paşa'yı tek kurşunla öldürür.
Hapishanede olduğuna sevindiğini belirten Cevat Şakir diğer taraftan insanlara olan saygısının babası ile başladığını belirterek, ona 'çirkin sözler' söylediğini ve dahası istemeyerek onu 'ortadan kaldırdığını' itiraf eder.
Babasını 'Batı bitkisi' dedesini ise 'Osmanlı saksısı' olarak niteleyen akademisyen, böyle bir ortamda ya bitkinin solacağını ya da saksısını patlatacağını ifade eder. Olan da ikincisidir zaten.
16 Ekim 1920'de hapisten çıkar. Ailesi kendisine sırt dönmüştür. Çareyi bir dergahta bulan ve huzur arayan sanatçı, sonrasında yaptığı Avrupa gezisi ve birkaç evlilik neticesinde tekrar İstanbul'a döner ve dergilerde yazmaya başlar.
Ve onu Halikarnas Balıkçısı yaparak Bodrum'un simgesi haline getirecek önce sürgün sonra ise yerleşik Ege hayatı başlar. Ve baba katili yaftasını hayatı boyunca boynunda taşıyan bu çalkantılı hayat 13 Ekim 1973'te sona erer.
Bodrum'un Simgesi Halikarnas Balıkçısı'nın 'Baba Katili' Olduğunu Biliyor muydunuz? Sevgili Balıkçı'nın baba katili olup olmadığını bilmiyorum. Bir Nefsi müdafaa veya talihsiz bir olayın kurbanı diyebilirim. Ancak bu başlığı atanın ÇOK ÜNLÜ KİŞİ olmaya çalıştığı muhakkak. Ülkede yeterinden fazla ÇOK ÜNLÜ KİŞİLERE özenmek yerine keşke MUTEBER KİŞİ olmaya gayret etseydi.
Siz "Lucifer" diyerek ilgi çekme, okunma kaygılarınız son bulmuş olabilir fakat Halikarnas Balıkçısı'yla ilgili bu yazıyı toparlayacak temel bilgi dışında bir bilginiz ve "bazı" konularda sağduyunuz olsaydı, bu iş bu kadar basitleşip, pop kültüre hizmet etmeyecekti. Talihsiz bir başlık. Halbuki, kendi yazdığı mektupta açıklamasını yapmış Balıkçı. Onu bu yönüyle değil, sizin bilmediğiniz belli olan, henüz doğru dürüst aktarılmamış başka yönleriyle "tanıtmak" ümidiyle...
Geçmiş pek çok kaynakta bu cinayetin sebebi olarak babasının yani Şakir Paşa'nın İtalyan geliniyle ilişkiye girmiş olması gösterilir. Bu ilişki karşılıklı rızaya mı dayalıydı yoksa bir tecavüz olayı mıydı onu bilmiyorum. Burada bundan hiç bahsedilmemiş.