Bundan 50 yıl kadar önce, ülkemizin genç beyinleri organik hoşaf üretmek yerine uzaya roket göndermeye çalışıyorlardı. Üstelik bu projeyi hayata geçirmeye çalışanlar yalnızca lise çağındaki gençlerdi…Kaynak: 1, 2, 3, 4Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasında yaşanan kıyasıya rekabet, 1957 yılında uzaya kadar sıçramış ve yarışta öne geçen taraf Sputnik I adında ve bir basketbol topunu andıran uyduyu fırlatan Sovyetler Birliği olmuştu. Sputnik I ile dünyada bir ilki başaran Sovyetler Birliği’nin gerisinde kalmayı kendine yediremeyen Amerika ise kendi uydularını uzaya yollamak için hazırlıklara başlamıştı. Sovyetler Birliği de yarıştaki üstünlüğünü kaybetmemek amacıyla, gönderilecek yeni uyduların hazırlıklarını yapıyordu.Adını Kore’de şehit düşen Mehmet Gönenç’ten alan lisede okuyan bu gençler, Sputnik I’in uzaya fırlatılmasından etkilenerek bir füze kulübü kurmaya karar verdiler. Kulübe dahil olan öğrenciler kendi aralarında amatör etkinlikler düzenliyorlar; uzay, evren ve uzaylılar hakkında tartışıyorlardı. Kulübün katılımcıları günden güne artmaktaydı, öyle ki iki yıl sonra öğrenciler kulübü büyütüp bir derneğe çevirmiş ve adını da “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği” koymuşlardı.“Neden hayallerimizi gerçekleştirmeyelim ki?” diye düşünen bu gençlerin bir sonraki adımı kendi roketlerini uzaya fırlatabilmekti. Bunun için yaklaşık bir metre boyunda ve 3 kg ağırlığında bir roket yaptılar, ancak bu roket yerden yalnızca 40 metre yükselmiş ve sonrasında denize düşmüştü. Yaptıkları ikinci roket o kadar bile yükselememiş ve 15 metreye çıktıktan sonra yere çakılmıştı. Bu başarısızlıkları onları izlemeye gelen basın mensupları arasında alay konusu oldu. “Onlar başka dünyalarda yaşıyorlar.” diyenlere inat, amaçlarından vazgeçmemek için tüm güçleriyle çalışmaya kararlıydı bu gençler…Üstelik bu sefer roketleri 750 metreye kadar çıkmayı başarmıştı. Şeytanın bacağını bu kez kıran ekibin başarısı yalnızca ulusal değil, uluslararası yayınlara da konu oldu. Bu durum Amerika’nın da ilgisini çekmişti; Amerika Basın Ataşeliği, dernek başkanıyla bu başarılarının ardından bir röportaj bile yapmıştı. Yalnızca bir avuç gencin gösterdiği azim ve kararlılık yavaş yavaş meyvesini vermeye başlıyordu. Artık dernek üyeleri yalnızca liseli öğrencilerden oluşmuyordu; üniversiteliler, akademisyenler ve uzmanlar da Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği'nin parçası olmaya başlamışlardı.Kirkor Divarcı adlı bu akademisyenin hayali, Marmara I adını verdiği projeyi hayata geçirmekti. Hatta bunun için evlenirken kullanmak üzere kenara ayırdığı 400 lirayı bile kullandı. Gece gündüz çalışan ekip, Marmara I’i yaptıktan sonra 30 Ağustos 1962’de fırlatmayı planladılar. İlk denemede sorun çıksa da ikinci denemede roket 920 metreye kadar yükseldi. Ancak infilak ederek çalıların arasına düşünce bu alanda bir yangın çıkmasına sebep oldu. Ekip yine alay konusu oldu tabii, ancak son gülen Kirkor ve ekibi olacaktı. Çünkü olaydan yalnızca 4 gün sonra Marmara II ile sahalara dönmüştü ekip...Gelen desteklerle birlikte daha da şevklenen ekip, daha uzağa giden roketler yapmaya koyuldu. Bu esnada katıldıkları uluslararası roket yarışmasında Amerika ve Almanya’nın ardından üçüncülük kazanmışlardı. Marmara’nın ardından Hürriyet, Ata, Kıbrıs, Vega ve Sirius gibi yeni projelere başladılar. Hemen hemen her hafta yeni bir füze demesi yapıyorlardı. Bu projelerin içinde Marmara IV büyük bir başarı sağlamıştı. O güne kadarki en yüksek mesafeyi kat eden füze, 5415 metreye kadar yükselmişti.Bu projenin detaylarına göre 500 kg ağırlığında ve dört metre boyundaki Aktrüs’ün içine bir kapsül konulacak, roket 150 km’ye ulaştığında kapsül ayrılıp paraşütle dünyaya inecek ve farenin olası durumu incelenip elde edilen sonuçlara göre insanlı projeler gerçekleştirilecekti. Ancak bu şahane gelişmelerin ardından her ne hikmetse ekibe gelen destekler bir anda kesiliverdi. Üstelik Kirkor'un evinde bir yangın çıkmış ve tüm plan ve projeler bir anda yanıp kül olmuştu...Kirkor tüm projelerden elini eteğini çekince diğer üyeler de birer birer onu takip etmeye başladı ve başarılarıyla dünya devleri arasında yer alabilecek bir ekipten geriye yalnızca birkaç tane gazete kupürü kaldı. Kurdukları dernek bugün hala hizmet vermeye devam ediyor ancak terini ve gözyaşını bu amaca akıtan kişilerin adları unutulup gitti...Kontrolsüz Güce Sahip Olan Herkesin Dünyanın En Zalim İnsanına Dönüşebileceğinin Kanıtı: Stanford Hapishane DeneyiOsmanlı'nın Da Vinci'si Olarak Anılan, Zamanının Çok Ötesinde Bir Sanatçı ve Bilim İnsanı: Matrakçı NasuhTürk İnsanı Hakkındaki Bilinmeyenlere Işık Tutacak, Oluşmasına Sizin de Katkı Sağladığınız 19 Data & İstatistik
Kesin biri "Vizyonunuzu sikeyim" diye küfür etti, başka bi açıklaması olamaz.