'Bak Beyim. Sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak ama nasıl yakışmaz? Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören? Anlamıyor musun beyim? Bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm. Ben, Yaşar Usta. Sen benim yanımda bir hiçsin anlıyor musun? Bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil. Ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme. Dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime. Eğer onların kılına zarar gelirse ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. Anlıyor musun? Vururum ve dönüp arkama bakmam bile.'
o sahneyi okurken Münir Özkulun sesi yankılandı beynimde
Keşke bu içeriği 2 ay önce yapsaydınız da, Altunizade'de çalışırken o binaya bir kerecik o gözle bakabilseydim :( Sürekli yanından geçtim gittim
en sevdiğim yeşilçam filmidir.