Yıl 2019 ve biz bugün hala iş hayatında kadın olmanın zorluklarından bahsediyoruz. Ne acı bir tablo, sizce de öyle değil mi? Bilim ve sanattan, yeni teknolojik gelişmelerden ve dünyayı nasıl daha güzel bir yer haline getirebileceğimizden konuşmak varken bizler 2019 yılında ne yazık ki 'hala' iş hayatında kadınlara uygulanan baskılardan söz etmek mecburiyetindeyiz.
Twitter'dan Anarşist mutfak, Türkiye'de kadın bir hekim olmanın zorluklarından ve yaşadıkları tüm baskılara rağmen kadın gibi kadın olarak kimseye boyun eğmeyen cesur kadın hekimlerimizden bahsederek halihazırdaki tabloyu bizlere çok güzel açıklıyor. Gelin, onun sözlerine kulak verelim...
Erkekler korkaktır bu yüzden ayrımcılık yaparlar. Korkarlar otoritelerinin sarsılmasından rütbece ''düşük'' olan kadın kişisinin kendisinden daha çok şey başarmasından. Şimdi de bir yalan tutturmuşlar ''kadınlar zorlu işleri yapmıyor, kaytarıyor'' Sen eğer kadın polisi taciz etmezsen kadın poliste mesaiye/nöbete kalır. Sen götünü süzmezsen kadında eğilir yerden taş alır. Eğileni sikiyorsunuz şam şeytanları kadınlar napsın?
Bugüne kadar aynı çatı altında çalıştığım kadınların yüzde 80'inin(hepsi demiyorum) "hıh o işi de mi ben yapıcam, benim işim mi bu bana ne" tarzında yaklaşımla çalıştığına şahit olup durdum. Yönetmeliği gösterince de "Aa bilmiyordum" yalanı eşliğinde tıpış tıpış çalıştılar. Pozitif ayrımcılık kavramının bilerek ve istenerek yanlış anlaşılmamasını öğrenmemiz gerek.
İşinizi severek yapıyosanız cinsiyetin bi önemi yok. O uykusuz saatler vız gelir. Ama sevmediğiniz bi işse her şeyiyle yorucudur. Dayanamazsınız. Erkek kadın fark etmez.