İzlemeye çocukluktan başlıyoruz, kendimize idoller belirliyoruz, dünyanın bize uzak bir yerinde, bizden çok daha mükemmel insanların olduğunu ve onların bu şekilde yaşamakta olduğunu düşünüyoruz. Bu da haliyle bizde eksiklik hissi yaratıyor çünkü kendi hayatımızda böyle mükemmel anlar hiç gerçekleşmiyor. Bir akşam evimizde yoğun bir aşk ya da başarı öyküsünü anlatan bir film seyrediyoruz, kafamızı çevirdiğimizde annenin balkona kurutmak için astığı kırmızı biberleri görüyoruz. Bizi sen bitirdin Hollywood, senin yüzünden hayatımızdan zerre kadar tat alamadık...
Çare Bollywood.😄
çok güzel tespitler hollywodd narsiszmi yaymkatan insanları cool gözükmek için tüketmeye itmekten başka bir boka yaramıyor lync linklater lars von terier gibi bağımsız sinemacılardan gerisi yalan
Popülere karşı yumruk atman gayet etkileyici olmuş editör arkadaşım. Artık bu tür galerile ne yazıkki bu portalda pek rastlanmıyor. Fakat biraz dengesiz savurmuşsun bence. Bahsettiğin yöntemlerin tam tersi yapılan filmler çoğunlukta olmuş olsa bu filmleri gene arıycak insanlar. Çünkü herkes hazza yatkındır. Kitle zoru sevmez. Sanat ürünlerinde insanı olabildiğince az yormak(ürünü çözümleme ve alışma süreci) bilet/albüm/ürün satmak için çok caziptir. (bkz. türk pop sektörü) umudunu kaybetme filmi benim için çok ayrıdır. ama gene de ağzına sağlık.