Ah Bu Filmlerin Gözü Kör Olsun: Bizi Esas Bitirenin Hollywood Filmleri Olduğunun 10 Acı Kanıtı

İzlemeye çocukluktan başlıyoruz, kendimize idoller belirliyoruz, dünyanın bize uzak bir yerinde, bizden çok daha mükemmel insanların olduğunu ve onların bu şekilde yaşamakta olduğunu düşünüyoruz. Bu da haliyle bizde eksiklik hissi yaratıyor çünkü kendi hayatımızda böyle mükemmel anlar hiç gerçekleşmiyor. Bir akşam evimizde yoğun bir aşk ya da başarı öyküsünü anlatan bir film seyrediyoruz, kafamızı çevirdiğimizde annenin balkona kurutmak için astığı kırmızı biberleri görüyoruz. Bizi sen bitirdin Hollywood, senin yüzünden hayatımızdan zerre kadar tat alamadık...

1. Gerçek hayatta dünyanın en kral öğretmeni de olsan, seni alıp da kimse omzunda filan taşımaz...

Zaten gerçek hayatta senin o kadar kral hoca olmana da izin vermezler. Bir ters gidersin, iki ters gidersin, üçüncüde ya konuştuğun şeylere dikkat etmeye başlarsın, ya sürgün yersin ya da mesleğinden olursun. Bunun başka bir yolu yoktur maalesef dostlar. Üzgün müsünüz? Durun daha yeni başladık...

Örnek Film: Dead Poets Society

2. Gerçek hayatta partnerlerin yaşadığı ilk seks deneyimi hiç de filmerde gördüğünüz gibi masalsı bir atmosferde geçmez...

Tabii ki yine de muhteşem bir deneyim olabilir ama o filmde gördüğümüzle aynı şey değildir sevgili dostlar. Sen sahneleri atlaya atlaya göster, ortamı en ince ayrıntılarına kadar ayarla, sonra en önemlisi de daya etkileyici müziği, sonra insanımız da düşünsün 'Bizimki neden böyle olmuyor acaba?' diye. Sonra neymiş, Antonio Banderas şöyle seksi adammış, böyle çekici adammış da falan filan... Halbuki kanlı canlı görsen, karşında çorabını bile çıkarsın istemezsin ama işte hile hurdaya başvurarak sana istettiriyorlar o adamı, yapacak bir şey yok...

Örnek Film: Original Sin

3. Gerçek hayatta, insanlar gerçek aşkı hiç bulamayabilirler...

Öyle bir kazıdılar ki beynimize şu aşk konusunu, istisnasız hepimiz 'o' insanı bekliyoruz. Sen bilgisayarın başına oturup bütün gün oyun oynayıp mastürbasyon mu yapıyorsun? Hiç sorun değil... Ne kadar içine kapanık, insanlarla iletişim kuramayan bir insan da olsan, hayatının aşkı dışarda bir yerde seni bekliyor ve bir gün hiç ummadığın bir zaman ve mekanda bulacaksınız birbirinizi... Örneğini vereceğimiz film Hollywood yapımı da değil ama, bir yerde hepsi aynı şey zaten...

Örnek Film: Medianeras

4. Hiçbir film, gerçek bir yaşam öyküsüne filan dayanmaz...

Dayarlar filmin başına 'Bu film gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir.' yazısını, seni de bu şekilde inandırırlar konuya... Sırf sen o filmin kurmaca olduğu bilincini kaybedesin, daha fazla içine giresin diye yaparlar bunu. Mesela örnek göstereceğimiz film büyük bilim insanı Stephen Hawking'in yaşamını anlatıyor. Eyvallah böyle filmler yapılsın, çok çok faydalı ama; o hastalık süreci gerçekte nasıl geçirildi, nasıl acılar çekildi, adam karısının üstüne mi işedi, bunları bulamazsınız filmlerde. Kim bilir ne noktalara ulaştı hayatlarındaki acı... Belki de onlar sizin yaşadığınız hayata sahip olmak için canlarını verirlerdi. Ama yok ağbi işte, yine ekranda gördüğümüz şey masaldan ibaret...

Örnek Film: The Theory of Everything

5. Gerçek hayatta öyle asla yıkılmayan, ölüp ölüp tekrar dirilen insan diye bir şey yoktur...

Bu uyanık Hollywood yapımcıları öyle kurnazca oynuyorlar ki gençlerin testosteron hormonuna; bir savaşçı, bir dövüşçü, bir mafya babası oldukları ya da ileride olacakları inancı yerleşiyor körpelerin aklına. Hani bir de karakterler yaratırlar böyle: Adam eski polis filandır ama bir travma yaşadıktan sonra tövbe etmiştir ya da emekliye ayrılmıştır. Şehirde de öyle bir suçlu türemiştir ki, bu işi çözse çözse bizim bilmem kim çözer derler ve adam tekrar bu işlere döner. Hele ki o suçluyla bir de mazileri varsa daha da kanımıza girerler konuyla... Halbuki John Wick filan kimdir yani, Nurtepe'de alıverirler adamın aklını...

Örnek Film: John Wick

6. Gerçek hayatta mutluluk yalnızca parayla gelmez...

Hollywood'un sıkça söylediği ve bizi devamlı bir koşturma ve yarış dünyasına kanalize eden bu yalana son derece tırt bir filmle örnek vereceğiz: 'The Pursuit of Happyness'. Yani Türkçe'siyle söylemek gerekirse: 'Mutluluk Arayışı'. Bu film hep çok yüksek puanlar almış ve izleyenler bayılıyor filan iyi tamam da; dostlar filmin kısaca verdiği mesaj şu: 'Mutluluk parayla gelir. Paran yoksa rezil kepaze olduğunla kalırsın ve sittin sene mutlu olamazsın.' Ayıp denen bir şey vardır ama arkadaş ya...

Örnek Film: The Pursuit of Happyness

7. Sırf azimli ve sabırlısın diye hayatta her istediğini başaramazsın...

Konu filmler olunca haliyle hayatını belirli bir şeyi başarmaya adayan insan, filmin sonunda onu gerçekten başarır. Çünkü eğer başaramazsa hayatımızın 1,5 saatinin çöpe gittiğini düşünürüz; onun neden olduğuna hiç girmeyelim, zaten bilmiyorum da... Ama esas konu şudur ki, olaylar gerçek hayatta böyle gerçekleşmez: Öyle ıssız adaya düşüp senelerce yaşamalar, efendim kaplanın biriyle kayığa binip okyanuslar aşmalar filan bunlar hep yine Amerikalı film yapımcılarının bize uydurduğu yalanlardan... Ha bu mesajı vermek ve insanları azimli olmaya sevk etmek kötü bir şey mi? Tabii ki hayır... Ama gerçek hayatta başarısızlık yaşadığımız çoktur ve bu filmler de bu yüzden bizlere yetersiz olduğumuz hissini yaşatırlar...

Örnek Film: Life of Pi

8. Filmde görüp hayatının idolü haline getirdiğin adam gerçek hayatta arkadaşın olsa ölümüne uyuz olursun...

Böyle ne bileyim havalı havalı takılmalar, on yaşındaymışçasına özenti hareketler, her lafa ukala ukala cevaplar filan filmlerde çok ilgi çekse de, o insan hayatınızda olsa görüşmeyi kesinlikle kesersiniz. Lütfen film, filmde kalsın ve bu karakterlere özenmeyelim a dostlar. Çünkü senaryoda bu karakterleri hiç rezil olmayacak şekilde yaratıyorlar ama biri çıkar da haddinizi bildirirse karizma filan kalmaz ortada haberiniz olsun...

Örnek Film: Fight Club

9. Gerçek hayatta iyi ve kötü insanlar birbirlerinden o kadar da net çizgilerle ayrılmazlar...

Nedir kardeşim, filmde bir iyi karakter vardır, bir kötü karakter vardır; bunlar koştururlar, debelenirler film boyunca, sonunda da iyi olan kazanır ve konular kapanır. Biz kendimizi neredeyse her zaman filmin ana karakteriyle özdeşleştiririz ve bu karakter neredeyse her zaman iyi olan taraftır. Durum böyle olunca, bu düşünce biçimi hayatımıza sızar ve biz kendimizi hep iyi olan, masum olan taraf, diğer herkesi de kötü olan taraf zannederiz. Hem ağbi nedir ki bu iyi kötü...

Örnek Film: Neredeyse tüm Hollywood filmleri

10. Gerçek hayatta kira ve faturalarınızı ödeyebilmek için çalışmanız gerekir...

Hollywood filmlerinin geneline bakıldığında genç insanlar sabah akşam takılmakta, gezip eğlenmekte, yiyip içmektedir fakat kimin hangi işte çalıştığı ve geçimini nasıl sağladığı hiç belli değildir. Bu karakterlerin iş yaşamı filmlerde ya hiç gösterilmez, ya da hikaye gereği iki dakika gösterilip geçilir. E bir biz miyiz kardeşim haftanın altı günü sabahtan akşama kadar aynı odada oturması gereken? Bunları niye yapıyorsunuz bize be vicdansızlar, be insafsızlar...

Örnek Film: Neredeyse tüm aşk filmleri

Popüler İçerikler

Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Tarih Verildi: 500 TL'lik Banknotlar Yolda
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
YORUMLAR
10.03.2016

Çare Bollywood.😄

10.03.2016

tabi daha gercekci

10.03.2016

çok güzel tespitler hollywodd narsiszmi yaymkatan insanları cool gözükmek için tüketmeye itmekten başka bir boka yaramıyor lync linklater lars von terier gibi bağımsız sinemacılardan gerisi yalan

11.03.2016

Trier* kopek muamelesi yapmissin adama dayanamadim sorry :)

10.03.2016

Popülere karşı yumruk atman gayet etkileyici olmuş editör arkadaşım. Artık bu tür galerile ne yazıkki bu portalda pek rastlanmıyor. Fakat biraz dengesiz savurmuşsun bence. Bahsettiğin yöntemlerin tam tersi yapılan filmler çoğunlukta olmuş olsa bu filmleri gene arıycak insanlar. Çünkü herkes hazza yatkındır. Kitle zoru sevmez. Sanat ürünlerinde insanı olabildiğince az yormak(ürünü çözümleme ve alışma süreci) bilet/albüm/ürün satmak için çok caziptir. (bkz. türk pop sektörü) umudunu kaybetme filmi benim için çok ayrıdır. ama gene de ağzına sağlık.

TÜM YORUMLARI OKU (15)