'- Bak Devran efendi. Sen beni tanımazsın. Ben arkamda çok ceset bıraktım. Çok aileyi ağlattım. Bir sürü bela herifin ciğerini gözümü bile kırpmadan söküp aldım. Cesetleri çoktan çürüdü. Bunların bir kısmı bilinir, bir kısmı bilinmez. Sonunda bir şeyler oldu ve ben silahı bıraktım. Tövbe ettim. Uzun zamandan beri beladan uzak, sakin bir hayat yaşıyorum. Yalnız, biliyor musun? Ben hastayım, bu hastalık şey, unutuyorsun. Herkesi, her şeyi unutuyorsun. Kafanda ne varsa silinip gidiyor, sıfır oluyorsun. Bu ne demek biliyor musun?
– Anlatırsan, anlarım.
– Şu demek. Seni şuracıkta gebertsem, zerre kadar vicdan azabı çekmeyeceğimi biliyorum. Çünkü yeminimi unutacağım. Seni unutacağım. Silahımı nasıl beynine dayadığımı, nasıl tetiği çektiğimi, o sefil beyninin nasıl dağıldığını asla hatırlayamayacağım. Yani benim açımdan artık tövbe diye bir sorun yok.'
— Kabadayı
Şener Şen ve Yavuz Turgul başımızdan eksik olmasın.