Birçoğumuz Bunları Yaşıyor! Okuduğunuzda 'İşte Ben' Diyeceğiniz 10 Yaygın Psikolojik Sendrom

Sosyal medyanın da etkisi ile hepimizin kendinde bir pay bulduğu bir sendrom var: Pazartesi Sendromu... Kendisi şu an çok popüler bir sendrom olsa da araştırmacılar yaşadığımız çağda çeşitli rahatsızlıkların türediğini söylüyor. Biliyoruz ki her çağın sahip olduğu koşul ve şartlar farklı. Şu an yaşadığımız modern çağda ise genellikle stres, baskı, adapte olabilme, uyum sağlama gibi sorunlar bazı rahatsızlıkları ön plana çıkarıyor. Biz de sizin için bu sendromları araştırdık. Uzmanlar, bu sendromların herkeste olabileceğini belirtiyor.

1. Nomofobi

Cep telefonsuz kalma korkusu anlamına gelen nomofobi kelimesi İngilizceden 'no mobile phobia'dan türetilmiştir. Çağımızın belki de en yaygın olan ve giderek de etkisini arttıracak sendromu gibi gözüküyor. İtiraf edelim ki hepimiz bizi tüm dünyaya bağlayan akıllı telefonlarımızı çok seviyoruz.

Cep telefonu ile sağladığımız iletişimimizin aksaması ya da kopması durumlarında ortaya çıkıyor.

Şarjımızın bitmesi, internet bağlantısının kopması, iletişimi kaybetme, bilgiye erişememe, telefonun sağladığı pratik faydalardan yoksun kalmak bu sendromu tetikleyen olaylar arasındadır. Araştırmacılara göre Türkiye'de üniversite öğrencilerinin %46,6'sında nomofobi bulunuyor. Bu gençlerin en büyük korkusu ise iletişimi ve bilgiye erişimi kaybetmek.

2. Hangiexty

Çok yeni bir sendrom olan Hangiexty, İngilizce akşamdan kalmışlık (hangover) ve endişe (anxiety) kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. Bu sendromu deneyimleyen kişi, kontrolün kaybedildiği alkollü bir eğlencenin ertesi gününde yaşanmış olabilecek olayların sonuçlarından korkmaktır.

Belirtileri yoğun kaygı ve hatırlamada zorluktur.

Alkol alımı, vücutta strese dayalı bazı fiziksel durumlar da yaratıyor ve eğer yaşadığınız kaygı daha başka ruhsal ve fiziksel koşullardan kaynaklanmıyorsa, alkol vücuttan atıldıktan sonra sendromun etkileri kayboluyor.

3. İyi Olma Sendromu

Sendrom ismini henüz Türkçe'ye çevrilmemiş bir kitap olan 'The Wellness Syndrome'dan alıyor. Belirtileri ise, spor yapmayınca duyulan suçluluk, yenilen her yemek için kalori hesabı yapma, sürekli olarak mutlu ve pozitif bir imaj çizme çabası.

Araştırmacılara göre, sağlıklı ve mutlu insanlar ahlak açısından daha iyi algılanıyor.

Daha geniş bir perspektifte ise yaşadığımız modern çağda sağlıklıymış ve mutluymuş gibi görünmek bir prestij meselesi haline geldi. Şirketlerin çalışanlarına, kapitalizmin tüketicilere daha çok çalışmaları ve tüketmeleri için dayattığı bir zorunluluk olarak görülüyor.

4. Kimlik Hırsızlığı Sendromu

Kısaca olumlu olan tüm durumların ve başarıların dışsal faktörlerden

kaynaklandığını düşünme ve bu sahte durumun bir gün ortaya çıkıp her şeyi mahvedeceğini düşünme ve bundan endişe duyma sendromudur.

Bu kişiler başarılarını kendilerine değil, şans ve zamanlama gibi faktörlere bağlı görürler.

Başarıyı içselleştirememe ve olumsuz öz eleştiri belirtiler arasındadır. Bu sendromun başlangıcı da çoğu psikolojik rahatsızlık gibi çocukluğa dayanıyor. Ebeveynlerin zeka ve başarı vurgulu öğütleri, aile ortamında destek görme ve kendini ifade edebilme eksikliği nedenler arasında. Başarıyı devam ettirememe korkusu ise kişiyi büyük depresyonlara sürükleyebiliyor.

5. Tükenmişlik Sendromu

Belki de pek çok kişinin Meryem Uzerli ile duyduğu bu sendrom aslında hayatımızda ve yaşadığımız dünyada çok yaygın bir sendrom. 1974 yılında H. J. Freudenberger'in ortaya koyduğu bu sendrom, zorlayan ekonomik ve sosyal koşullar ile birlikte ortaya çıkmakta olan kronik bir yorgunluk ve mutsuzluk halidir. Maalesef dinlenmeyle geçmeyen bu yorgunluğun en belirgin özellikleri psikosomatik şikâyetler ve ruhsal enerji kaybıdır.

Risk altında olan grup ebeveynler ve öğrenciler...

Sendromu tetikleyen durumlar ise çalışma ortamındaki iş yükü, takdir görememe, belirsizlik ve iş dışındaki saatlerde bile erişilebilir olmak. Uzmanlara göre sendromun tetiklenmesinin önüne geçmek için hayatımızda kendimize ait alanlar ve zamanlar oluşturmalıyız.

6. Dunning-Kruger Etkisi

Aslında halkımızın en uzman olduğu sendrom diyebiliriz. Biz buna halk arasında 'cahil cesareti' diyoruz. Bilgisiz kişilerin yetkin kişilere göre daha fazla özgüvenli olmasının bilimsel kanıtıdır yani. Araştırmacılara göre bunun sebebi ise bilgisiz insanların diğer insanların bilgi seviyelierini ve kendilerinin onlara göre durumunu doğru değerlendirememesi.

7. Felaket Yorgunluğu

Bu sendromun nedeni tabii ki de sosyal medya. Gün geçmiyor ki bir felaket haberi almayalım. Doğal afetler, insanların sebep oldukları zararlar, savaşlar, hastalıklar, göçler, terör, sayısız ölümler... Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Dünyanın bu hali ise bizlerin kötü olayları deneyimleme ve üstesinden gelebilme gücünü azaltıyor.

Medyada sürekli kötü haberlere maruz kalan birey "merhamet yorgunluğu" da yaşamaya başlıyor.

Bu yorgunlukla beraber kişi, bir süre sonra bir alışma yaşıyor ve hissizleşme ile birlikte olaylara karşı empati duygusunu, ilgisini, yardımcı olma duygusunu kaybediyor.

8. Selfitis

Okuyunca hiç şaşırmadık diyeceğiniz bir sendrom... Belki de artık çoğu kişinin sosyal medya hesaplarına girdiğimizde yüzlerce selfie fotoğraf görüyoruz. Bunun nedeni 'selfetis', yani obsesif selfie çekme ihtiyacı.

Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından hastalık olarak nitelendirilmese de üzerine araştırmalar yapılıyor..

Bu araştırmalar ile selfitisin altı bileşeni bulunduğu söyleniyor: Çevreyi iyileştirme, sosyal rekabet, dikkat arayışı, duygudurum değişikliği, özgüven ve sosyal uyum.

9. Siberkondri

Bir hastalığı araştırıp bulduktan sonra kendi kendine teşhis koymanın artık özel bir ismi var. Siberkondri, sağlık fobisi olarak tanımlanabilir ve sağlık kaygısını yoğun yaşayan kişilerde görülme oranı çok yüksektir. Bazen merak gidermek için yapılan araştırmalar ile aslında kaygı düzeyimizi arttırdığımızı söyleyebiliriz. İnternet bilgilerinin güvenilirsizliği ve belirsizliği de bu duruma katkı sağlıyor.

10. Teknoloji Müdahalesi

Bu sendromu açıklamak için, 'iletişim araçlarının ilişkiler üzerindeki etkisi' tanımını kullanabiliriz. Dilimize teknoloji müdahalesi şeklinde çevrilen kavram 'technoference', İngilizce'de teknoloji (technology) ve müdahale (interference) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur.

Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, ilişkilerimizde paylaştığımız zamanı sekteye uğratıyor ve alınan memnuniyeti, hayat kalitesini düşürüyor.

Ayrıca insan ilişkilerinde sorunların artmasına, yalnızlık hissine ve depresyon belirtilerinin çoğalmasına neden olabiliyor.

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
21.06.2018

#5 kurtulamıyorum

Okadar çok ki, hangi birinin ben olduğuna karar veremedim.

08.12.2020

Felaket ve merhamet yorgunluğuna sahibim bunu öğrendim

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ