Birbirinin Benzeri Animasyonlardan Sıkıldınız mı? İşte Size Az Bilinen 24 Alternatif Animasyon Film

Eminim aranızda Pixsar benzeri animasyonları heyecanla izleyip takip eden animasyon tutkunları bolca vardır. Animasyon kültüründe asla unutulmayacak bir yere sahiptir Pixar ve Top 10 animasyon gibi listelerin demirbaşıdır. Ama animasyon dünyası Pixar'dan Disney'den falan ibaret değildir. Kendini tekrar edip duran, tahmin edilebilir, her seferinde şarkılarla danslarla bitip duran, görsel üslubu ve anlatımı tekdüze animasyon filmlerden sıkılan ve farklı tarzlar tatlar arayanlar; işte size birbirinden özgün az bilinen animasyon filmler.

1. Where the Dead Go to Die (Jimmy ScreamerClauz, 2012)

Ve son olarak: Ölüler Ölmeye Nereye Gider?

Bu filmden uzak durun... Evet. Eğer, animasyonda da olsa belli aşılmaması gereken etik sınırlara inanıyorsanız, diğer filmlere dönün. Hastalıklı bir beynin ürünü bu sapık, istismar dolu filmden uzak durun. Ya da filmin fantastik görsel zenginliğine kendinizi kaptırın gitsin. 'Yanlış', ama bir o kadar da yaratıcı bir film. Buram buram LSD... 80'lerden kalma bir bilgisayar animasyonu tekniğiyle yapılmış, o yüzden efektlerin berbatlığından yakınabilirsiniz. Ama bana kalırsa bu kalitesizliğin filme kattığı ekstradan rahatsız edici bir etkisi var. Kesinlikle +18. Kolay gelsin

IMDb 4,5

2. Live Freaky Die Freaky (John Roecker, 2006)

Sene 3069; dünya, bütün doğal kaynakları kurutulmuş tüketilmiş, savaşla her şeyi yok edilmiş, ozon tabakası delinmiş, büyük bomboş bir çöldür... İnsanlar sadece yemek değil kendilerini kurtaracak bir umut da aramaktadırlar... Bir gün bir adam eski bir Helter Skelter kopyası bulur ve bunu kendince ilahi bir biçimde yorumlar ve Charles Manson'ın yaptıklarını taklit etmeye başlar. 

Charles Manson ve müritlerinin kurbanlarıyla fena dalga geçilmiş olsa da enteresan, ucuz, ev yapımı kuklalarla dolu, bol ironili, kakalı pipili, çarpık bir Charles Manson biyografisi. Bir çeşit B animasyon diyebiliriz.

IMDb 5,3

3. Na pude aneb Kdo má dneska narozeniny? (Jirí Barta, 2009)

Oyuncak Hikayesi serisinden sıkıldınız mı? Gözleriniz babaannenizin siz gelince ortaya çıkardığı eski püskü, toz kokulu o samimi oyuncakları mı arıyor? İşte size Çek Animatör Jiri Barta'dan alternatif bir oyuncak hikayesi. 

Yönetmen Barta ile Çek Cumhuriyeti’ni etkileyen Soğuk Savaş döneminin sembolizmini takip eden tavan arası dünyası batıda mutlu oyuncakların diyarı ile doğuda kötülük dünyası olarak ikiye bölünmüştür. Despot Devlet başkanı kötü kalpli köleler, böcekler ve çürük sebzelerden oluşan bir birlikle doğudaki kötülük imparatorluğunu yönetmektedir. Sevimli Buttercup kaçırılıp başkan tarafından esir düşürülünce, arkadaşları –oyuncak ayı, mekanik fare ve kukla- uluslararası sınırı aşıp onu kurtarmaya giderler.

IMDb 6,2

4. Mécanix (Rémy M. Larochelle, 2003)

Kıyamet sonrası mekanik bir dünya. İnsanın neredeyse soyu tükenmiş. Kalanlar bu dünyaya hükmeden kabus gibi mekanik yaratıkların kölesi olmuş. İnsanlığın kurtuluşu ise son özgür doğan insanın içinde saklı olan bir 'embriyoya' bağlı. Bu gerçeküstü ve avangart animasyonun aynı zamanda bir tür rüyalar ülkesinde bir ağacın meyvesinden doğan genç bir adamın kendi yarısını (embriyo), yani nihai meyveyi bulmaya yönelik saplantılı arzusunu işlediğini de söyleyebiliriz... Kadın ve erkek bu meyvenin iki yarısı olarak gösterilmiş. Duygular ve mantık, doğa ve makineler gibi ikirci karşıtlıklar da buna dahil edilebilir.

IMDb 6,3

5. Metropia (Tarik Saleh, 2009)

Venedik Film Festivali'nden Future Film Festival Digital Award alan Metropia ilginç animasyon tekniğiyle öne çıkıyor. Fotoğraflardan alınan görüntüler cut out tekniğiyle çıkartılmış, hareketlendirilmiş ve 2D animasyonlar yapılmış. 

Bu distopya filminde dünyada petrol giderek azalış ve Avrupa'nın altında devasa bir metro ağı kurulmuş. Bu yakın gelecekte geçen hikayede, her şey kahramanımızın kafasında bir ses duymasıyla başlıyor.

IMDb 6,3

6. Dante's Inferno (Sean Meredith, 2007)

Dante Alighieri'nin ünlü eseri İlahi Komedya, pek çok disiplin tarafından sayısız şekilde izleyiciye sunuldu. Yeni bir proje ise sıra dışı tekniklerin yardımıyla ünlü eseri animasyon dünyasına taşıdı. 14. yüzyılın klasik eseri, Dante's Inferno filminde, kağıt parçaları, karton oyuncaklar, gerçek mekanlar ve gerçek eşyaların yardımıyla hayat buldu. Sean Meredith'in yönettiği film, yaşadığı kasabanın farklı bir köşesinde uyanan ve kaybolmuşluk duygusunu aşmaya çalışan Dante'nin yolculuklarıyla başlıyor. Gösterildiği festivallerde ilgiyle karşılandı.

IMDb 6,6

7. Gwen, le livre de sable (Jean-François Laguionie, 1985)

Gwen, gerçeküstü bir çölde göçebe bir kabile tarafından kabul edilen genç bir kızdır. Çölde sadece akrep ya da deve kuşu gibi birkaç hayvan yaşamaktadır. Gizemli bir varlık tarafından bu çöle zaman zaman çantalar, telefonlar, saatler ve koltuklar gibi bizim dünyamızdaki nesnelerin devasa veya minik kopyaları atılmaktadır. Gwen'in arkadaşı olan genç bir oğlan gizemli varlık tarafından kaçırıldığında onu bulabilmek için Gwen ve ihtiyar bir kadın çölde uzun bir yolculuğa çıkarlar. Sonunda Gwen, her şeyden izole edilmiş bir şehirde, garip bir şekilde eski uygarlığın kalıntılarını koruyan başka insanlarla karşılaşır.

IMDb 6,6

8. My Dog Tulip (Paul Fierlinger, Sandra Fierlinger, 2009)

Yönetmenliğini Paul ve Sandra Fierlinger'ın yaptığı, evinde kedi-köpek besleyen birçok insanın kendisinden bir şeyler bulacağı bir animasyon. Hayvan beslemek zor iştir. Sorumluluğunu da beraberinde getirir. İki kere kafasını okşayıp bir kenara bırakmak değil; o hastayken hasta olmak, bir yerde hayatına onun düzeni doğrultusunda yön vermek mecburiyetidir. İşte bu güzel animasyon bunu o kadar güzel işlemiş ki, kahramanımız Joe'nun anlatımında gelişen olaylarda yeri geliyor bir deftere çizilen eskizlerle anlatılanlar kocaman bir gülümseme bırakıyor yüzde.

IMDb 6,9

9. Rabbits (David Lynch, 2002)

David Lynch'e aşina iseniz filmlerini tanımlamanın ne kadar zor olduğunu da bilirsiniz. Rabbits, teknik olarak aslında bir animasyon filmi değil. Ama atmosferi ve kullanılan tuhaf tavşan kostümleri sebebiyle kendisini bir animasyonmuşcasına bağrıma bastım. Filmde tavşanlar arasında bir diyalog dönüyormuş gibi görünse de cümleler arasında herhangi bir bağlantı yok. Arkadan gelen gülme sesleri de filmi korkutucu, sarkastik bir sit-com'a dönüştürüyor. Gerçekten uzun zamandır beni bu kadar huzursuz eden bir film izlememiştim.

IMDb 7,0

10. Hospital Brut (Le Dernier Cri, 1999)

Hospital Brut, Le Dernier Cri adındaki tahminimce kafayı üşütmüş Fransız video sanatçıları, grafikerler, çizerler ve animatörlerden oluşan bir grup tarafından çekilmiş hayli ender bir yeraltı animasyonu. DVD'si artık satılmıyor ama başka filmlerine ulaşabilirsiniz. Filmin bir konusu olduğunu varsayarsak eğer bunun 'delilik' olduğunu söyleyebilirim. 45 dakika boyunca her bir bölümün ortak noktası beyin; akıl hastaları, delirten ilaçlar, akıl doktorları vs. Filmin ilk kısmı hastalar üzerinde korkunç deneylerin yapıldığı bir tür hastanede geçiyor, ve bunu sanki aklını yitirmiş birisinin gözünden görerek şahit oluyoruz. 

Film epilepsi hastaları için tehlikeli olabilir. Ve +18

IMDb 7,0

11. Un perro llamado Dolor (Luis Eduardo Aute, 2001)

'Istırap Denilen Köpek' Luis Eduardo Aute tarafından çizilip animasyonu yapıldı. 1995'ten itibaren dört binden fazla çizim yapan Luis son 2 yılının tamamını bu filme adamış. Filmin ismini Meksikalı sanatçı Frida Kahlo'nun sahiplendiği bir köpekten ödünç almış.  

Film yedi hikayeden veya portreden oluşuyor. Sanatçı ve model ilişkisine odaklanılmış ve filmin sürekliliği, her bölümde başrölü paylaşan bu köpek figürü ile sağlanmış. 

Goya, Duchamp, Picasso, Sorolla, Romero de Torres, Frida Kahlo, Dali, ve Velazquez gibi sanatçıları ve modelleri ile ilişkilerini, kendi ortamlarını ve kendi zamanlarını tekrar ele almış. Bu tekrar ele alış her şeyden önce bir film, ve çoğu klasik filmde kullanılan dili kullanmış, ama aynı zamanda sanat ve sanatçıların, iç yaşamları ve dünyalarının bir yansıması.

IMDb 7,1

12. Elu ilma Gabriella Ferrita (Priit Pärn, 2008)

Müzik eşliğinde yakınlık kurmaya çalışan ama ikide bir, hiperaktif çocukları tarafından rahatsız edilen evli bir çift. Über yetenekli, yüzü bir türlü görünmeyen bir hırsız, gizli bir ritüel eşliğinde göz muayenesi yapan doktor komşular, sanal aşk hizmeti veren iki kız kardeş ve bu garip dünyada çevresindeki bu birbirine girmiş ilişkileri düzeltmeye uğraşan bir genç kadın. Eston sanatçı Priit Pärn'ın çizimleri ve olaylar fazlasıyla şiirsel.

IMDb 7,1

13. Shôjo tsubaki: Chika gentô gekiga (Hiroshi Harada, 1992)

1992 tarihli Shoujo Tsubaki (Midori, The Camellia Girl) 49 dakikalık süresi boyunca izleyicinin sınırlarını ve haddini sürekli zorlayan, adeta sataşarak sabrını parçalamaya gayret eden son derece rahatsız edici bir film. Sirke katıldığı andan başlayıp takip eden 15 dakikalık süreç boyunca Midori'nin maruz kaldığı olaylar için 'tüyler ürpertici' tabiri bile çok naif. Şiddet ve cinselliğin en saldırgan haliyle cereyan ettiği, yani sadece uygulayanın zevkini tatmin etmek için gerçekleştirildiği sahneler neredeyse bir snuff film kesitleri gibi. Yere çalınan hayvanlar, toplu tecavüzler, vahşice cinayetler Midori'nin dramını tam bir karabasana çevirmekte. (Animedyum)

IMDb 7,1

14. Ere erera baleibu icik subua aruaren (José Antonio Sistiaga, 1970)

Ere erera baleibu izik subua aruaren… Londra'da ki Tate Modern Sanat müzesinde yönetmenin katılımıyla 17 Nisan 2011'de gösterildi. José Antonio Sistiaga'nın kendi sözleriyle 'bu ne bir Delphine Seyrig ne de bir Donald Duck; Bu bir film değil ve üzerine konuşmak gerekmiyor.' Başlık fonetik olarak Baskça ama her hangi bir anlamı yok. Bu uzun metraj 'filmin' kendisi geniş boyutlu ölçülerde gösterilmiş, kamera olmadan oluşturulmuş, direkt olarak film şeridinin üzerine fırçasız soyut boyama tekniği uygulanmış. 

Sessiz, herhangi bir anlatıcısı, hikayesi, karakteri olmayan bu filmi değerlendirmek gerçekten çok zor. Büyük ölçüde siz ne görüyorsanız film de o. Bir çeşit rorschach testi gibi düşünebilirsiniz.

IMDb 7,2

15. Los extraños presagios de León Prozak (Carlos Santa, 2009)

León Prozak kendisini, karşılığında sirk numaraları düzenleyen Mephistopheles'e satar. Mephisto ve Prozak'ın tanışma faslı her bir sirk numarasıyla daha da karmaşık bir ilişkiye dönüşür. Bu deneysel kolaj/film, sürekli değişen sahnelerden ve çeşitli sanatçıların yaptığı animasyonlardan oluşuyor. Sanatçılar, tanıdık konulara değiniyorlar. Örneğin Gustavo Zalamea'nın konusu siyasi. Rafael Dussan ve Daniel Winograd sanatta erotizme odaklanmış. Edgar Álvarez soyut nesneleri gösteriyor ve Ángel Loochkartt alışılmadık, dışa vurumcu bir ruh halini ortaya çıkarıyor. Carlos Santa ve David Manzura durumunda ise mistisizme değinildiğini görebiliriz. Filmin canlandırılmış görüntüleri dünyanın dışa vurulmuş bir tasavvuru. Bu hayli metaforik çalışmada, Prozac karakteri bize modern aydını, kendisine ve kendi anarşist dünya görüşüne ihanet eden biri olarak gösteriyor. Prozac'tan önce, yönetmen Carlos Santa kendine özgü iki film çekti (La Selva Oscura ve El Pasajero de la Noche). 

Kendisi Kolombiya deneysel animasyonunun öncüsü ve pek çok Kolombiyalı genç sanatçının akıl hocası. 

Film, 2014'ün Aralığında PAF film festivalinde Amerika ve Lübnan'da gösterildi.

IMDb 7,2

16. Taevalaul (Mati Kütt, 2010)

Yine aşırı sembolik, beyin bükücü bir film. Ay'a mektup götürmeye çalışan bir postacının yolculuğu: Başlarında Freud'un olduğu bir tesis, postacı adaylarına tuhaf testler yapılıyor. Freud anne karnına girip 'bebeklerle' seanslar düzenliyor. Dali ve küçük yürüyen usturası bilet kesiyor. Freud'un sol beyni kafese kapatılmış bir şeyler söylüyor. Ay'da danteller üzerinde süzülen uzaylılar ve bu uzaylıların postacının beynine girip dünyayı fethetme planları... Evet.

IMDb 7,2

17. Prezít svuj zivot (teorie a praxe) (Jan Svankmajer, 2010)

Yaşayan en büyük sürrealist yönetmen ve animatör Jan Svankmajer'in muhtemelen bir daha kamera arkasına geçmemek üzere çektiği son filmi 'Hayatta Kalmak'.  Jung ve Freud'un sevimli kapışmaları eşliğinde psikanalitik rehberli bir tura çıkıyorsunuz bu cutout tekniğiyle yapılmış filmde. Psikanalizle biraz içli dışlı olanların alacağı keyif ayrı olacaktır.

IMDb 7,3

18. Habfürdö (György Kovásznai, 1980)

Düğününü iptal etmek isteyen bir müstakbel damat ve onun kararını değiştirmeye çalışan gelinin en yakın arkadaşı ki aynı zamanda damada aşık oluyor. Hepsinden önemlisi de yaşlarından dolayı yaşadıkları hayal kırıklığı.

Macar György Kovásznai aslında bir ressam ve  resimlerinin üslubu animasyonlarına da yansımış. Hatta bazı resimlerinin biraz değiştirilmiş hallerini filme katmış. 

Ama bence bu müzikal komedi filminin en göze çarpan yanı karakterlerin düşünce ve duygularının ifade ediliş şekli; karakter animasyonunun geleneksel ilkelerini reddeden bir tarzla yapılmış olması. 

İzleyicide herhangi bir algı kopukluğu yaşatmadan, karakterleri, her karede farklı şekillere sokmuş, şişirmiş, küçültmüş, parçalamış, tasarımlarını değiştirmiş. Sadece 4 saniyelik bir sahnede bile 6 7 farklı karakter tasarımı görebilirsiniz. Bu tarz bir değişken karakter üslubunu japon animatörleri de keşfetmiş ve Kovásznai'nin yolundan gitmişler. 

Kendisiyle ilgili bir sergi videosu:

https://www.youtube.com/watch?v=Wu3g8usuqLQ

IMDb 7,4

19. Panique au village (Stéphane Aubier, Vincent Patar, 2009)

Kovboy'la Kızılderili, At'a el yapımı bir hediyeyle doğumgünü sürprizi yapacakken yanlışlıkla evini yakarlar. Fantastik maceralar, üçlünün arzın merkezine seyahati, donmuş bir tundrayı boydan boya katetmeleri ve su altında sivri kafalı yaratıkların yaşadığı paralel bir dünya keşfetmeleriyle devam eder. Köyde Panik, yaşamın ve bu kağıttan kasabanın vazgeçilmez bir parçası. Belçika'da kült olmuş bir çizgi film dizisinden uyarlanan bu tuhaf ve saçma film 2010 Oscar'larında aday adayı olmayı başarmıştı.

IMDb 7,4

20. The Adventures of Mark Twain (Will Vinton, 1985)

Mark Twain'in öykülerinden Tom Sawyer, Huck Finn ve Becky Thatcher gibi ünlü karakterlerle birlikte Twain'in zihninde tuhaf bir yolculuğa çıkacaksınız. 

Adem ve Havva'nın Güncesinden Zıplayan Kurbağasına, birbirinden enteresan Mark Twain öyküleri arasında fantastik bir yolculuk...

IMDb 7,6

21. The Amazing Mister Bickford (Frank Zappa, Bruce Bickford, 1987)

Frank Zappa'nın müzikleri Bruce Bickford'un hamur animasyonlarının birleşimiyle ortaya çıkan, gerçeküstü, tuhaf bir film. Kusursuzca işlenmiş, o görmeye alışık olduğumuz hamur kuklalardan ziyade el çabukluğuyla mıncıklanıp geçiştirilmiş primitif figürler ve izlerken başınızı döndürebilecek rüya gibi akışkan geçişler... Kafaların güzel olduğu bir ortamda açın bu animasyonu ve insanların nasıl kitlendiğini izleyin.

IMDb 7,6

22. La planète sauvage (René Laloux, 1973)

Fransız animasyoncu René Laloux imzalı başyapıt, iki farklı tür arasındaki ezeli mücadeleyi anlatıyor. 

Dev yaratıklar ve küçük 'insansılar' arasındaki mücadele, içerdiği etkileyici fantastik unsurlara rağmen son derece tanıdık geliyor. Laloux ve senarist arkadaşları, 70'lerin politik iklimini çok iyi yansıtan bu filmde, sınıf mücadelesine dair düşüncelerini paylaşıyorlar aslında.

70'lerin en başarılı animasyon filmlerinden biri olduğunu özellikle belirtmek gerek. Saykodelik teknikleri, bilinçaltına işleyen müzikleri ve müthiş detaylar ve göndermeler içeren senaryosuyla ölümsüz bir klasik.

IMDb 7,8

23. Fehérlófia (Marcell Jankovics, 1981)

Yönetmenin Hun, Avar ve diğer göçebe topluluklarının anısına adamış

olduğu film ana hikayesini de Antik kökenli efsanelerle şekillendirmektedir.

Feherlofia ya da Beyaz Kısrağın Oğlu, animasyon izlemeyi bir tutku haline dönüştürmüş olan kişiler açısından bir an önce izlenilmesi gereken muazzam bir animasyon. Her ne kadar filmin ana merkezini noktası noktasına şekillendirmiş olan olgunlaşma teması ve iç içe geçmiş simgelerle verilmeye çalışan mesajların karmaşıklığı ilk sahnelerde küçük tereddütler oluşturmuş olsa da, gösterilebilecek sabırlı tutum izleyeni oldukça tatminkar ayrılacağı bir sona kavuşturacaktır. Yönetmen Marcell Jankovics, suluboya tablolarını anımsatan çizimleri ve daha ilk sahne itibariyle göz alıcı renk tonlamalarıyla filmini akıcı bir kurguda ilerletiyor. Feherlofia maalesef günümüzde pek çok sinefilin gözünden kaçmıştır.

IMDb 7,9

24. Krysar (Jirí Barta, 1986)

Fareli köyün kavalcısının şimdiye kadar yüzlerce uyarlaması yapılmıştır. Ama Jiri Barta'nın bu yorumu belki de aralarındaki en farklı ve uçuk olanı.

Dekorlar ve kasabanın sakinleriyle baştan aşağı Caligarist bir yapım. Bir tablonun içinde dolaşıyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz.

IMDb 7,9

Popüler İçerikler

Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''
Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki