Bazı şeyler vardır, kendi başına anlamlı olsa da birkaç şeyle birleşince mükemmel olur. Ya da hiçbir anlamı olmasa bile onu tek başına görmeye alışkın değilizdir. Çok karışık bir açıklama olduğunun farkındayım ama aşağıdaki üçlülere bakınca ne demek istediğimi siz de anlayacaksınız.
Okulda yıllarca ezberlettiler bize bu üçlüyü. Durun tahmin edeyim, çekiç dışında diğerleri kafanızda hiç canlanmadı değil mi? Evet, benim de öyle. Unutanlar için hatırlatalım: Kulak kepçesi tarafından yakalanan akustik dalga, dış kulaktaki kulak zarı tarafından orta kulaktaki örs, çekiç ve üzengi kemikleri aracılığı ile iç kulaktaki salyangoz organına aktarılır.
Bir insan hangi tür müzik dinlerse dinlesin, mutlaka kendisine seçtiği favori bir MFÖ parçası vardır. İşte böyle mükemmel bir grup. Müzik dünyasında en sevdiğimiz üçlülerden diyebiliriz.
Bunları bize okulun ilk günü acilen aldırdılar, bir tanesini bile kullandırtmadılar ya. Belki pergelle iki kere daire çizmişizdir, o kadar. Olmasa da olur bu üçlüye hep birlikte bye bye diyoruz...
Her keyifçinin aklından geçen bu üçleme, özellikle yazın akla girdi mi bi daha çıkmaz. Gerçi yapmak isteyene mevsim fark etmez tabii ki.
Türk futbol tarihinin herhalde gelmiş geçmiş en efsane üçlüsü desek yanlış olmaz. Futbolda başarılı oldukları kadar efendilikleriyle de gönlümüze taht kuran bu üçlü artık bir arada değilse bile gönlümüzde hep birlikte!
Yaz gelse de yesek dediniz değil mi? Bence de öyle. Bu üçlü varken insanın canı başka hiçbir şey çekmiyor. Valla düşüncesi bile ağız sulandırıcı...
Asıl sıralanışı Göz-Gez-Arpacık ama söylene söylene bu hale gelmiş. Askerlik yapanlar bilirler. Göz bildiğimiz göz, gez tüfeğin ortalarına rastgelen gözün yakınlaştırıldığı şey, arpacık da tüfeğin ucu.
Dünyanın en mükemmel üçlüsü. Onlar olmadan insan biraz yarım, biraz eksik. İnsan yavuklusuna o kadar sarılmıyor bazen.
Evden çıkarken bir tanesi bile eksik olsa o günü mahvetmek için yeterli. Bunun bi de insanın kendi vücudunu yoklarken yaptığı hareketi vardır ama onu şu an size göstermem mümkün değil.
Geri dönüşünü en ok beklediğimiz üçlü. Tam olarak nasıl dönüyor, dönerken hangi aşamalardan geçiyor, gerçekten dönüyor mu bunu bilmiyoruz. Ama bize para harcamayı bu üçlü öğretti, onu da biliyoruz.
Bunların toplamı insan kafası yapıyor arkadaşlar. Yani tam yapmıyor ama eğer bu üçlü olmasa kafamız da olmazdı. Birbirinden ayrılmayan bu üç organ, en çok insan grip olunca ittifak yapar.
Böyle yazınca sanki yemekhane menüsü gibi oldu. Ama bu üç unsurdan bir tanesi bile eksik olunca o yemeğin özelliği gidiyor. Ben şahsen onları ayrı ayrı düşünemiyorum.
Yavaş yavaş üşümeye başladığımız şu günlerde belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz ve özlediğimiz üçlü bu üçlü. Farkında mısınız bilmiyorum ama sadece bu üçlü için çalışıyor, sadece ona kavuşabilme umuduyla yaşıyoruz.
Sabahların olmazsa olmaz başlangıcı. Çoğu zaman bunun bir fakir eylemi olduğu da söyleniyor ama ne alakası var? Bu bir sanat, bu bir gelenektir.
Mustafa - Kemal - Atatürk...
ye-sıç-yat ünlü filozof babamın her gece beni pc basında azarlarken kullandıgı üçleme
at - avrat - silah