Birbirimize söylediğimiz yalanlar öyle yazmakla bitecek türden değildir dostlar ama hepimizin bireysel olarak katkısı bulunursa belki bunları elli seneye bitirir ve torunlarımıza umut dolu bir dünya bırakırız...
Birbirimize söylediğimiz yalanlar öyle yazmakla bitecek türden değildir dostlar ama hepimizin bireysel olarak katkısı bulunursa belki bunları elli seneye bitirir ve torunlarımıza umut dolu bir dünya bırakırız...
Aynı anda hem herkes muhteşem eğlenceli hayatlar yaşıyor hem de etrafta mutlu tek bir insan yok... Bu ne garip devrandır a dostlar...
Burada olay mavi tik işaretini karşı tarafa mümkün olduğu kadar geç göstermek... İşimiz gücümüz var kardeşim, sizinle mi uğraşıp durucaz...
İnsanın aklında tabii çok ciddi şeyler canlanıyor toplantıdayım denince. Hatta içimizden, 'Helal olsun adama bak, toplantıda bile bir yolunu bulup cevap veriyor...' gibi bir psikolojiye giriyoruz ama değil yani. O zannettiğinle alakası yok...
İnternet gerçekliğin yerini öylesine aldı ki artık bunu yapan, yaptığının farkında bile değil. Amaç 'Aman eskiden ne de iyiydi.' demek değil de, yapmış gibi anlatmayalım şunları artık kardeşim...
'Ya oğlum benimki dalgasına işte, sen bilmiyor musun...' filan diye kurtarmaya çalışmayalım. İzleniyor mu, izleniyor. Bitti.
Bir konu var ki, istisnasız hepimiz ustayız. Ne güzel değil mi... Az rastlanır bizim gibi sevişenine...
'Ağbi çok koptuk ya haftaya mutlaka araşalım da bir şeyler ayarlayalım...' denir fakat iki taraf da hiçbir zaman aramaz. Nedir efendim evde bir sezon dizi izlenir, oyuna kitlenilir, bütün gün yatarak geçer ama o arkadaş aranıp da egodan ödün verilmez... 'Zaten ne konuşucaz ki ağbi o kadar zaman geçmiş aradan...'
'Yok ağbi, o bir daha olmaz...' gibi pişmanlık cümleleri ve kesif bir kaybetmişlik hissiyle birlikte servis edilen bu persona, günümüzde çok sık olarak görülmekte ve 'Ben çok duygusalım ama millet çok riyakar...', 'Ben sevdim mi çok severim o yüzden de çok acı çekerim...' gibi alt metinlerle süslenmektedir. Bunu etkileyici bulup aşık olanı yok mudur? Tabii ki vardır... Olmasa yapmazdık zaten...
'Geçen gün Semih'leydik, ondan önceki gün Pınar'laydık...' cümleleri hiç kimsenin ağzından eksik olmuyorsa da, bu arkadaşlarla tanışanımız da henüz yok sevgili dostlar. Halbuki %99'umuzun sahip olduğu arkadaş sayısı bir elin parmaklarını geçmez... Söz konusu gerçek arkadaşlarsa tabii...
'Ağbi bir arkadaşın doğum günü vardı da bugün; gitmemek olmazdı şimdi, beni görmek isterdi...' en yaygın bahanelerindendir bu sanatın...
'Ha Haluk Bilginer mi? Bizim Selçuk'un dayısının kankası o, çok kıyak herif, bir tanısan...' cümlesi ve ardından günlük ego tatmini ihtiyacının karşılanmasının verdiği rahatlama ve keyif hissi...
Ne var yani bir kez de kaybeden, haksız çıkan, altta kalan sen olsan? Hep mi üstün çıkmak zorundayız? Hep mi mükemmeliz? Olabilir yani, bir tartışmada haksız çıkabilirsin, söyleyecek cevabın olmayabilir... Takılmayalım bunlara çok fazla sevgili dostlar...
Sondakinin zayıflık olduğunu düşünmüyorum.İnsanlık olduğunu düşünüyorum.İnternette bir sürü dangalak insan var,neden her birine laf yetiştirmeye çalışalım ki? Onların seviyesine düşelim,küfredelim,anasına sövelim.Hoş değil.
Birbirimize en sık söylediğimiz yalan "iyiyim" :D
beni iş yerin deyken arıyorlar uyuyorum diyorum, evdeyken aradıklarında çalışıyorum diyorum -.-